Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, antibiyotiklerin 1950’lerde kullanılmaya başlanmasıyla, zatürre biraz gözden düşmüş gibi gözükse de antibiyotik öncesi çağda çok yüksek ölüm oranlarıyla seyreden bir hastalık olduğunu belirterek “Günümüzde zatürrenin ölüm oranları yüzde 10’lara kadar düşürülmüştür. Ancak altta yatan hastalığı olan, KOAH, kronik bronşit, şeker hastalığı, kalp hastalığı, böbrek yetmezliği ve kanser hastası olanlarda ve 65 yaş üstü kişilerde çok daha ağır seyredebilmektedir” diyor.
Sadece üşütmekle zatürre olunmaz! Kimler zatürre aşısı yaptırmalı?
Zatürre mikrobik ve bu nedenle bulaşıcı bir hastalık. Ancak bu zatürre biriyle karşılaştığınız zaman hemen bulaşacağı anlamına gelmez. Bulaşma o an sizin bağışıklık durumunuzla ilgilidir. Bu yüzden mikroptan korunmak için en iyi korunma yolu insanların sık sık elini yıkamasıdır. Öksürdüğünde havada asılı kalan mikrop da bulaşıcıdır ama elden burundan ele geçen, ağızdan ele geçen, sağa sola bulaştırdığımız mikrop miktarı daha fazladır. Bu nedenle el yıkamak çok önemlidir.
Zatürrenin çok etmeni vardır; yüzlerce mikrop zatürre yapabilir ama zatürreye en çok neden olan pnömokoklar dediğimiz gruptur ve bunlardan da aşı ile korunulabilmektedir.
Zatürre hastalarının bir kısmının ayaktan ilaçla, diğerlerinin hastaneye yatırılarak tedavi edildiğini söyleyen Çuhadaroğlu, “Hayatı risk taşıyan yüzde 10 oranında hastanın bazen yoğun bakımda bile tedavi edilmeleri gerekebilir. Oysa hasta olmadan önce korunmak hem hastaya hem ülkeye daha az maliyetlidir” diyerek aşılama maliyetlerinin tedavi maliyetinden çok daha düşük olduğunu vurguluyor.
Yurtdışıyla kıyaslandığında dünya ülkeleriyle bizdeki zatürre oranları birbirine benzer olsa da, Çuhadaroğlu kontrolsüz antibiyotik kullanımı nedeniyle bazı batı ülkelerine göre Türkiye’de ilaç direncinin daha fazla olduğunu bildiriyor.
Zatürre (pnömoni) nedir? Kimlerde görülür? Belirtileri ve tedavisi
“Yaşam koşulları kötü olan bölgelerde, yoksul bölgelerde zatürre çok daha fazla can almaktadır” diyen Çuhadaroğlu, “Bazı patojenlerin oluşturduğu antibiyotik direnci büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Pnömokoklar önde gelen patojenler arasında olduğundan, dünyanın dört bir yanında antibiyotiklere karşı direnç geliştirdiler. Aşılama bu en dirençli pnömokok serotiplerini ortadan kaldırdığından, antibiyotiklere karşı direnci de önemli oranda azaltmaktadır” şeklinde konuşuyor.
Pnömokok aşısının Türkiye’de rutin çocukluk çağı aşı takvimi içerisinde yer aldığını belirten Çuhadaroğlu, “Halen Sağlık Bakanlığı tarafından bir yaşın altında her çocuğa iki aylıktan başlanarak on ikinci aya kadar toplam 4 doz pnömokok aşısı yapılıyor.
Çocuklarda uygulanma oranı yüksek olsa da yetişkin aşılamasında benzer oranlardan söz etmek mümkün değil. Oysa son 2-3 yıldır hem Amerika’da hem Avrupa’da 50 yaş üstündekilerin de, özellikle de alta yatan başka bir hastalıkları varsa mutlaka zatürre aşısı yaptırmaları öneriliyor. Konjuge dediğimiz yeni teknolojideki Pnömokok Aşısı tek doz olarak yapılabiliyor. ” diyerek bağışıklamanın önemine dikkat çekiyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?