Yeni Kan Testi Alzheimer’ın Erken Teşhisi İçin Umut Vaat Ediyor

Yazan Tuba Günvar
21 Ekim 2024   |    26 Ekim 2024    |   Kategori: Güncel / Literatür Print

Pittsburgh Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı, Alzheimer hastalığının erken teşhisi için kullanılabilecek yeni bir kan testini başarıyla doğruladı. Molecular Neurodegeneration dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, “NULISAseq CNS DP 120” adlı kan testi, Alzheimer teşhisinde devrim yaratabilecek nitelikte. Bu yeni test, doktorların hastalığı daha iyi yönetmesine ve nörodejeneratif hastalıkların erken evrede daha kapsamlı bir şekilde tespit edilmesine olanak tanıyor.

Yeni kan testi, Alzheimer biyomarkerları olan fosforile tau ve beta amiloid gibi proteinlerin yanı sıra nörodejeneratif hastalıklarla ilişkili 120 proteindeki değişiklikleri de ölçebiliyor. Bu sayede hastalık riski taşıyan kişileri bilişsel bozulma belirtileri göstermeden çok önce tespit edilebiliyor.

Araştırma ekibinden Pittsburgh Üniversitesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Thomas Karikari şu değerlendirmeyi yaptı “Alzheimer hastalığına tek bir açıdan bakmamalıyız. Klinik olarak doğrulanmış biyomarkerların bir panel halinde yakalanması, hastalığı herhangi bir bilişsel belirti ortaya çıkmadan önce durdurma olasılığını artıracaktır.”

Mevcut Yöntemlere Alternatif

Alzheimer teşhisi için günümüzde kullanılan yöntemler oldukça zahmetli. Hastaların birçok kez klinik ziyaret yapması ve invaziv testlere girmesi gerekiyor. Yeni geliştirilen bu test ise, nöroenflamasyon ve beyin damarlarının işlev bozukluğunu erken dönemde tespit ederek Alzheimer gelişiminin göstergelerini ortaya koyuyor.

Alzheimer nedir? Nedenleri, belirtileri, tedavisi ve korunma

Araştırma Sonuçları

Dr. Karikari ve ekibi, “NULISAseq” testini Güneybatı Pennsylvania’da ekonomik olarak dezavantajlı bir bölgede yaşayan, bilişsel olarak normal 113 yaşlı yetişkinin kan örneklerinde analiz etti. Çalışma, Alzheimer biyomarkerları ile test sonuçları arasındaki güçlü korelasyonu ortaya koydu.

Araştırma sonuçları, kandaki Alzheimer biyomarkerlarının bu yeni test yardımıyla etkin bir şekilde tespit edilebildiğini gösteriyor. Bugüne kadar sadece beyin-omurilik sıvısı testi ile doğrulanabilen bu biyomarkerlar, artık basit bir kan testi ile izlenebilecek. Test ayrıca nöroenflamasyon, sinaptik işlev ve damar sağlığı ile ilişkili biyomarkerları da tespit edebiliyor. Bu, Alzheimer teşhisi için daha az invaziv ve daha erişilebilir bir yöntem sunarak hastalığın seyrini izlemeyi kolaylaştırıyor.

Gelecek Çalışmalar ve Klinik Uygulamalar

Pittsburgh Üniversitesi araştırmacıları, şimdi biyomarker değişikliklerini beyin otopsi verileri ve yıllar içinde toplanan bilişsel değerlendirmelerle ilişkilendiren bir model geliştirmeye odaklanıyor. Amaç, Alzheimer hastalığını evrelendiren ve hastalığın ilerlemesini tahmin eden bir sistem yaratmak. Bu, klinik yönetim açısından da büyük faydalar sağlayabilir.

Ancak Dr. Karikari, bu yeni platformun daha geniş ve çeşitli popülasyonlarda doğrulanması gerektiğini vurguluyor. İlk çalışma daha çok Beyaz Amerikalı katılımcılarla sınırlıydı. Araştırmacılar, daha farklı demografik grupları içeren geniş çaplı çalışmalar planlıyor. Ayrıca, mevcut çalışma bilişsel işlev değişiklikleri ile biyomarkerlar arasındaki ilişkiyi incelemedi. Gelecek araştırmalar bu boşlukları doldurarak, kan testinin klinik uygulamadaki etkinliğini daha da artırmayı hedefliyor.

Prof. Dr. Başar Bilgiç: Demans vakalarının yaklaşık yarısı önlenebilir

Araştırmanın özeti

Background: Blood-based biomarkers are gaining grounds for the detection of Alzheimer’s disease (AD) and related disorders (ADRDs). However, two key obstacles remain: the lack of methods for multi-analyte assessments and the need for biomarkers for related pathophysiological processes like neuroinflammation, vascular, and synaptic dysfunction. A novel proteomic method for pre-selected analytes, based on proximity extension technology, was recently introduced. Referred to as the NULISAseq CNS disease panel, the assay simultaneously measures ~ 120 analytes related to neurodegenerative diseases, including those linked to both core (i.e., tau and amyloid-beta (Aβ)) and non-core AD processes. This study aimed to evaluate the technical and clinical performance of this novel targeted proteomic panel.

Results: NULISA concurrently measured 116 plasma biomarkers with good technical performance (97.2 ± 13.9% targets gave signals above assay limits of detection), and significant correlation with Simoa assays for the classical biomarkers. Cross-sectionally, p-tau217 was the top hit to identify Aβ pathology, with age, sex, and APOE genotype-adjusted AUC of 0.930 (95%CI: 0.878–0.983). Fourteen markers were significantly decreased in Aβ-PET + participants, including TIMP3, BDNF, MDH1, and several cytokines. Longitudinally, FGF2, IL4, and IL9 exhibited Aβ PET-dependent yearly increases in Aβ-PET + participants. Novel plasma biomarkers with tau PET-dependent longitudinal changes included proteins associated with neuroinflammation, synaptic function, and cerebrovascular integrity, such as CHIT1, CHI3L1, NPTX1, PGF, PDGFRB, and VEGFA; all previously linked to AD but only reliable when measured in cerebrospinal fluid. The autophagosome cargo protein SQSTM1 exhibited significant association with neurodegeneration after adjusting age, sex, and APOE ε4 genotype.

Conclusions: Together, our results demonstrate the feasibility and potential of immunoassay-based multiplexing to provide a comprehensive view of AD-associated proteomic changes, consistent with the recently revised biological and diagnostic framework. Further validation of the identified inflammation, synaptic, and vascular markers will be important for establishing disease state markers in asymptomatic AD.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla