Genellikle 60 yaş sonrasında ortaya çıkan ve ‘normal basınçlı hidrosefali‘ olarak bilinen bu kronik durum, ilk kez 1965 yılında Kolombiyalı beyin cerrahı Salomon Hakim tarafından kendi adı ile tanımlandı. Tanımlandığı günden itibaren üzerinde sayısız çalışma yapılan bu hastalık, demansın tedavi edilebilir bir formu olarak biliniyor. Her yüz kişinin yaklaşık ikisinde görülen bu hastalığın tanısı zor ancak tedavisi mümkündür. Daha önce geçirilmiş bir beyin kanaması veya kafa travması bu hastalığı tetikleyebiliyor. Ancak herhangi bir sebebe bağlı olmadan da yaşlılık hidrosefalisi ortaya çıkabiliyor.
Alzheimer’dan korunma ve alınacak yedi basit önlem! Öneriler ve uyarılar…
Hastalığın sebebi ile ilgili pek çok teori olmasına rağmen, temelde beyin omurilik sıvısının üretimi sonrasında geri emilmesi ile ilgili bir dengesizlikten kaynaklandığı üzerinde duruluyor. Hastalığın bulguları arasında yürüme bozukluğunun en belirgin bulgudur. Bu hastalığa sahip kişiler, sanki ayaklarının altında bir yapışkan veya bir mıknatıs varmış gibi adımlarını atmada zorlanırlar. Kısa adımlarla paytak bir şekilde yürürler.
Ayakta dururken ve dönme sırasında düşmelere yol açan bir dengesizlik hali söz konusu olabilir. Hastalığın diğer bir bulgusu olan unutkanlık ise, genel bilişsel bir problemden kaynaklanır. Hastalar genellikle kendi durumlarının farkında olmaz. Zihinsel işlevleri yavaşlar; dikkat, hafıza, bilgi hazırlama, düşünce akıcılığı, yönetimsel işlevler, görsel yapılandırma becerileri ve konuşma akıcılığı yetersiz bir hale gelir. Hastalığın bir diğer bulgusu ise idrar problemleridir. Önceleri idrara yetişememe şeklinde görülür ama daha sonra idrar kaçırma ve ilerleyen aşamada büyük abdestini tutamamaya kadar varabilir.
Kişiler genellikle dengesizlik, unutkanlık ve idrar kaçırma gibi hastalığa ait şikayetler ile aileleri tarafından bir uzmana getiriliyor. Dikkatli bir hastalık öyküsü ve muayenenin şart olduğu rahatsızlıkta, kesin tanıyı koymaya yönelik bazı testler ve radyolojik incelemeler öne çıkıyor. Hastalığın teşhisinde en önemli belirleyici MR’dır. Kaliteli bir MR ile unutkanlığa neden olan hastalıkların pek çoğuna ait bulgular saptanabilir.
Hastalığın teşhisindeki bir sonraki aşama ise, tanıyı destekleyen testler… Bu testler tanıyı desteklemek dışında, kişinin tedaviden fayda görüp görmeyeceği hakkında ipucu veriyor. Yapılacak işlem kişinin belinden su alınması olarak da bilinen beyin omurilik sıvısının boşaltılmasıdır. Beyin omurilik sıvısı boşaltma testinden klinik fayda gören (bulguları düzelen) kişiler, artık cerrahi tedavi olabilirler.
Beyin omurilik sıvısı boşaltma işlemi ile düzelenler, büyük oranda cerrahi tedaviden de fayda görüyor. Cerrahide ‘şantlama’ adı verilen bir işlemle basınç mekanizmasına sahip ileri teknoloji ürünü silikon bir tüpün genellikle ventrikül ismi verilen kafa içerisindeki beyin omurilik sıvısı havuzundan, bir ciltaltı tüneli aracılığı ile karın boşluğuna yerleştirilmesiyle, beyin omurilik sıvısı, karın boşluğuna yönlendiriliyor. Karın zarı bu sıvıyı emebilecek kapasitede olduğundan genellikle karın boşluğu tercih edilir. Kişi genellikle bir saat kadar süren bu ameliyat sonrasında iki gün istirahat ederek hastaneden çıkabiliyor.
Cerrahi işlemin ardından en erken düzelen bulgu; yürüme bozukluğu. Yapılan çalışmalarda yürüme bozukluğunun yüzde 100, idrar kaçırma şikayetinin yüzde 90 ve unutkanlık şikayetinin ise yüzde 40 civarında düzeldiği bilgisini paylaşan Doç. Dr. Gökalp Silav, unutkanlığın düzelmesinin daha çok vakit aldığının altını çiziyor. Yine yapılan çalışmalarda ameliyattan faydalanma yüzdesi ilk 3 ayda yüzde 65 iken, üçüncü yıla doğru bu oran yüzde 30’lara kadar düşebiliyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?