Gelişmesini tamamlamış tüm ülkeler çok yaşlı nüfus kategorisindedir. Bir toplumda yaşlı nüfus %4’den az ise o toplum genç nüfus, %4-7 ise olgun nüfus, %7-10 arasında ise yaşlı nüfus, %10’dan fazla ise çok yaşlı nüfustan söz edilir. Türkiye son 10 yıldır yaşlı nüfus kategorisinde olup, 2023 yılı öngörüsü çok yaşlı nüfus kategorisine gireceğidir.
Yaşlı bir bireyin hastalanması halinde gösterdiği fiziksel belirtiler de genç veya orta yaştaki bir bireydekinden çok farklıdır. Birkaç tipik örnek ile açıklarsak; genç veya orta yaşlı bir bireyde pnömoni (zatürre) oluştuğunda yüksek ateş, öksürük, koyu balgam, burun kanatlarının solunuma katılması gibi tipik klinik belirtiler görülürken, yaşlı bir bireyde genellikle ancak halsizlik, iştahsızlık, bilinç değişikliği gibi pnömoni’yi hiç düşündürmeyecek belirtiler görülür.
Diğer bir örnek; orta yaşta bir hasta myokard enfarktüsü geçirirken tipik olarak göğüs kemiğinin arkasından başlayan 20 dakikadan fazla, bazen saatlerce süren şiddetli bir ağrı şikayeti olurken, yaşlı bir hastada hiç göğüs ağrısı olmadan (sessiz enfarktüs), sadece halsizlik, nefes darlığı, baygınlık hissi ile kendini gösterebilir.
Yaşlılıkta hemen her hastalığın da sıklığı çok artar. Örneğin; orta yaş grubunda kalp yetersizliği, ayrıca, atriyal fibrilasyon gibi kalp ritim bozuklukları %1 sıklığında iken, yaşlılıkta %10’a kadar çıkar. İdrar ve büyük abdest kaçırma sıklığı yine 10 kat artar. Hipertansiyon sıklığı %30’dan %70-80’e, demans sıklığı%1’den %50’ye kadar, osteoporoz %1-15’ten yaşlılıkta %22’den başlayıp, 80 yaş üzerinde %70’e kadar çıkmaktadır. 50 yaşın üzerinde kadınların %25’inde omurga kırıkları oluşur.
Özellikle yaşlılarda olmak üzere 6 kişiden 1’inde kalça kırığı riski mevcuttur. Üriner inkontinans dediğimiz idrar kaçırması yaşlılarda %10-30 sıklığında, bakımevinde kalanlarda %50, hastaneye yatan yaşlılarda %70 sıklığında görülmektedir. Yaşlılıkta Vit. B12 ve demir eksiklikleri ve ona bağlı kansızlıklar (anemiler), bazı lösemi türleri, multipl myeloma gibi kan hücre kökenli hastalıklar da genç ve orta yaştaki görülme sıklığından kat kat fazla sıklıkta görülürler.
Türkiye’de yaşlıların %90’ında 1 hastalık, %35’inde 2 hastalık, %25’inde 3 hastalık, %15’inde 4 hastalık bulunmaktadır. Yaşlıların hemen tüm dünyada %46’sı 5 ilaç ve üzeri sayıda, %12’si 10 ilaç ve üzeri sayıda ilaç kullanmaktadır. Hemen tüm dünyada tüm reçetelerin yaklaşık %50’si yaşlılara yazılmaktadır.
Evet farklıdır. Yaşlılarda mevcut hastalıkların sıklığına bağlı olarak daha fazla sayıda ilaç kullanma zorunluğu, ilaçların kendi aralarında daha fazla etkileşime girmeleri ve yaşlılıkta oluşan fizyolojik değişikliklerle kişinin ilaca daha fazla duyarlı olmalarından dolayı ilaç yan etki sıklığı belirgin olarak artmaktadır. Rakamlarla açıklayacak olursak; orta yaş grubunda genelde ilaç yan etki görülme sıklığı %15 iken, 75-85 yaş aralığındaki yaşlılarda %30’a, 85 yaş üzerinde %42’ye çıkmaktadır. Konunun diğer bir önemli yönü ise bu yan etkilerin %50’sinin önlenebilir olduğudur. Burada özellikle geriatrist’e ve bir ölçüde de hastaya önemli görevler düşmektedir.
Başlangıçta çok kapsamlı temel bir iç hastalıkları hikaye alma, ilaç sorgulaması ve fizik muayeneyi takiben; banyo, giyinme gibi ögeleri içeren temel günlük yaşam aktiviteleri testi, telefon kullanma, alışveriş, yemek hazırlama gibi ögeleri içeren enstrümantal günlük yaşam aktiviteleri testi, beslenme testi, unutkanlığa yönelik minimental test, depresyon için geriatrik depresyon testi, mobilite ve düşmenin değerlendirilme testi, temel görme değerlendirme ve işitme testi, istemsiz idrar ve büyük abdest kaçırma sorguları yapılır.
65 yaş ve üstünde olan ve zaten iç hastalıkları kapsamında olan hipertansiyon, şeker hastalığı gibi hastaların yanısıra osteoporoz, idrar kaçırma, bellek (hafıza) bozukluğu (yaşa bağlı unutkanlık, Alzheimer hastalığı gibi), depresyon, düşme, bayılma, beslenme bozukluğu, bası yaraları, çoklu ilaç kullanım hastaları, kanser şüphesi olanlar, koruyucu hekimlik ve sağlıklı yaşlanma için bilgilenme ihtiyacında olanlar veya bunlar olmaksızın check-up amacında (yaşlılıkta check-up sırasında incelenen tetkikler farklılıklar gösterir) olanlar geriatri uzmanına başvurabilirler.
Yaşlı kanser hastaları da tedaviden ciddi oranda fayda görebilir
Hayır değildir. Geriatri hastalarının çoğunluğunu kronik hastalar oluşturuyor olsa da, bazı durumlarda, örneğin yüksek ateşli hastalar, kullandığı ilaca bağlı olduğunu düşündüren yan etki gelişen hastalar, kontrolde olan hipertansiyonun veya diyabetin ayarının aniden bozulduğu hastalar, aniden beslenme bozukluğu ortaya çıkan hastalar da başvurabilirler.
Geriatri tüm bilgi, ilgi, uğraşı ve araştırmanın 65 yaş ve üstünde odaklandığı, bu nedenle klinik tecrübesinin de o ölçüde arttığı, iç hastalıkları muayene ve tetkiklerinin yanı sıra yaşlılıkta sık görülen hastalık ve komplikasyonların geniş ölçüde incelendiği ve tedavi edildiği bir daldır. Bu kadar kapsamlı bir inceleme hangi belirtinin yaşlılığın doğal bir sonucu, hangisinin hastalığa bağlı olduğunu belirlemekle kalmaz, birçok hastalığın daha klinik belirti vermeden önce dahi tanı ve tedavisini mümkün kılar. Tüm bu nedenlerle 65 yaş ve üstü kişiler hasta olsun veya olmasın öncelikle geriatri’ye başvurmalıdır.
Geriatri; 65 yaş ve üstündeki hastaların hastalıklarının tanısı, tedavisi, koruyucu hekimlik uygulamaları ile ilgilenen bilim dalı olup iç hastalıkları uzmanlığının bir yan dalıdır. Türkiye’deki mazisi 30 yıldır A.B.D., Avrupa ve Japonya’daki mazisi çok daha eskiye dayanmaktadır. Geriatri’nin amaç ve görevi; sağlığının birincil korumasını yapmak, hastalanması halinde ise tanı ve tedavisini sağlamak, bağımsız olarak yaşamını sürdürmesine yardımcı olmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.
Yaşlanma ile organ sistemlerinde birçok fizyolojik değişiklik oluşur. Yaşlılık sadece organ sistemlerindeki değişikliklerle değil, psikolojik, sosyoekonomik, ailesel, toplum sağlığı açısından da çok farklıdır. Geriatri bu özellikleri ile -hitap ettiği yaş grubu hariç-pediatri’ye benzer.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?