YBMD retinanın makula adlı santral görmeyi sağlayan bölgesinde yapısal harabiyet sonucu oluşan bir hastalıktır. Erken tanı, ilerlemiş tanı araçları ve intravitreal anti-anjiyojenik ilaçlar gibi yeni tedavilerin ortaya çıkması YBMD’nin doğal gelişimini önemli ölçüde değiştirmiştir.
YBMD’nin 2 ana tipi neovasküler olmayan (ayrıca kuru tip olarak bilinir) ve neovasküler (ayrıca yaş veya eksüdatif tip olarak bilinir) YBMD’dir.
YBMD’nin sık görülen tipidir. Neovasküler olmayan YBMD sinsi bir şekilde ilerler, genellikle neovasküler YBMD’den daha iyi bir prognoza sahiptir.
Neovasküler YBMD retinada anormal şekilde yeni damarların gelişmesi nedeniyle retina altında kan, inflamatuvar hücre ve lipidden zengin sıvının birikimi ile karakterizedir. Neovasküler YBMD tüm YBMD tiplerinin sadece %10-15’ini temsil etse de, şiddetli görme kaybı vakalarının %80’den fazlasından sorumludur. Tedavi edilmezse, makulada yara dokusu gelişiminin bir sonucu olarak santral görmede ilerleyici ve şiddetli bir bozulma meydana gelebilir.
Neovasküler YBMD’de meydana gelen yeni damar gelişimi ve damarların geçirgenliğindeki artıştan vücutta normalde de var olan vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) adlı bir proteinin sorumlu olduğu bilinmektedir. Neovasküler YBMD’si olan hastalardan cerrahi olarak elde edilmiş KNV örneklerinde aşırı miktarda bulunduğuna dair kanıtlar vardır.
YBMD yaşlı popülasyonda şiddetli görme keskinliği kaybının başlıca nedeni olup, dünya çapında 30-50 milyon kişiyi etkilemektedir. Hastalığın prevalansına ilişkin tahminler, YBMD’nin tanımı, kullanılan derecelendirme sistemi, çalışma popülasyonunun yaşı ve coğrafik yerleşimine bağlı olarak oldukça değişkendir (%1-43). YBMD prevalansının 2020 yılı itibariyle, Batılı yaşlı popülasyonda artan yaşam beklentisinin bir sonucu olarak en azından %50 artması beklenmektedir.
YBMD hastanın okuma, araç kullanma, alışveriş yapma, saati söyleme ve yüzleri tanıma gibi görme ile ilişkili günlük işleri yerine getirme yeteneğini büyük ölçüde bozan, santral görme kaybıyla ilişkilidir. Görme bozukluğu aynı zamanda kişinin hareketliliğini azaltır ve düşmekten kaynaklanan yaralanma veya kaza riskini artırır. Sonuç olarak, görmenin bozulması bağımsızlık kaybı, kendine güvenin azalması, depresyon ve bunlara bağlı olarak hastanın yaşam kalitesinde önemli bir azalmaya yol açabilir. Yapılan bir çalışmada şiddetli YBMD’nin hastaların yaşam kalitesini inme, diyalize bağlı yaşama ya da prostat kanserinden fazla azalttığını ortaya koymuştur.
YBMD’nin geniş bir yelpaze içinde bulunan klinik bulguları vardır:
Erken YBMD’de, bu bulgular spesifik olmayabilir. Bazı hastalar bu belirtileri, normal yaşlanmanın bir parçası olarak değerlendirip görmezden gelebilirler. Ayrıca, bir gözdeki belirtiler diğer göz de etkilenene kadar fark edilmeyebilir. Ne yazık ki tanı ile tedavi arasındaki süre uzadıkça hastanın görme kaybı da hızla artacaktır.
50 yaş üstünde, görmesi tama getirilemeyen, yukarıdaki bulgulardan bir ya da birkaçına sahip hastada YBMD düşünülmelidir. Tanıyı kesinleştirmek için muayene, optik koherens tomografi ve floresein anjiografi kullanılır.
VEGF’in hastalığın patogenezindeki rolü anlaşılıp bunu baskılayan anti VEGF tedaviler geliştirilene dek YBMD tedavisinde ciddi bir karşılanamamış gereksinim olduğu bilinmektedir, çünkü daha önceki tedaviler görme keskinliğini iyileştirmemekte ve sadece görme kaybını yavaşlatılmasına yardımcı olmaktadır.
Ranibizumab, yaş tip YBMD’de altın standart tedavidir. Çünkü bu hastalıkta görmeyi anlamlı olarak artırdığı ve bu artışı koruduğu kanıtlanmış ilk tedavidir. Özel olarak intraoküler kullanım için tasarlanmış ve geliştirilmiştir. Neovasküler YBMD’de dünya genelinde 100’den fazla ülkede onaylıdır.
Kaynak:
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?