Yasal dayanak yok
Tabi bu yetkinin bir yasal dayanağı bulunmuyor ama Bakanlık için bu dayanağın olması da şart değil. Nasılsa yönetmelik iptal edilene dek amacın hasıl olacağı düşünülüyor. Bu yaklaşımın çağdaş kamu yönetimi ilkelerine uygun olmadığı ortada…
Yine toplum sağlığı merkezlerine tanınan bu yetkinin üzerine bir de iş sözleşmesinin feshini denetçinin inisiyatifine hatta insafına bırakacak kadar kolaylaştıran hükümler getirilince, denetim sorunu artık bir huzursuzluk kaynağı olmanın ötesine geçip çalışma ve iş güvencesi hakkının savunulması meselesi haline geldi.
Denetim şart ama nasıl?
Elbette kamu idaresinin işlevlerinden birisi de denetimdir. Aile hekimliği uygulamaları da denetlenebilir. Ancak denetimin amacı gerçekten denetleme olmalıdır. Denetlenecek kişileri sözleşmenin feshi tehdidiyle korkutma, rahatsız etme, denetim baskısına maruz bırakarak yıldırma, değersizlik duygusu yayma ve itibarsızlaştırma amaçlı denetimler hukuka aykırıdır ve denetlenen şahsın kişilik değerlerini ihlal eder.
Bu bakımdan kamu sağlık idaresinin denetim görevini ve yetkisini yerinde ve amacına uygun olarak kullanması beklenir ve gerekir. Ancak uygulama böyle değil. Bu yönüyle hukuka ve denetim fonksiyonunun amaçlarına aykırı olarak yapılan denetimler aile hekimliği çalışanları arasında haklı bir tepkiye yol açıyor.
Sağlık Bakanlığının hızla hukuka ve çağdaş kamu yönetimi ilkelerine uygun olmayan denetim uygulamalarından vazgeçmesi, bu hususta kitle örgütleriyle temas kurarak bu alanı demokratikleştirmesi ve böylece denetçilerle denetlenenler arasında yaşanan gerilime son verecek tedbirleri alması zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Bu uzun girişten sonra, tabi yaşanan olaya dair herhangi bir olumlama ve bu hadiseyi mazur gösterme anlamına gelmemek kaydıyla, Adıyaman’da iki hekim arasında yaşanan bir olay ve sonrasındaki hukuki süreçten söz etmek istiyoruz.
Denetçi ve aile hekimi arasında yaşanan olay
Bahse konu hadisede Sağlık Müdürlüğünde doktor olarak çalışan bir hekim, denetime gittiği bir aile sağlığı merkezinde denetlenen aile hekimi tarafından darp edildiğini ve yaralandığını iddia etmiştir. İddia böyle olmakla beraber bu olayda denetçi hekim ile aile hekimi arasında neler yaşandığı konusunda ayrıntılı bir bilgiye sahip değiliz.
Tazminat istemi
Ancak elimizdeki mahkeme kararında, davacı denetçi doktorun, “denetim sırasında davalının kendisine saldırarak yaralanmasına neden olduğunu ileri sürerek manevi tazminat ödetilmesi isteminde” bulunduğunu anlıyoruz. Yargılama sırasında aile hekimi denetçiyi yaralamadığını, aksine denetçinin söz ve davranışları ile tartışmaya neden olduğunu savunmuştur. Sonuçta Müdürlükte çalışan denetçi hekimin iddialarını haklı ve inandırıcı bulan yerel mahkeme manevi tazminat istemini kabul etmiştir.
Konu Yargıtaya taşındı
Ancak tazminat mahkumiyeti üzerine mesele bu kez aile hekimi tarafından Yargıtaya taşınmış ve Yargıtay da bu konuda oldukça ilginç bir karar vermiştir. Yüksek Mahkeme bu husustaki kararında, aile hekimi olarak çalışan ve 657 sayılı yasa hükümlerine tabi olan doktorun, denetim görevi sırasında ve görevinden dolayı davacı denetçiyi zarara uğrattığının ileri sürüldüğünü belirledikten sonra;
Yargıtay: Aile hekimine husumet yöneltilemez
Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceği, kamu görevlisi hakkında adli yargı yerinde dava açılamayacağı gerekçesiyle bu davanın kast ve kusur aranmaksızın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiş, yani Adıyaman Mahkemesi kararını bozmuştur.
Sorumlu aile hekiminin kurumu olmalı
Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi gerekçesinde kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesinin, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturduğunun altını çizmiş ve bu durumda sorumlunun, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olduğunu, davanın o kurum aleyhine açılması gerektiğini vurgulamıştır.
Yani özetle, Yargıtay, darp edilen denetçinin tazminat istemini aile hekimine değil onun kurumuna yani Türkiye Halk Sağlığı Kurumuna yöneltmesi gerektiğine hükmetmiştir (4 HD 2012/7204 E. Kaynak: HukukTürk). Kararın kritiğine daha sonra değinmek üzere şimdilik girmiyoruz ancak karar hukuksal sonuçları itibari ile oldukça önemlidir.
Muhalefet ne dedi?
Nitekim hüküm hakim heyetinin oybirliği ile verilmemiştir. Karara muhalif hakimler muhalefet görüşlerinde idare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesinin, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlı olduğunu belirttikten sonra, kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağının bulunmadığını ifade etmişlerdir.
İletişim için: bilgi@erkingocmen.av.tr
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?
İki sorum olacak. Mahkeme Türkiye Halk Sağlığı Kurumuna bağlı bir kamu çalışanı olduğu için taraf olarak THSK aleyhinde dava açılması lazım demiş. Ayrıca darp edilen şikayetçi personelde Türkiye Halk Sağlığı Kurumuna bağlı bir çalışan olduğu için (yani dışarıdan biri değil) bu durum hukuki açıdan nasıl bir sonuç doğuruyor? İkinci sorum… Devamını oku »