Verem tedavisinin başarısı düzenli takibe bağlı

16 Ocak 2012   |    4 Ocak 2020    |   Kategori: Verem Print

kanser-hasta-psikoİstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, yüzyıllardır mücadele edilen verem hastalığının tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ve bu çağda bu hastalığı silmek gerektiğini söyledi.İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, 65. Verem Eğitimi ve Propaganda Haftası nedeniyle, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir etkinlik düzenledi.Toplantıda konuşan İstanbul İl Sağlık Müdürü Dokucu, verem hastalığının, çağlar üstü bir hastalık olduğunu ve toplum sağlığını tehdit etmeye devam ettiğini belirtti.  Dokucu, “Son üç yılda karşılaşılan vaka sayısında yüzde 20 düşüş kaydettik. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu anlamda koyduğu hedefi tutturduk ancak verem ülkemize yakışmıyor. Tedavi edilebilen bu hastalığı el ele vererek tamamen ortadan kaldırmamız gerekiyor” dedi.

Verem Hastalığı Hava Yoluyla Bulaşır

Verem, “mycobacterium tuberculosis” mikrobunun bulaşması ile oluşur. Verem mikrobunu Robert Koch adında bir Alman doktoru bulmuştur, onun için verem mikrobuna Koch Basili denir.  Verem mikrobu insan vücuduna solunum ve sindirim yoluyla girer. Mikrop genellikle akciğerlere yerleşip çoğalarak hastalığa neden olur, ancak lenf bezleri, kemikler, böbrekler ve beyin zarlarında da hastalık görülebilir.

Verem nedir, neden olur? Tüberküloz belirtileri, tedavisi ve aşısı

Hastalığı, sadece akciğer veremi olan kişiler yayabilir. Hastanın öksürmesi, hapşırması ve tükürmesi ile ortama yayılan ve havada saatlerce asılı kalabilen basiller (verem mikrobu taşıyan damlacıklar) solunum yoluyla diğer kişilere bulaşır.

Çatal, kaşık gibi malzemelerle bulaşma olmaz. Tedavi olmayan her hasta yılda 10-15 kişiye hastalığı bulaştırmaktadır. Ancak, bağışıklık sisteminin engel olması sayesinde mikrobu alan kişilerin sadece yüzde 10’u hastalanır. Kişi eğer aşısız ve vücut direnci düşükse hastalığa yakalanma olasılığı yüksektir. Bağışıklık sisteminin bozulduğu durumlarda (yorgunluk, stres, iyi beslenememe, kötü yaşam koşulları, kötü alışkanlıklar, AIDS, kanser hastaları vb.) hastalığa yakalanma riski çok yüksektir.

2-3 Haftadan Uzun Süren Öksürükte Veremden Şüphelenilmelidir

Verem hastalığının en belirgin ve bilinen belirtileri, öksürük, kilo kaybı, halsizlik, iştahsızlık, göğüs ağrısı, ateş ve gece terlemesidir. Hastalık oluştuğunda bu genel yakınmaların yanında öksürük, balgam, öksürükle kan tükürme, sırt-yan ağrısı, nefes darlığı gibi akciğer şikayetleri ortaya çıkar. İki-üç haftadan uzun süren öksürükte veremden şüphelenmek gerekir.

Bu tür şikayetleri olan kişiler en yakın verem savaş dispanserine başvurmalıdır. Dispansere başvuran hastaların balgamının mikroskopta incelenmesi,  balgamın kültüre gönderilmesi, akciğer filmlerinin değerlendirilmesi, PPD (deri) testlerinin ve klinik muayenelerinin yapılması ile verem hastalığının tanısı konulur. Tanı konduktan sonra en az 6-9 aylık bir tedavi gerekir ve verem savaşı dispanserleri tarafından tedavi süresince hastalara ilaçları ücretsiz olarak verilir.

Tedavinin Başarısı Düzenli Olmasına Bağlı

Verem hastalığı tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak tedavinin başarısı verilen ilaçların önerilen sürede ve aksatılmadan kullanılmasına bağlıdır. İlaçlar düzenli olarak içilmediği ve tedavi yarım bırakıldığı takdirde iyileşme olmamakta ve hasta toplum içinde bulaştırıcılığını sürdürmektedir. Üstelik mikrop ilaçlara direnç kazanmakta ve “dirençli tüberküloz” yayılmaktadır. Bu yüzden, DSÖ hastanın ilaçlarını içtiğinden emin olmak için Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi (DGTS) olarak adlandırılan her doz ilacı bir sağlık personelinin gözetiminde içirtme yöntemini önermektedir. Günümüzün bu yeni tedavi anlayışı, 2006 yılından itibaren ülkemizde uygulanmaya başlamıştır.

İstanbul’da tedavi gören hastaların yüzde 98’ine DGT uygulanmaktadır. Bu hastaların yüzde 83’ü ilaçlarını bir sağlık çalışanı gözetiminde almaktadır. İstanbul’da en önemli hedeflerden biri DGTS tedavisinde ulaşılan bu tedavi oranını korumak ve sağlık çalışanı gözetiminde verilen DGT oranını yükseltmektir.

DSÖ, “tüberküloz prevalansını 2015 yılına kadar, 1990 yılına kıyasla yarıya düşürmeyi” hedeflemektedir. Ülkemizde 1990 yılında yüz binde 52 olan tüberküloz nokta prevalansı tüberküloz kontrol çalışmalarıyla 2006 yılında yüz binde 26’ya düşmüş ve hedefe ulaşılmıştır. Bu hedefin sürdürülmesi konusunda istikrarın korunması gerekmektedir. 2009 yılı için bu rakam yüz binde 25 iken DSÖ Avrupa Bölgesi’nde yüz binde 63, dünya genelinde yüz binde 201’dir.

Hastalığın gerçek anlamda kontrol altına alınabilmesi, akciğer tüberkülozlu hastaların erken tespiti ve etkili bir şekilde tedavi edilmesiyle mümkün olacaktır. Bunun için de tüm bireylerin verem hastalığı konusunda duyarlı olması, hastalık belirtileri olan kişilerin tanı için en kısa sürede verem savaşı dispanserlerine başvurması, hastalık tespit edilenlerin tedavilerini aksatmadan hekim önerisine göre tamamlamaları, DGT yönteminin daha etkili yürütülmesi ve bu konuda tüm toplumun bilinçlendirilmesi önem kazanmaktadır.

İstanbul’da 2011 Yılında Toplam 5.238 Yeni Hasta Tespit Edildi

İstanbul Sağlık Müdürlüğü, İstanbul’da tüberküloz kontrolü ve sorunların çözümü yönünde son iki yıldır ciddi bir çalışma yürütmektedir. 2009 yılı sonundan itibaren “Tüberküloz Kontrolü” yakın mercek altına alınmış, öncelikle durum değerlendirmesi yapılmış, sorunlar tespit edilmiş ve bu sorunların çözümüne yönelik faaliyetler 2010 yılı içinde uygulanmaya başlamıştır. Bunların bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı tamamlanma aşamasındadır.

Yıllardır sürdürülen veremle mücadelenin en önemli unsurlarından olan verem savaşı dispanserleri, aile hekimliği sistemi içinde daha modern donanım ve anlayışla hizmetlerini sürdürmekte ve aile hekimleriyle koordinasyonlu olarak hastaların tanı, tedavi ve izlemlerini yapmaktadır. Aile hekimi veremden şüphelendiği hastasını inceleme için verem savaşı dispanserine yönlendirmekte, tedavi alan hastasının DGT uygulamasından sorumlu olmaktadır. Verem savaş hekimi de şüpheli hastaların tetkiklerini yaparak tanısının konması, tedavisinin planlanması, aile hekimi ile iletişim içersinde tedavinin denetimi, hastanın kontrolü ve tedavi sonlandırma kararının verilmesinden sorumludur.

İstanbul’da şu an itibariyle 32 verem savaşı dispanseri bulunmaktadır. Verem savaşı dispanserlerinde halen 60’ı doktor ve 97’si hemşire olmak üzere toplam 225 personel görev yapmaktadır. Verem savaşı dispanserlerinde 2011 yılında 462.408 poliklinik muayenesi yapılmış, radyolojik tetkik sayısı 395.661 ve mikroskobik tetkik sayısı 36.077 olarak gerçekleşmiştir.

İstanbul’da 2 adet göğüs hastalıkları hastanesi vardır. Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 686 yatağın 195’i, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 380 yatağın 50’si verem hastaları için ayrılmıştır. İstanbul’da hastane laboratuvarları dışında 2 il tüberküloz laboratuvarı bulunmaktadır ve buralarda kültür yanında ilaç duyarlılık testi de çalışılmaktadır.  İstanbul’da 2011 raporuna göre tüberküloz hastalarında tedavi başarısı yüzde 91.5 olarak tespit edilmiştir. Ölüm oranı ise tüm hastalarda yüzde 1.9’dur.

İstanbul’da yıllara göre tüberküloz hasta sayıları:

Yıl         Hasta sayısı
2005          6336
2006          6590
2007          6392
2008          6171
2009          6089
2010          5474
2011          5238

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla