Ortak tuvalet kullanımı ve korunmasız cinsel hayat, enfeksiyonların yayılım hızını artırırken, yaşam süresinin uzaması da menopoz sonrası dönemdeki sıkıntıların ve jinekolojik kanser sayılarının yükselmesine neden oluyor. Yaşanılan bölge ve mevsimsel farklılıklar nedeniyle değişim gösterse de en sık görülen jinekolojik sorunlar şu şekilde sıralanıyor.
Bu enfeksiyonlar genellikle akıntı şikayetiyle kendini gösteriyor. Ancak zaman zaman mevcut doğal akıntıdan farklı olarak renk değişikliği, koku, yanma, kaşıntı, ilişki sırasında ağrı ve hatta kanama ile seyredebiliyor. Tedavinin ilk basamağını genital hijyenin doğru bir şekilde yapılması oluşturuyor. Pamuklu iç çamaşırı giymek, genital asitliği ayarlanmış hijyen ürünleriyle temizlik yapmak, gereksiz günlük ped kullanmamak çoğu zaman tedavi edici ve önleyici olabiliyor. Hijyen kurallarına uyarak enfeksiyonun önüne geçmek mümkün olamıyorsa tedavi antibiyotiklerle sağlanıyor.
Her kadının adet döneminin kendine has özellikleri vardır. Kimileri bu dönemi çok şiddetli ağrı ve kanamalarla geçiriyor. Kimileri içinse durum tam tersi… Kanama ister az, ister çok isterse de aralıklı olsun bu durum çoğu zaman hormonal düzensizliğin etkisiyle birçok önemli hastalığın belirtisi olabiliyor. Bu hastaların öncelikle muayene ve ultrasonla değerlendirip altta yatan bir hastalığın olup olmadığının ortaya çıkartılması ve varsa sebebe yönelik tedavi uygulanması gerekiyor. İlaç ya da ameliyat gerektiren bir durum yoksa bazen tedaviye bile ihtiyaç duyulmayabiliyor. Kısa dönemli basit hormonal düzenleyiciler uygulanabiliyor. Adet kanaması normalleri ve anormallikleri konusunda bilinçlendirme ve kişiye özel durumları değerlendirmek çok önemlidir.
Bebek sahibi olmak isteyen çiftler çoğu zaman sabırsız olabiliyor. İlk denemelerinden sonra hamile kalamayan kadınlar hemen “acaba kısır mıyım?” gibi bir endişeye kapılıyor. Ancak kısırlık tanısının konulabilmesi için 1 yıl süreyle düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik olmaması gerekiyor. Kısırlık, kadınlar kadar erkekleri de ilgilendiren bir sorun. Polikistik over sendromu, endometriosis(çikolata kisti) ve ileri yaş kadınlarda kısırlığa neden olan en önemli nedenler arasında yer alıyor. Ancak kadınların yaklaşık üçte birinde kısırlığın sebebi bulunamıyor. Kısırlık şüphesi olan çiftlerin değerlendirilmesine öncelikle erkekten başlanıyor. İlk olarak sperm testi yapılıyor, ardından ise kadınlarda yumurtlama sorunu ve tüplerde tıkanıklık olup olmadığı değerlendiriliyor. Çıkan sonuçlar doğrultusunda uygun tedavi uygulanıyor. Gerekli durumlarda ise çiftler yardımcı üreme tekniklerine yönlendiriliyor.
Bazı kadınlar için adet dönemleri dayanılmaz ağrıların yaşandığı günler olarak geçiyor. Yaşam kalitesini inanılmaz derecede düşüren bu ağrılara zaman zaman acil müdahale bile gerekebiliyor. Çoğu zaman bu ağrıların altında yatan sebep tam olarak ortaya çıkartılamıyor. Ancak şiddetli adet sancısı yaşayanların mutlaka doktora görünmeleri gerekiyor. Altta yatan başka bir neden yoksa tedavi genellikle şikayete yönelik gerçekleşiyor. En sık rastlanan sebep kronik enfeksiyonlar ve endometriozis sorunu. Ağrı kesici, ödem çözücü, gerekirse psikolojik destek sağlanması gibi kişiye özel uygulamalar yapılması gerekebiliyor.
Sıklıkla adet düzensizliği ve ağrı şikayeti ile başvuran hastalarda yapılan muayenede yumurtalık kist, kitleleri veya rahimde miyom adı verilen kitleler görünüyor. Kist veya kitleler değerlendirilirken hastanın şikayet derecesi, yaşı, gebelik beklentisi de mutlaka göz önünde bulunduruluyor. Bu hastalara bazen ilaç tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebiliyor. Bazen ise takip dışında herhangi bir tedaviye ihtiyaç duyulmuyor. Hastaların tedavisinde en önemli kriter kist veya kitlenin iyi yada kötü huylu olup olmadığının tespitinden geçiyor. Bu sorunlarda artış yaşanmasının en önemli sebebi ise teşhis olanaklarının eskiye oranla çok daha etkili olması.
Miyomlar, en sık görülen kadın hastalıkları arasında yer alır. Her 100 kadının yaklaşık 15′ inde çapı ufak veya büyük, az sayıda veya çok sayıda miyom bulunur. Miyomlar, rahimden kaynaklanan ve kanser olmayan iyi huylu tümörlerdir. Kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen, miyomların büyümesine yol açar. Bu nedenle miyomlar genellikle üreme çağında ve hamilelikte yaklaşık 2-3 kat büyürler, menapozda hasta hormon ilacı kullanmıyorsa genellikle küçülürler.
Miyomlar çoğu zaman belirti vermez:
Miyomlar genellikle belirti vermeden genel kontroller esnasında fark edilir. Miyom olan kişilerde en sık rastlanılan şikâyet; adet kanamalarının artması ve uzaması şeklindedir. Yoğun ve uzayan adet kanamalarından dolayı genellikle hastalarda kansızlık mevcuttur. Miyomlar ayrıca kasık ağrısı, ilişki sırasında ağrı, adet sırasında ağrı, bel ve karın alt bölgesinde ağrı gibi rahatsızlıklara da yol açabilirler. Bazen de idrara sık çıkma gibi bulgularla da kendini gösterebilir.
Miyomlar etyolojisi tam bilinmemekle birlikte genetik yönü bulunmaktadır, yani miyomu olan bir kadının annesinde, kardeşinde veya anneannesinde miyom olma ihtimali yüksektir. Miyom tanısı koymak ise oldukça kolaydır. Jinekolojik değerlendirme (muayene ve ultrasonografi) tanı koyulabilmesi için yeterlidir.
Miyomların kötü huylu yani kanser olma ihtimali on binde bir-iki civarındadır. Ancak, çok hızlı büyüme gösteren miyomlarda bu ihtimali göz önünde bulundurmak gerekir.
Çoğu zaman hamilelikten önce de var olan miyomlar hamileliğin seyri üzerinde direkt ya da indirekt etkiler yaratabilirler. Gebelikte miyomların neden olabileceği sorunlar miyomun yerleşim yerine, büyüklüğüne ve sayısına bağlıdır. Kaviteye yakın yerleşimli miyomlarda düşük tehlikesi artmaktadır. Ancak çok özellikli bir alanda yerleşimli değil ise hamilelik sırasında genelde karın ağrısı dışında herhangi bir soruna neden olmamaktadır.
Tedavi, kişinin yaşına, çocuk isteğine ve şikâyet oluşturmasına (yerleşim ve büyüklüğüne göre) göre değişmektedir. Genelde adet kanamasını azaltmaya yönelik medikal tedaviler öncelikli olmaktadır. Bunlar arasında yaşı uygun ve hormon kullanılmasına engel bir hastalığı yok ise doğum kontrol hapları ilk seçenek ilaçlardır. Hormonlu spiral kullanımı da oldukça yaygındır. Ancak tedaviye cevap alınamayan kanamalar ve rahimi aşırı büyüten miyomlarda cerrahi tedaviye de geçilebilmektedir. Kişinin çocuk isteği var ise sadece miyomun çıkarılması şeklinde cerrahi uygun olmaktadır. Kişinin çocuk isteği yok ve menopoza yakın dönemde ise miyom ile birlikte rahim operasyonu daha uygun bir cerrahi yöntemdir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?