‘Tıkayıcı Uyku Apnesi’ ve buna bağlı ‘Gündüz Aşırı Uykululuk Hali’ hakkında bilgi veren Prof. Dr. Derya Karadeniz, önemli uyarılarda bulundu.
Obstrüktif (Tıkayıcı) Uyku Apne Sendromu, uyku sırasında tekrarlayan ve nefes yolundaki daralmalar veya tıkanmalar nedeniyle soluk almada kesintiler yaratan bir hastalıktır. Uykuda nefesin kısmi kesilmesi “horlama” olarak ortaya çıkar, nefesin 10 saniye ve daha uzun süreyle kesilmesi “apne” olarak adlandırılır. Uykuda nefes kesilmelerinin sayısı saatte 5’in üstünde ise, tıkayıcı tipte uyku apnesi sendromu söz konusudur. Uyku apnesinin 3 temel bulgusu: Horlama, hastanın eşi tarafından teyit edilen apne ve gündüz aşırı uyku halidir.
Türkiye’de toplumun yaklaşık %5’inde görülmektedir ve 1 milyondan fazla insanın etkilendiği bilinmektedir; ancak hastaların bu durumu bir hastalık olarak değerlendirmemesi nedeniyle tanı konma süresi 8-10 yılı bulmaktadır. Uyku apnesi en sık 40-65 yaşları arasında ve daha sıklıkla kilolu erkeklerde görülmektedir. Erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha sık saptanmasına karşın menopoz sonrasında menopoz öncesi döneme göre 4 kat fazla izlenmektedir. Çocuklarda ise uyku apnesi %1-4 oranında görülür.
Uyku apnesi nedir? Apne belirtileri, testi, tanısı ve tedavisi
Uyku apnesi hastalarının en sık şikayeti “gündüz aşırı uyku halidir”, benzer şekilde gündüz aşırı uykululuğuna en sık sebep olan hastalık uyku apnesidir. Bu nedenle gündüz uykululuk çeken hastalar uyku apnesi açısından uzman bir hekim gözüyle değerlendirilmelidir.
Uyku sırasında tekrarlayan uyku bölünmeleri nedeniyle hastalar derin uyku evresine geçemediği için yataktan yorgun kalkarlar, gün boyu aşırı uyku ihtiyacı hissederler. Oluşan aşırı uykululuk kişilerin günlük aktivitelerini de olumsuz yönde etkiler. Hastaların öğrenme becerileri azalır, hafızaları ve refleksleri zayıflar, dikkatleri azalır. Hastalar, başlangıçta televizyon seyretmek, gazete okumak gibi pasif bir iş esnasında uyuklarken ilerleyen dönemlerde araba kullanırken bile uyuyakalıyorlar. Bu hastalar, trafik kazası açısından 6 kattan fazla, iş kazası açısından %60’dan fazla artmış risk altında yaşıyorlar. Özellikle ticari araç ve otobüs sürücülerinin uyku apnesi açısından sorgulanması ve tanı konulursa tedavi edilene kadar araç kullanmamaları önerilmelidir. Gündüz aşırı uykuluğu ülkemizde işten çıkarmalara yasal zemin oluşturabilmektedir.
Uyku apnesi hastalarında Epworth uykululuk skalası ile ‘gündüz aşırı uykululuk’ değerlendirilebilir. Maksimum skoru 24’tür ve 10 puan ve üzeri gündüz aşırı uykululuk olarak kabul edilir.
Gece belirtilerinin başında horlama gelir. Horlama, nefes yollarında daralmanın bir göstergesidir. Hasta, başlangıçta zaman zaman horlarken giderek daha şiddetli ve sürekli horlamaya başlar. Uyku apnesi hastalarının hemen tümünde horlama yakınması vardır. Uykuda az sayıda hava yolu obstrüksiyonunun meydana geldiği horlama durumları basit horlama olarak tanımlanmaktadır. Hemen her gece olan horlamaya ise horlama alışkanlığı denmektedir.
Normal erişkin insanların yaklaşık yarısında zaman zaman, %25’inde ise sürekli olarak horlama görülür. Kadınlarda uyku apnesi horlama, tanıklı apne ve gündüz uyku hali gibi klasik semptomlarının yerine uykusuzluk, kronik yorgunluk veya depresyon gibi yakınmalar ön plandadır. Bu nedenle kadınlarda uyku apnesi fark edilemeyebilir.
Hastaların doktora başvurmasındaki en önemli neden hastaların eşleri tarafından fark edilen apnedir. Gece boyunca bazen yüzlerce kez tekrarlayan apneler nedeniyle uyku bölündüğü için hasta kalitesiz bir uyku uyur. Çoğu hasta uykuda nefesinin durduğunu kabul etmediği için, bu hastaların uykularının videosu çekilerek hasta ikna edilmeye çalışılmalıdır. Nitekim uyku apnesi tanısında gecikme nedenlerinin en önemlilerinden biri hastanın yalnızca horladığını iddia ederek doktora başvurmak istememesidir.
Uyku apnesi hastalarında yukarıdaki klasik yakınmalar dışında sabah baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık, sinirlilik, gece terlemesi (özellikle baş ve boyun bölgesinde), gece susama, sabah ağız kuruluğu ile uyanma, gece ortaya çıkan reflü ve buna bağlı öksürük, cinsel istek azalması, iktidarsızlık, gece ortaya çıkan göğüs ağrısı, kalp ritminde bozulma, gece idrara çıkma veya altına kaçırma ve kötü rüyalar görme gibi birçok başka yakınma ve bulgu da görülebilir. Sonuç olarak, hastanın yaşam kalitesi çok bozulmuştur.
Ayrıca koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kalp yetmezliği, kalp ritim bozukluğu, inme, hipertansiyon, diyabet, insülin direnci, metabolik sendrom gibi birçok hastalıkta uyku apnesinin sık görüldüğü, benzer şekilde uyku apneli bireylerde bu hastalıkların riskinin 2-3 kat arttığı bilinmektedir. Bu nedenle, hastalarda uyku apnesi klinik bulgularının yanı sıra eşlik eden hastalıklara ait belirtiler de gözlenebilir.
Uyku tıbbı, yurtdışında ayrı bir branş olarak kabul edilirken; uyku hastalıkları ülkemizde nöroloji, göğüs hastalıkları ve psikiyatri uzmanları tarafından özellikle uyku laboratuvarlarında takip edilir. Tanı koymak adına günümüzde kullanılan en gelişmiş işlem, polisomnografidir. Ülkemizde sıklıkla hastaya, bir gece uyku laboratuvarında yatırılarak uyku teknisyeni eşliğinde polisomnografi yapılır.
Bu işlemde, uyku laboratuvarlarının özel olarak hazırlanmış odalarında teknisyen gözleminde uyuyan hastaların uykuları esnasında kalp, beyin, solunum, kan-oksijen düzeyleri, göğüs ve ayak hareketleri gibi birçok verisi aynı anda kaydedilir. Hekimin bu verileri değerlendirmesi sonrası hastaya uyku apnesi tanısı konulur. Özel durumlar için (engelli, yatalak hasta vs) evde uygulanabilen, taşınabilir kayıt sistemleri gibi uyku hastalıklarının tespitinde kullanılan yöntemler de bulunmaktadır.
Hastalığın şiddetinden bağımsız olarak hemen her hastaya önerilen temel yaklaşım; kilo verdirmek, alkol, sigara ve sedatif ilaç kullanımının kısıtlanması, reflüyü önleyici tedbirler ve uyku pozisyonunun ayarlanmasıdır. Şayet nefes yolunu tıkayıcı bir sorun var ise, cerrahi yöntemler ile tıkanıklığın ortadan kaldırılması da bir kısım hasta grubunda faydalıdır.
Orta ve ağır derecede uyku apneli hastalarda kullanılan PAP (pozitif hava yolu basıncı), kapalı bir yüz veya burun maskesine bağlanan bir hortum ve hava pompası ile uyku sırasında, hafif ve devamlı basınçla nefes yolunun açık kalmasını sağlayan bir cihazdır. Bu cihaz sayesinde solunum çabası azalır, apne ortadan kalkar, kandaki oksijen düzeyi artar ve eşlik eden kalp hastalıkları riski azalır. Uyku yapısındaki bu düzelmeye bağlı olarak gün içi şikayetler büyük ölçüde düzelir.
Uyku apnesi ile ilgili doğru sanılan 6 yanlış bilgi ve çözüm önerileri
En yüksek başarı şansına sahip tedavi pozitif hava yolu basıncı (PAP) denilen yöntemdir. Hastalarda rahatlama cihaz kullanıldığı sürece devam etmektedir, cihaz kullanılmadığında hasta kendisini eski durumunda, yani horlayan, uykuda nefesi duran ve ertesi gün yorgun bir halde bulmaktadır. En etkili tedavi yöntemi olmasına karşın, PAP cihazını hastaların ancak %50’si uzun süre kullanabilmektedir. PAP cihazı önerilen hastaların ilk tepkisi “bu hastalık için ilaç tedavisi yok mudur?” olmaktadır.
Hastaların bir kısmı burunda bir hortumla uyuma fikrini benimseyemediği ya da eşlerinin bunu kabul etmeyeceğini düşündüğü için PAP cihazını kullanmamaktadır. Bunun dışında bugüne dek uyku apnesi tedavisi için kabul görmüş bir ilaç tedavisi yoktur, ancak hastalığın gün içi semptomlarını ortadan kaldırmaya yönelik ilaç tedavisi seçenekleri mevcuttur.
Gerek PAP tedavisi almayı reddedenler, gerek tedaviye başladıktan bir süre sonra tedavilerini yarım bırakanlar gerekse de tedaviye rağmen hala bir miktar gündüz uykuluğu yaşayan hastalar yukarıda belirtildiği gibi ev, iş ve trafik kazaları açısından oldukça yüksek risk altındadırlar. Uyku apneli hastaların yaklaşık yarısının özgeçmişinde en az bir kez trafik kazasına rastlanıyor. Zaman zaman gündüz aşırı uykululuğun faturası çok daha ağır olabiliyor.
Örneğin, geçtiğimiz yıllarda Amerika ve Kanada’da yaşanan 3 büyük tren kazasının ortak paydası makinistlerde bulunan tanı konulmamış uyku apnesi hastalığı idi:
Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğe göre uyku apnesi şüphesi olan sürücülerden polisomnografi raporu istenmektedir. Orta veya ağır düzeyli uyku apnesi olan sürücülerin ehliyet alabilmeleri için medikal ve/veya cerrahi müdahaleler ile hastalıkları kontrol altında tutulmalı veya sürekli PAP cihazı kullanmalıdırlar. Bu hastalar yıllık kontrol edilmelidir ve koşulları sağlamadıkları takdirde ‘sürücü olur raporu’ verilmemekte veya verilmiş olan sürücü belgesi geri alınmaktadır.
Özürlülük oranı üç bölümde ele alınır: hafif özürlülük %5, orta özürlülük %10, ağır özürlülük %35’dir. Özür oranı %40 ve üzeri olgular, özürlülere ait haklardan yararlanabilirler. Uluslararası uyku bozuklukları sınıflamasına göre özürlülük oranı uykuda solunum bozukluklarında %35 olarak değerlendirilir. Ülkemizde ise ileri derecede uyku apnesi olup PAP tedavisini tolere edemeyen veya yeterli uyumu sağlayamadığı tıbben gösterilmiş hastalar, %35’e kadar maluliyet alabilmektedir.
Türkiye’de uyku apnesi tanısı, polisomnografi tetkiki yapılmasını gerektiriyor ve bu tetkik yalnızca uyku laboratuvarlarında yapılıyor. Nöroloji, göğüs hastalıkları ve psikiyatri uyku bozuklukları için başvurulması gereken temel branşlardır.
• Maksimum skoru 24’tür. / • 10 puan ve üzeri gündüz aşırı uykululuk olarak kabul edilir. Kaynak: Başoğlu_2017_Obstrüktif Uyku Apne Sendromu Klinik Özellikleri ve Tanısı
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?