Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) çocukların alerji haritasını çıkardı. Alerji haritasının sonuçlarına göre ülkemizde son yirmi yılda alerjiler en az iki kat arttı ve özellikle sahil kesimindeki çocuklarda daha sık görülür oldu. AİD Türkiye’nin bütün bölgelerini temsil eden 7500 ortaokul çocuğu üzerinde bir alerji taraması yaptı ve elde edilen sonuçları düzenlediği bir basın toplantısı ile açıkladı. Elde edilen sonuçları değerlendiren AİD Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, 5 farklı bölgede 7500 ortaokul çocuğunun tarandığını, alerji testi yapıldığını ve muayene edilerek alerji hikayesinin ayrıntılı olarak öğrenildiğini belirtti. Yakınması olan çocukların ayrıca ayrıntılı solunum fonksiyonları ölçüldüğünü açıkladı.
Prof. Dr. Şekerel, alerjinin arttığını kaydederek, “Gelecekte alerjik olmamak anormal sayılacak. Alerji testi yapıldığında en fazla etkilenen çocukların güney ve kuzey bölgelerimizde olduğu ve her 3-4 çocuktan birinin alerjik reaksiyonlar gösterdiğini belirledik. İç ve Doğu bölgelerimizde 5-6 çocuktan biri alerjik” bilgisini verdi.
Alerji türlerine bakıldığında, polen alerjisinin her 10-12 çocuktan birini etkilediğini, buna karşılık bitki örtüsünün daha sınırlı olduğu İç Anadolu bölgesinde bu oranın 20 çocukta bire düştüğünü anlatan Prof. Dr. Bülent Şekerel sözlerini şöyle sürdürdü:
Alerji nedir, kimlerde görülür? Belirtileri, testi ve tedavisi
“Evimizde hayat arkadaşımız olan kediler önemli bir alerji nedeni ve 50 çocuktan birini etkiliyor ama bu oran batı ve güney illerinde 12’de bir çocuğa yükseliyor. Alerjik egzema diğer adı ile atopik dermatit 10 çocuktan birini etkiliyor. Astımın en fazla batı ve doğu illerinde yaşayan çocukları etkilerken en az iç Anadolu’daki çocukları etkilediği ortaya çıktı. Alerjik nezlenin ise en fazla doğu ve batı ilerinde yaşayan çocukları etkilediği belirlendi.”
Alerjinin bütün dünyada yaygınlaştığına işaret eden Prof. Dr. Bülent Şekerel, toplumun yüzde 25-40’ının bu hastalıktan etkilendiğini, kişilerin yaklaşık yüzde 80’inin de yaşamı süresince asgari bir alerjik sorun yaşadığının altını çizdi. Şekerel, “Alerjik hastalıkların bazıları ani gelişiyor ve yaşamı tehdit ediyor. Üstelik alerji hem ülkemizde hem de dünyada sosyal güvenlik sistemlerinin en fazla harcama yaptığı hastalık gruplarının başında geliyor. Alerjik hastalığı olan çocuklarda okul, yetişkinlerde ise iş devamsızlığı, ne yazık ki sık rastlanan bir durum” diye konuştu.
Prof. Dr. Şekerel, alerjiye yönelik genel kabul gören tanımı da şu şekilde açıkladı:
“Bağışıklık sitemimiz mikrop gibi zararlı olan bir etken ile karşılaştığında onu ortadan kaldırmaya veya verdiği zararı sınırlandırmaya yönelik tepkiler üretir. Yabancı olmasına karşın vücudumuz için zararsız bir madde ile karşılaştığında ya tepkisiz kalır ya da ölçülü tepkiler verir ve tolere eder. Bu kapsamda alerji, zararlı olmayan bir maddeye karşı bağışıklık sistemimizin beklenenden daha güçlü tepki vermesi durumudur. Bu tepki vücudumuzu rahatsız eder ve kişinin yaşam kalitesini bozar.”
Sağlığa erişim imkanlarıyla ilaç kullanımının da hızla yükseldiğini hatırlatan Prof. Dr. Bülent Şekerel, buna bağlı olarak ilaç alerjilerinde de artış olduğuna dikkat çekerek, “İlaçlar sadece ortalama yaşam süresini uzatmadı, yaşam kalitesinin sürdürülmesinin de önünü açtı. İlaçların bu kadar getirisi var derken kontrolsüz ve gereksiz ilaç kullanımının da sakıncaları olduğunu hatırlamamız gerekiyor. İlaçlarımızı hekimimiz ile yaptığımız plan doğrultusunda kullanmamız gerekiyor” dedi.
Alerjik astım belirtileri nelerdir? Astım ve alerji nasıl tedavi edilir?
Bahar ve yaz aylarında arı sokmalarının sıklıkla yaşandığını hatırlatan, arı alerjisi olan kişilerin hayati tehlikelere varan sonuçlarla karşılaşabildiğini söyleyen AİD Genel Sekreteri Prof. Dr. Ferda Öner Erkekol, alerjik şokların (anafilaksi) besinlerden ve arılardan olabildiğini belirterek şu uyarıları yaptı: “Alerjik şok seyrek görülen, ani gelişen ve ölümcül olabilen bir alerjik reaksiyondur. Bazı besinler (inek sütü, yumurta, fındık-fıstık-ceviz-badem gibi kuruyemişler, buğday, susam, baklagiller, balık ve kabuklu deniz ürünleri gibi), ilaçlar, arı sokması ve bazı nadir etkenler alerjik şoka neden olabilir. Alerji testleri hangi maddenin alerji yaptığının anlaşılmasında en değerli testlerimizdir. Her yaşta herkese yapılabilir. Ama hangi hastaya hangi alerjenler için yapılacağı hekimin kararına bağlıdır.”
Toplumda yaygın alerjik hastalıklar denildiğinde birçok rahatsızlığın anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Erkekol, alerjik nezle, astım, atopik dermatit, besin alerjisi, kurdeşen, arı ve ilaç alerjilerinin en sık görülen alerjik hastalıklar olduğunu; alerjik hastalıklara en sık neden olan alerjenlerin ise polenler, ev tozu akarı, küfler, hamam böceği, hayvanlar, besinler, kauçuk, ilaçlar ve böcek zehirleri (venomlar) olarak sayılabileceği bilgisini verdi.
Toplumda saman nezlesi olarak bilinen ve polenlerle ilişkili olan alerjik rinitin, bitkilerin polenlerini bıraktığı Nisan, en fazla Mayıs ve Haziran aylarında görüldüğünü kaydeden AİD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilşad Mungan, saman nezlesinin özellikle alerjik yatkınlığı olan kişilerde daha sık görüldüğünü belirtti. Prof. Dr. Mungan, “Kuru ve rüzgarlı havalarda polen miktarı fazladır ve saman nezlesi belirtileri artar. Tüm yıl devam eden rinite ise ev tozu akarları, kedi- köpek, küf ve hamam böceği allerjisi neden olur.
Alerjik rinit (saman nezlesi) nedir? Belirtileri ve tedavisi
Saman nezlesinin belirtileri arasında burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, gözlerde sulanma ve kaşıntı, boğazda, burunda veya üst damakta kaşıntı, öksürük ve boğaz ağrısı, sinüslerde baskı ve yüzde ağrı, göz altlarının şişmesi ve mavimsi bir renk alması, koku ve tat duyularında azalma, çocuk hastalarda sık sık ellerini buruna sürtme ve kaşıma hareketi, yorgunluk, algılama güçlüğü, uyku bozukluğu sayılabilir. Belirtiler aşırı derecede arttıysa, alerji ilaçları belirtileri azaltmaya yardım etmiyorsa, bu ilaçlar yan etkilere neden oluyorsa mutlaka bir hekime başvurulması gerekir” dedi.
Prof. Dr. Mungan, saman nezlesi olan kişilerin Nisan-Haziran arası dönemde dış aktivitelerden olabildiğince kaçınmasını, eğer mümkün değilse maske kullanmalarını; kapı ve pencereleri olabildiğince kapalı tutmalarını ve oda havasının temizliğine dikkat etmelerini önerdi. Alerjik rinit ile nezlenin zaman zaman karıştırıldığına da dikkati çeken Prof. Dr. Dilşad Mungan, “Ateş yoksa ve ince, sıvı bir burun akıntınız varsa allerjik nezleye yakalanmışsınız demektir. Ama burun akıntısı daha sarıysa, vücutta ağrı, kırıklık, ateş varsa bu bir nezle belirtisidir. Alerjik nezle alerjen teması ile ilişkilidir. Nezle ise virüsü kaptıktan birkaç gün sonra ortaya çıkar. Saman nezlesi, alerjen maddeye maruz kalındığı sürece devam eder. Nezleyse sadece üç beş gün sürer” bilgisini verdi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?