Keskinkılıç, 2014 yılında yaptıkları bir çalışmayla günde yaklaşık 450 kişiye kanser teşhisi konulduğunu belirterek, “Her ne kadar kanser artmıyor desek de, evet rahatladık, bundan sonra kanserde bu doygunlukla gideriz anlamına gelmiyor. Aksine daha da uyanık olmalı, mevcut kanserlerimizi daha erken yakalamaya çalışmalı ve daha iyi bir hayat standardını mutlaka kanser hastalarımıza, onların ailelerine ve çevresine sağlamamız lazım” dedi.
Dünyanın yeni sorununun bulaşıcı olmayan hastalıklar olduğuna dikkati çeken Bekir Keskinkılıç, şu bilgileri verdi: “Geçtiğimiz yüzyıllar boyunca bulaşıcı hastalıklardan çok büyük ölümler meydana geldi ama tablo net bir şekilde bulaşıcı olmayan hastalıklara döndü. Başta kanser olmak üzere kalp-damar hastalıkları, akciğer hastalıkları, şeker hastalığı insanların hem hayat kalitesini çok olumsuz etkileyen hem de yaşam sürelerini kısaltan hastalıklar haline geldi.
En büyük avantajımız aslında hepsinden aynı pakette korunuyor olmamız. Eğer sağlıklı beslenir, fiziksel olarak aktif yaşam sürdürürsek, egzersizlerimizi ihmal etmezsek, sigaradan ve alkolden uzak durursak, aslında toplam bir pakette sağlıklı yaşamın anahtarını elde etmiş oluyoruz. Kanser için risk faktörleri, diğer hastalıklar için de risk faktörleridir. İşin en önemli boyutu da bu bence.
Erkeklerde akciğer, prostat, kolon kanserinin yaygın olduğunu, kadınlarda ise meme, tiroid ve rahim ağzı kanserlerine sık rastlandığını belirten Keskinkılıç, erken teşhise yönelik çabanın önemli olduğunu belirtti.
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın ise Kanser Günü için bu yıl belirledikleri temanın “Yapabiliriz, Yapabilirim” olduğunu belirterek, hastalığın erken teşhisi halinde tedavisinin mümkün olduğuna vurgu yapmak istediklerini açıkladı. Yalçın, pediatrik kanserlerin yüzde 80’inin, erişkin kanserlerinin de yüzde 60’ının tedavi edilebilir olduğunu hatırlatarak, “Bu, hastalığın evresi ile alakalı bir durumdur. Çok yayılmış ileri evredeki tümörlerde bu mümkün ama erken tanı önemli. Kanserden korkumuz varsa, bunun için sağlık kuruluşlarına başvurabiliriz” dedi.
Hastalıkla mücadelede kişilerin moralinin önemli olduğunu ve son dönemde işe iade, çalışma gibi bazı olumlu yasal düzenlemeler yapıldığını belirten Prof. Dr. Şuayib Yalçın, “Son yıllarda Türkiye’de çok güzel olaylardan birisi, kanser hastalarının ve yakınlarının daha önce olmayan bir takım haklara kavuşması. Örneğin; KDV indirimi, ÖTV indirimi vb. İşten ayrılma, refakat gibi haklar bu tür faaliyetler sonucu ortaya çıktı. Siz bunun belki farkında değilsiniz ama beş yıl önce bunlar yoktu. Şimdi iki yıla, üç yıla kadar kanser hastası işe gitmeyebiliyor, indirimden yararlanabiliyor, birinci derece hasta yakınları 6 aya kadar izin alabiliyor” dedi.
Hastalara yönelik tayinlerin düzenlenmesinin de bu kapsamda olduğunu belirten Yalçın, “Bunlar çok büyük olaylar aslında. Bizdeki eksiklerden birisi kanser hastası hayata küsüyor, çalışmıyor. Daha sonra da sosyal hayata dönemiyor. Memur ise, işinden ayrılıyor veya işyerini kapatıyor, başka şeyler olabiliyor. Rehabilitasyonun başında kanser hastasının çalışabilmesini arzu ediyoruz. Hayatı sonlandırmasın, en büyük psikolojik destek kişinin işe dönebilmesi ve işini yapabilmesi. Biz doktorlar kanser olduğumuz zaman çalışabiliyoruz. En büyük tedavi işte olmak çünkü yaşam enerjisi veriyor. Tabii toplumsal iş gücü kaybının yerine konması da önemli ama birey için daha önemli olan çalışabilmesi. Kişinin rehabilitasyonu, işe dönebilmesi çok önemli” dedi.
Yalçın, sigaranın bırakılması, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenmenin kanserden korunmada etkin rol oynadığını belirterek, “Bugün iki yüz kanser türü görülüyorsa, bu tür basit önlemleri alarak yüzde 60’ından korunabiliriz. Kanserin yüzde 30’u sigara ile ilişkilidir” bilgisini verdi.
Yeni politikalar hayata geçirilebileceğini dile getiren Prof. Dr. Yalçın, “Kanser hastalarına özgü politikaları şekillendirebiliriz, toplum bunu yapabilmeli. Çünkü toplumsal bir olay, bireysel bir olay değil. Bunu yaparken de sadece ulusal düzeyde değil bazen mahalle düzeyinde, muhtarlık düzeyinde bazen il, ilçe düzeyinde alacak olduğumuz önlemlerle yaşam tarzımızı destekleyecek şekilde politikalar yapmalıyız. Kanserden korunmak demek aynı zamanda diyabet, hipertansiyon, inme, KOAH gibi aslında tüm kronik ve öldürücü hastalıklardan korunmak demektir.
Kaliteli iş gücü ortamları ve sağlıklı iş yerleri oluşturulmalı. Kanseri toplumsal olarak önleyebiliriz. Toplum da insanları işe dönmeleri konusunda desteklemeli. Aileler de işe giderse mikrop kapacağını düşünüyor, kanser hastalarının çoğu kendinden kapar mikrobu. Kanser hastasının normal faaliyetlerini sürdürmesine engel bir durum söz konusu değil. Rehabilitasyonu açısından özellikle işe gidebilecek durumdaki hastaların topluma dahil edilmeleri çok önemlidir” dedi.
Kanser beraberinde getirdiği sağlık sorunlarının yanı sıra, maddi ve manevi yönden uzun süreli mücadele gerektiren bir hastalıktır. Dünyada her yıl 14 milyon kişinin yakalandığı ve 8,2 milyon kişinin ölümüne sebep olan kanser; yaş, cinsiyet, dil, din, ırk ayırımı yapmaksızın tüm insanları etkilemektedir. Kanserde benzer seyir devam ettiği takdirde, 2030 yılında 22 milyon yeni vaka ortaya çıkması beklenmektedir. Yapılan tahminler önümüzdeki yıllarda gelişecek olan kanser olgularının önemli bir bölümünün az gelişmiş ülkelerde ortaya çıkacağını göstermektedir.
Erkekler için, Ağız,farinks, özofagus, mide, kolorektal, karaciğer, pankreas, larinks, akciğer, böbrek; Kadınlar için Ağız,farinks, özofagus,mide, kolorektal, karaciğer, pankreas, larinks, akciğer, serviks, over, böbrek, mesane, lösemi
Ölüm nedeni istatistikleri incelendiğinde; kanser tüm ölümlerin yaklaşık %20 civarını oluşturmaktadır (Şekil 5).
Kanser, 2015 yılı içerisinde 49.946 erkek, 27.022 kadının ölümüne neden olmuştur. Gırtlak, soluk borusu, bronş ve akciğerin kötü huylu tümörü erkeklerde 20.388 kişi ile en fazla ölüme neden olurken, kadınlarda ise meme kanseri 3.853 kişi ile en yüksek sayıda ölüme neden olmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi ile birlikte ülkemizde de ilk sıralarda yer alan meme, rahim ağzı (serviks), bağırsak (kolorektal) kanserleri için toplum tabanlı tarama programları yürütülmektedir. Tüm kadın kanserleri vakaları içerisinde, taranan kadın kanseri türlerinin payı %35’tir. Erkek kanserleri içinde ise bağırsak kanseri %10 civarında üçüncü sırada yer almaktadır.
Toplum tabanlı kanser taramalarında; 81 ilde en az bir tane olmak üzere toplamda 28 adet mobil olmak üzere toplam 208 KETEM (Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi) bulunmaktadır. Bunlara ek olarak son yıllarda TSM –AÇSAP ve Aile Hekimleri taramaları büyük destek vermektedirler. 2016 yılında; 2.017.128 kişi meme kanseri, 2.898.424 kişiye rahim ağzı kanseri, 1.708.025 kişi ise bağırsak kanseri tarama programlarına dâhil olmuş, 2015 yılına göre artış ile tamamlanmıştır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?