Türkiye’de, daha etkili kanser tedavisi için acilen Proton merkezleri kurulmalı

Yazan Hatice Pala Kaya
Kategori: Onkoloji, Sağlık Gündemi Print

Proton tedavisinin çocukluk çağı kanserlerinde çok daha etkili sonuçlar verdiğini söyleyen Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Yavuz Anacak, yan etkileri daha az olduğu için kansere karşı proton tedavisinin giderek daha fazla tercih edilmeye başlandığını belirtti. Türkiye’de henüz bir proton tedavi merkezi kurulmadığını vurgulayan Prof. Dr. Anacak, bu nedenle hastaların ya kendi imkanlarıyla, ya da Sağlık Bakanlığı ödemesiyle çok pahalı olan yurt dışı seçeneğini kullandıklarını dile getirdi.

Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği (TPOG), Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) ve Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) işbirliği ile düzenlenen 23. Ulusal Kanser Kongresi 17-21 Nisan 2019 tarihinde Antalya’da yapıldı. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısına, TPOG ve 23.UKK Başkanı Prof. Dr. Emel Ünal, 23. UKK Eş Başkanları Prof. Dr. Mahmut Gümüş, Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam, TROD Başkanı Prof. Dr. Yavuz Anacak, TTOD Başkanı Prof. Dr. Serdar Turhal, 23. UKK Kongre Sekreteri Doç. Dr. Neriman Sarı, 23. UKK Bilimsel Sekreterlik görevini üstlenen Prof. Dr. Ahmet Bilici, Prof. Dr. Uğur Selek ve Prof. Dr. Cengiz Canpolat katıldı.

Proton tedavisinin yan etkileri daha az

Çocukluk çağı kanserlerinde ve bazı yetişkin kanserlerinde son dönemde proton tedavisinin öne çıkmaya başladığını vurgulayan Prof. Dr. Anacak, şu bilgileri verdi: “Protonların doku ve organlardaki doz dağılımı özellikleri klasik radyoterapide kullanılan elektron ve foton partiküllerinden çok daha iyi ve bu özellikleri nedeniyle kanserli dokulara yeterli bir radyasyon dozu verilirken etrafındaki sağlıklı dokular ve organlar radyasyonun zararlı etkilerinden korunabiliyor.

Avantajları nedeniyle proton tedavisi radyasyon onkologları tarafından giderek daha sık uygulanmaya başladı. Sağlam dokuları koruyucu etkisi nedeniyle proton tedavisi özellikle çocuklarda daha fazla tercih ediliyor ve son 10 yılda yapılan araştırmalarda başarılı sonuçlar alınması da proton tedavisinin hızla yaygınlaşacağının habercisi.”

Proton tedavisinin yan etkisinin diğer yönteme göre daha az olduğunu bildiren Prof. Dr. Anacak, “Dolayısıyla sağlam dokulara daha az zarar veriyor. Tümörde aynı etkiyi yapıyor ama sağlam dokularda doz dağılımı daha avantajlı oluyor. Bu yöntem özellikle çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde kullanılmaya başlandı.

Çünkü bildiğimiz gibi kanser temel olarak yaşlıların hastalığı fakat her yıl dünyada 200 bin çocuk kansere yakalanıyor. Türkiye’de DSÖ verilerine göre, her yıl yaklaşık 4700 çocuk kanser tanısı alıyor ve 1400 çocuğu da kaybediyoruz” dedi.

Çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde çok önemli ilerlemeler sağlandığını ve hastalıktan kurtulma oranlarının günümüzde %70-80 düzeylerine ulaştığına işaret eden Prof. Dr. Anacak, hastaların yaşamlarının uzamasının bir dizi sorunu da beraberinde getirdiğini belirterek şu bilgileri verdi:

“Bu çocukların önünde yaşayacakları uzun bir ömür var ve bu süre içerisinde kanser tedavisinin kalıcı etkilerine maruz kalıyorlar. Hastaları kanserden kurtarmak için kullanılan cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi çocuklarda erken dönemlerde geçici ve geç dönemlerde de kalıcı yan etkilere neden olabiliyor.

Prof. Dr. Serhat Ünal: Kanser hastaları mutlaka grip ve zatürree aşısı olmalı

Çocukların büyüme ve gelişmesinde gerilik, hormonal bozukluklar, ortopedik gelişme defektleri, boy kısalığı, beyin gelişiminde gerilik, kısırlık ve tedaviye bağlı yeni kanserlerin oluşması bunlar arasında en önemlileri. Proton tedavisi, bunların azaltılması için bir fırsat. Daha iyi doz alımı sağlıyor, sağlıklı dokuları daha iyi koruyor ve çocuklar için bir yerde biçilmiş kaftan.”

Acilen proton tedavisi merkezi kurulmalı

Prof. Dr. Yavuz Anacak, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneğinin Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgili kurumların tamamına Türkiye’de proton tedavi merkezi kurulması için çağrı yaptığını hatırlatarak, bunun hem hastaların tedaviye erişimi, hem de maliyet açısından önemli olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Anacak şunları kaydetti: “Her yıl Türkiye’den yüzlerce çocuk, yüzlerce hasta yurtdışına ya kendi olanakları ile gidiyor veya uygun endikasyonlarda Sağlık Bakanlığı tarafından gönderiliyor. Tabii bunun ciddi bir maliyeti var.

Çünkü bu hastaların yurtdışındaki tedavileri Avrupa’da 80-90 bin euro civarında. Tek bir hasta için Amerika’da da 100-150 bin doları buluyor. Bizim önerimiz Türkiye’de bir merkezin hatta birkaç merkezin oluşturulması. Çünkü proton tedavisi giderek daha sık uygulanan, daha güncel bir tedavi olmaya başladı. Yurt dışına gönderdiğimiz hastaların prosedürler, vize sorunları gibi nedenlerden dolayı tedavileri gecikiyor. Bazıları daha gitmeden hastalığı nüks ediyor ve Türkiye’de hastaların kolayca ulaşabileceği birkaç merkez olması gerekiyor.”

Prof. Dr. Yavuz Anacak, proton tedavisi merkezi kuruluşunun tasarım, inşaat vb. detaylar nedeniyle 5 yıla kadar uzayabildiğini belirterek, hemen harekete geçilmesi çağrısı yaptıklarını kaydetti.

Prof. Dr. Emel Ünal: Çocukluk çağı aşıları zamanında yapılmalı

Kongre Başkanı Prof. Dr. Emel Ünal, sigaranın kanserle ilişkisinin bilindiğini hatırlatarak, ebeveynlerin çocuklarının yanında kesinlikle sigara içmemesi gerektiğini hatırlattı. Prof. Dr. Ünal, cilt kanserlerinin çocuklarda da görülmeye başlandığını belirterek, aileleri çocukları güneşten korumaya yönelik olarak uyardı.

Karaciğer kanserine yol açabilen Hepatit B’nin aşılama programında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ünal, rahim ağzı kanseri aşısının da çocukların cinsel yönden aktif olmadan 11 yaşından itibaren yapılmasının önemine dikkat çekerek, “Rahim ağzı kanseri öldürücülüğü çok yüksek bir kanser. Bu nedenle çocuk yaş grubunda, koruyucu hekimlik açısından aşısı olan hastalıklar yönünden mutlaka aşılanmanın yapılması gerektiğine inanıyorum” dedi.

Çocukluk çağı aşılarının yaptırılmaması kansere zemin hazırlıyor!

Prof. Dr. Emel Ünal, çocukluk çağı kanserlerine ilişkin olarak da şu bilgileri verdi:
“Kan kanseri olarak bilinen lösemi ilk sırada yer alır, Çocukluk çağı lösemileri en sık görülen kanser türü olup, Türkiye’de yılda yaklaşık bin çocuğu etkilemektedir. Verilere göre, Türkiye’deki vakalar içinde yüzde 35,5 ile lösemi ilk sırada yer almaktadır. Lösemileri yüzde 18,5 ile merkezi sinir sistemi tümörleri, yüzde 13,5 ile lenfoma izlemektedir. Sırasıyla nöroblastoma, wilms tümörü yumuşak doku sarkomları, kemik tümörleri ve cilt kanseri melanom olmak üzere diğer tümörler takip etmektedir.”

23. Ulusal Kanser Kongre Başkanı Prof. Dr. Emel Ünal, onkolojinin tüm disiplinlerini kapsayan kongrede, 10 Tümör Konseyi, 11 konferans, 29 panel, 13 sözel bildiri oturumu, 1 karşıt görüş oturumu, 7 uydu sempozyumu, 2 yuvarlak masa, 1 ana oturum, 1 genç onkologlar oturumu ve 1 genç radyasyon onkologları oturumu yapıldığını kaydetti.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla