Sağlık sistemindeki hatalı uygulamalar, sağlık sistemini yanlış yapılandırmış durumdadır. Tüm ülkelerde, hastaların %80-85’i ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarından geçirilmekte ve ancak yatırılarak tedavi edilmesi gerekenler hastanelere sevk edilmektedir. Türkiye’de ise, bunun tam tersidir. Hastaneler 1. basamak haline gelmiştir. Şu anda, şemsiye tersine tutulmaktadır. Üniversite ve eğitim-araştırma hastaneleri, nezle için başvuru yeri değildir. Daha komplike ve ciddi işlerle uğraşmaları gerekmektedir. Aksine, bu yanlış yapılanma SGK tarafından da desteklenmektedir.
Yanlış yapılanmaya ek olarak, tüm sağlık potansiyeli de değerlendirilmemektedir. Örneğin, sağlık sisteminin 1. ve 2. basamakta asıl yükünü çekmesi gereken uzman hekim muayenehaneleri, poliklinikler ve laboratuvarların, SGK’nın sözleşme kapsamı dışında tutulması akıl ve mantık ile izah edilebilir bir durum değildir.
Türkiye, adeta kendi eliyle ayağına kurşun sıkmakta ve daha pahalı olan hastanecilik sistemini, 1. basamak haline getirerek kullanmaktadır.
Yönetim uzmanları, sürekli olarak çalışma hayatının Türkiye’de çok katı olduğunu ve esnekleştirilmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. En katı ve yasaklarla dolu alanların başında, sağlık sistemi gelmektedir. Hekimlerin çalışma koşullarıyla ilgili, neredeyse sayısız yasaklama getirilmiş, bunların çoğunluğu yargı tarafından iptal edilmiştir. Buna rağmen, hala Sağlık Bakanlığı’nda yasakçı bir zihniyet hüküm sürmektedir. Bu durum, Türkiye’nin lehine değildir.
Tam Gün Yasası, daha önce de Cumhuriyet tarihinde iki kez getirilmiş, ikisinde de geri dönülmüştür. Şu anda da patlak vermektedir. Hem hekim azlığı ve ihtiyacından söz edilmektedir, hem de hekimler memurlaştırılarak, fiilen saat 15.00- 16.00’dan sonra çalışmaları yasaklanmakta ve balık tutmaya gönderilmektedir. Bu durum da, sayısız kaçak çalışmalara neden olmaktadır. Diğer taraftan da, hekimlerin çoğunu hantallaştırmakta ve tembelleştirmektedir. Aktif olabilecek insan kaynağı heba edilmektedir.
2002’de 6-7 milyar TL civarında olan kamu sağlık giderleri, şu anda 90 milyar TL’ler düzeyine gelmiştir. Bunun da başlıca nedeni Tam Gün Yasası, esnek çalışma yöntemlerinin uygulanmaması, döner sermaye performans primi gibi suistimal yöntemlerinin yaygın hale getirilmesidir.
Üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri çözüm olabilir mi?
Akılcı ve şeffaf olmayan yönetim biçimi, sağlık sistemini kamu yönünden aşırı pahalı hale getirmiştir. Başlıca nedenlerden birisi de, basamaklandırma ve sevk zincirinin olmayışıdır.
Kamu sağlık kurumlarında uygulanan Döner Sermaye Performans Primi uygulaması, sağlık sistemini içerden çürütmüştür. Hastalar artık bir meta gibi görülmekte ve daha fazla prim toplamanın kaynağı olarak kullanılmaktadır. Bu uygulama, sağlık çalışanlarını bir prim ve puan canavarına dönüştürmüştür. Bu yöndeki etik dışı uygulamalar utanç vericidir. Hekimlik idealleri ortadan kaybolmaktadır. Bu durumu, sağlık yönetimi bizzat kendi eliyle yaratmıştır. Bir yönetim yanlışlığı söz konusudur.
Sağlık yönetiminin en başarısız uygulamalarından birisi de, üniversite hastanelerinin durumudur. Ülkenin en seçkin eğitim kurumları olan Hacettepe, Gazi, İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa Hastaneleri, fiilen iflas etmiş durumdadır. Diğerleri de bunlara benzer durumdadır. 7-8 yıl öncesine kadar en iyi sağlık kurumları olan bu hastaneler, bizzat Sağlık Bakanlığı’nın uygulamaları nedeniyle bu hale düşmüştür. Bunun da nedeni, bu hastanelerin fark almasının yasaklanması, özellikli işlemlerinin puanlarının düşük tutulması ve döner sermaye performans primi uygulamasının bu kuruluşlarda da denetimsiz ve başıboş hale getirilmesidir. Sonuçta bu kuruluşlar da, içerden çürümeye ve iflasa terk edilmiştir.
Genelde seçimler ve populist uygulamalarla, SGK kapsamları taşınamayacak düzeyde geniş tutulmuştur. Türkiye, şu anda kendi ekonomik gücüne oranla, dünyada en geniş SGK ödeme kapsamı uygulayan ülkelerin başında gelmektedir. İlginç olan, ekonomik gücü olan kesimlerin de, SGK tarafından geniş biçimde finanse edilmesidir. Akılcı olmayan bu uygulamalar, SGK’yı ciddi açıklara ve sürdürülemez bütçelere sürüklemekte, Türkiye’yi de kaynaklarını yanlış kullanma pozisyonunda tutmaktadır.
SGK, çok geniş kapsamları karşılamak durumunda kalınca, gerçekçi birim maliyetler de oluşturamamaktadır. Bu nedenle de, yaklaşık 10 yıldanberi SUT birim fiyatları artırılmamıştır. Birçok işlem, 10 yıldanberi artan döviz fiyatları nedeniyle, yapılamaz hale gelmiş durumdadır. Uygulamalar, mantık dışı çelişkilerle doludur.
Özellikle Sağlık Bakanlığı ve yer yer de SGK uygulamalarında, diyalogsuzluk egemendir. Uzun süre yönetimde kalma durumu, bir nevi güç zehirlenmesi durumu yaratmıştır ve özellikle de Sağlık Bakanlığı görevlilerinde, en üstünden en alt kademesine kadar bu durum gözlenmektedir. Diyalogsuz, kaba, otoriter ve yasal olmayan uygulamalar dikkat çekmektedir. Hekimler ve özel sağlık sektörü, bu kaba uygulamalara ciddi şekilde muhatap olmaktadırlar.
Sağlık Bakanlığı ve hekimler, hizmetin paydaşlarıdırlar. Sağlık Bakanlığı yönetiminin, özel ya da kamuda çalışan tüm hekimlere ve sağlık personeline, hizmetin paydaşları ve değerli ortakları olarak yaklaşması gerekmektedir.
Onları hasım gibi görerek, halkın önüne suçlu gibi atmak, hekim ölümleri ve saldırıların baş nedenidir. Sağlık alanındaki başlıca problemler, yukarıdaki şekilde özetlenebilir.
Ciddi bir yenilenme ve anlayış değişikliğine gerek vardır. Bugüne kadarki sürdürülen zihniyet ve yaklaşımlar ile, bu sorunların çözümü olanaksızdır, aksine sorunlar daha da derinleşecektir. Çözüm önerilerini sıralamak gerekirse:
Sevk zinciri gerekli görünmektedir. Doğru bir basamaklama kurulmalıdır. Hastaların %80- %85’i, diğer dünya ülkelerinin yaptığı gibi, ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarından geçirilmeli, hastaneler yalnızca yatarak tanı ve tedavisi yapılacak hastalar için kullanılmalıdır.
Avrupa ülkelerinin çoğunda, uzman hekim muayenehaneleri, poliklinikler ve laboratuvarlar da, sağlık sistemi içinde yer almakta ve 2. basamak sağlık kuruluşları olarak görev yapmaktadırlar. Aile hekiminden sevk, doğrudan uzman hekime yapılmakta ve hastaneye yatış kararını da uzman hekim vermektedir.
3. basamağı da hastaneler oluşturmaktadır. Bu sistemin, Türkiye’de de kurulması gerekmektedir. SGK’ nın da yanlış sistemi değil, doğru olan sistemi desteklemesi ve bu kuruluşlarla sözleşme yapması gerekmektedir.
Hekimlerin daha üretken olmasını engelleyici, anlamsız yasaklar ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Daha fazla çalışanı cezalandıran değil, ödüllendiren bir anlayış egemen olmalıdır. Bilginin daha fazla yerde ve ortamda kullanılabilmesinin önü açılmalıdır.
Tam Gün Yasası akılcı bir yasa değildir. Türkiye’nin gereksinimine uymamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin yararına ve çıkarına da değildir. Tekrardan gözden geçirilmeli, esnekleştirilmeli ve mümkünse de kaldırılmalıdır. Daha fazla çalışanı ödüllendiren ve teşvik eden uygulamalar getirilmelidir.
Kamu sağlık giderlerinin azaltılması şunlara bağlıdır:
a. Tam Gün Yasası kaldırılarak, esnek çalışmaya geçilmeli ve bu yolla personel maliyetleri ve yükü azaltılmalıdır.
b. Döner Sermaye Performans Primi adı altındaki şeffaf olmayan ve büyük suistimaller içeren uygulama kaldırılmalıdır. Hekimlere, emekliliğine de yansıyacak sabit ücret verilmelidir. Zaten bunlar yapıldığında, kamu sağlık giderleri dramatik şekilde azalacaktır.
Hastayı meta haline getiren ve suistimal edilmesine neden olan, sağlık personelini de etik dışı uygulamalara sürükleyen, içinde çeşitli suistimalleri barındıran bu uygulamaya kesinlikle son verilmelidir.
Bunun için:
a. Özellikli işlemlere fark alma hakkı getirilmelidir.
b. Bu tür işlemlerin SUT puanı yükseltilmelidir.
c. Döner sermaye performans primi uygulamasına son verilmelidir.
d. İsteyene mesai sonrası serbest çalışma izni verilerek, personel maliyetleri azaltılmalıdır.
Türkiye’nin ekonomik gücü belirlidir. SGK bu kapsamları taşıyamaz. Kapsamlar daraltılmalı, yalnızca zorunlu işlemlerle sınırlı tutulmalıdır. Zorunlu işlemler dışında kalan uygulamalar, kapsam dışına çıkarılmalıdır. Bu tür işlemler, özel sağlık sigortalarının uygulama alanına bırakılmalıdır.
SGK, kapsamını zorunlu işlemlere indirgediği takdirde, ciddi bir ekonomik güç elde edecektir. Bu gücü de, zorunlu işlemlerin bedellerini iyileştirmekte kullanılmalıdır. “Daha az kapsam, daha gerçekçi bedeller” hedefini benimsemelidir.
Sağlık Bakanlığı, hekimler ve hizmet sunucu sağlık kuruluşları ile diyaloglarda, daha açık, demokratik ve insancıl bir iletişimi benimsemelidir. En üst yöneticisinden, en alt memuruna kadar bu yaklaşım egemen olmalı, bu yönde tüm personel eğitilmelidir.
Büyük özveri ile hizmet yürüten hekimler ve sağlık personeli hedef gösterilmemeli, aksine onlara sahip çıkılmalı ve saygı gösterilmelidir.
Yukarıdaki bölümde, sağlık alanındaki problemleri ve çözüm önerilerini sıraladık.
Yani, yapılacak işlerin tanımını yaptık. Adama göre iş değil, işe göre adam gerekiyor. Sağlık Bakanı olacak görevlinin, öncelikle zihniyet olarak bu anlayışa sahip olması gerekiyor. Bunu biz yalnızca hekimler için değil, öncelikle Türkiye’nin çıkarları için gerekli görüyoruz. Maalesef daha önceki birtakım akıldışı ve yanlış uygulamalar, Türkiye’nin maddi ve manevi büyük kayıplarına neden olmuş durumdadır. Halen de olmaktadır. Bu tabloyu yaratan ekibin tekrardan işbaşına gelmesi, problemleri çözmez. Daha da derinleştirir ve kırılma noktasına getirir.
Bundan uzak durulmalıdır. Yukarıdaki görevlere ve anlayışa uygun, hekimlerle iyi diyaloğa açık, katılımcılığı benimseyen ve birlikte çözüm arayan bir Sağlık Bakanı ve yönetim bürokrasisi gerekmektedir.
Sağlıkta da yapısal reformlara gerek vardır.
Sağlık camiası, Sağlık Bakanlığı’nın istikrarsız yap-boz yönetmelikleri ve uygulamalarıyla uğraşmaktan bıkmış ve yorulmuş durumdadır.
Kavga ortamı, yerini diyalog ortamına bırakmalıdır. İstikrarlı bir hükümetin kurulması ve 4 yıl seçim olmaması, bu yönden de bir şans sayılmalıdır.
Populizmden uzak, Türkiye’nin yararına olacak akılcı düzenlemeler için, uygun koşullar mevcuttur ve bu şans iyi değerlendirilmelidir.Biz de, ülkemiz adına her türlü katılımcı uygulamaya destek vermeyi bir vatandaşlık görevi olarak kabul ve taahhüt ediyoruz.
Saygılarımızla.
Prof. Dr. Paşa Göktaş
Tıp Laboratuvarları Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
tiplab@tiplab.org
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?