Kongrede gündeme gelen önemli konularla ilgili bilgi veren Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer, “Pek çok başlıkta en güncel konuları kapsayan zengin bir bilimsel program, birbirinden değerli yerli ve yabancı bilim insanları tarafından katılımcılarla paylaşılıyor. Diyaliz hekimi ve hemşiresinden akademisyene kadar her düzeydeki katılımcının beklentisini karşılayacağını umduğumuz kongremizin, yoğun katılım ve aktif katkılarla değer kazandığı ve bilimsel bir şölen olma şansını yakaladığı düşüncesindeyiz” dedi.
Türkiye’de diyaliz tedavisi gören ve böbrek nakli olan hasta sayısı 70 bini aştı
Kongrenin 1200’ü aşkın katılımcı ile gerçekleştirildiğini dile getiren Prof. Dr. Siren Sezer, şu bilgileri verdi: “Kongrede 5 yabancı, 68 yerli konuşmacı ve 63 oturum başkanı olmak üzere 136 konuşmacı yer almaktadır. Kongre programı içinde 26 panel, 6 konferans, 6 sözlü bildiri oturumu ve poster bildirim oturumu, 3 uydu sempozyumu ile ve Transplantasyon Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Transplantasyon Kursu” yer almaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin de katıldığı uluslararası DOPPS çalışmasının ülkemize ait ilk verileri, bu yılki kongre sırasında katılımcılara sunuluyor.”
Böbrek sağlığının kardiyovasküler sistem başta olmak üzere genel vücut sağlığını yakından etkilediğini belirten Prof. Dr. Turgay Arınsoy, şu bilgileri verdi:
Böbrek sağlığı genel vucut sağlığını göstermede bir ayna görevi yapmaktadır. Böbrek sağlığı özellikle kardiyovasküler ağlıkla paralel seyretmektedir. Böbrek yetmezliği tanısından ititbaren kişinin inme,enfarktüs,bacakta damar hastalığı gibi kardiyovasküler hastalık geçirme riski artmaktadır. Diyalize giren hastalarda bu risk kendi yaş grubuna göre 9-10 misli artmaktadır.
Türkiye’de 2001 yılında milyon nüfus başına 314 olan son dönem böbrek yetmezliği olan hasta sayısı yaklaşık 10 yıllık sürede 2,5 kattan fazla artarak günümüzde 918’İ aşmıştır. 2014 yılı sonu verilerine göre ülkemizde diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış yaklaşık 71000 hasta bulunmaktadır. Erişkin nüfusta böbrek hastası olma oranı %15’tir. Bu her 6-7 erişkinden birine denk gelmektedir. Oranları göz önünde canlandırmak için Kızılay’dan Çankaya’ya giden bir otubüs düşünün 100 yolcu aldıysa 33 tanesinde hipertansiyon, yine 33’ünde obesite, 14’ünde şeker, 15’inde böbrek yetmezliği mevcut.
Türk Hipertansiyon Uzlaşı Raporu: Aşırı tuz tüketimi zararlı ama az tüketimi de
Yüksek maliyetli diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile sağlık bütçesini ciddi olarak tehdit etmektedir. Halen tüm dünyada 2 milyonu aşkın kişi diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile yaşamını sürdürmektedir. Gelecekteki 10 yıl içinde bu sayının iki katına çıkması ve toplam tedavi maliyetinin 1,5 trilyon doları aşması beklenmektedir. Diyalize ulaşabilme oranı dünyada adil dağılmamıştır ve iki milyon kişinin %90’ı gelişmiş ülkelerde olup diyalize girebilenlerdir. Bu anlamda ülkemiz çok şanslıdır. Sosyal güvencesi olsun olmasın hastalarımızın diyaliz tedavisi, böbrek nakli ve kullanılan ilaçlar Sağlık Bakanlığı ve sosyal güvenlik kurumunca karşılanmaktadır. Tabi ki bu hizmetin bedeli ağırdır. Toplam sağlık bütçesinin yüzde 5’den fazlası bu hastaların tedavisi için harcanmaktadır. Yapılan tahminler, erken evre hastaların dahil edilmesiyle kronik böbrek hastalığının toplam maliyetinin sağlık bütçesinin %20’sine ulaştığını düşündürmektedir.
Türkiye’de ölüm oranı aylık geliri 1000 TL’nin altında olan kişilerde oldukça yüksek çıktığı bulundu.
• Beklenildiği gibi yaş ilerledikçe ölüm riski belirgin olarak artıyor.
• Erkeklerde ölüm riski kadınlardan 2.4 kat daha yüksek.
• Kırsal kesimde yaşayanlarda ölüm riski kentlerde yaşayanlardan 2.8 kat daha yüksek.
• Coğrafik bölgeler arasında en yüksek ölüm oranı Güneydoğu Anadolu, en düşük ölüm oranı ise Marmara Bölgesinde.
• Ölüm riski eğitim düzeyi ile anlamlı olarak ilişkili. Yüksek okul ve lise mezunlarında % 0.5 olan ölüm oranı okur-yazar olmayanlarda % 6.5’e yükseliyor.
• Düzenli egzersiz yapanlarda ve balık tüketenlerde ölüm oranı anlamlı olarak düşük.
• Sigarayı bırakmış olanlarda ölüm oranı, aktif içicilerden daha yüksek. Bu durum, yaşanan sağlık sorunları nedeniyle sigaranın bırakılması ile ilişkili olabilir.
• Hipertansiyonu olanlarda ölüm riski olmayanlardan 4.2 kat daha yüksek. Üstelik, kan basıncı arttıkça ölüm riski belirgin olarak artıyor.
• Diyabeti olanlarda ölüm riski 2.3 kat daha yüksek.
• Obezlerde ölüm riskinde artış yok.
• Ölüm riski anemisi olanlarda 3.3 kat, kolesterol yüksekliği olanlarda 2 kat artıyor.
• Ölüm riskini en belirgin olarak artıran faktör kronik böbrek hastalığı. Kronik böbrek hastalığı olanlarda ölüm riski 4.5 kat, böbreğin süzme işlevinde kayıp olanlarda ise 9.2 kat artıyor.
Not: Yukarıda bulunan verilerin yer aldığı CREDİT çalışmasının ikinci aşamasında, ilk aşamaya alınan 10.750 erişkinden 7395’ine ulaşıldı ve akibeti hakkında bilgi alındı. Çalışma örnekleminde 5 yıllık süredeki ölüm sıklığı % 2.3 bulundu.
Herhangi bir diyaliz tedavisine başlamadan da böbrek nakli yapılabilmektedir. 2014 yılında 741 kişi canlı ve kadavra nakil ile diyaliz tedavisi görmeden nakil olmuşlardır.
– Diyaliz hastalarının yaş ortalamasına bakıldığında %41 ‘inin 45-64 yaş,%25’inin 65-74 yaş aralığında olduğu görülmüştür. Diyalize yeni başlayan hastaların ise %38 inin 45-64 yaş, % 26.sının 65-74 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Hem genel hasta yaşı hem de diyalize başlama yaşı ortalaması Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri hasta ortalamalarından 10 yaş daha gençtir. Bu durum şeker hastaları için de geçerlidir. Koruyucu önlemlere rağmen diyaliz hasta yaşı gelişmiş ülkelere göre çok daha gençtir.
-Diyaliz hastalarındaki en önemli ölüm nedeni kardiyovasküler ölümdür. Yüksek ölüm oranı bir miktar azalmıştır. 2013 yılı içinde yaklaşık 8500 diyaliz hastası hayatını kaybedilmiş iken, 2014 yılı içinde ölüm sayısı 6955’ düşmüştür.
TÜRKİYE BÖBREK HASTALIKLARI ÖNLEME VE KONTROL PROGRAMI
• Böbrek hastalıkları giderek artan sıklığı, yol açtığı yüksek sakatlık ve ölüm oranları, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilemesi, farkındalığının düşük olması ve tedavisi için gereken renal replasman tedavilerinin (diyaliz ve böbrek nakli) yüksek maliyetleri nedeniyle toplumsal yükü büyük olan bir hastalıktır.
Akdeniz diyeti, kanserden diyabete tüm hastalıklara karşı en iyi koruyucu
• Kronik böbrek hastalığının olumsuz sonuçlarını engellemenin en etkin yolu hastalığın tedavisinden çok önlenmesine dayalı, ulusal ölçekli bir hastalık yönetimi modelinin hayata geçirilmesidir.
• Bu bağlamda, Türk Nefroloji Derneği’nin yıllardır sürdürdüğü çabalar bu yıl gerçekleşti ve derneğimizin büyük katkıları ile T.C.Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından Türkiye Böbrek Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı başlatıldı ve 2014-2017 yıllarını kapsayan bir eylem programı hazırlandı.
İdrarda artmış albümin atılımı diyabete bağlı böbrek hasarının erken bulgusudur ve bu aşamada hala iyi bir tedaviyle hastalığın ilerleyici olmasının önüne geçilebilir. Daha ileri aşamadaki hastalarda idrarla protein atılımı daha belirgindir ve hastalığın ilerleyici olma riski yükselir. Şu an itibarıyla, diyabete bağlı ilerlemiş aşamada fark edilen böbrek hastalığının ilerleyişini durduran bir tedavi bulunamamıştır. Ancak hastalığın ilerleyişini yavaşlatan tedaviler mümkündür.
Diyabeti olan insanların hepsinde böbrek hastalığı riski aynı değildir. Kan şekeri kontrolü kötü olan, eşlik eden hipertansiyonu olanlar ve sigara kullananlarda böbrek hasarı riski daha yüksektir. Aynı zamanda genetik yatkınlık da söz konusudur.
Tip 1 diyabet tanısı konduktan sonraki beşinci yıldan itibaren, tip 2 diyabet tanısı konanlarda ise tanı anından itibaren yılda bir kez idrarla albümin atılımı olup olmadığı araştırılmalı ve böbrek fonksiyon testleri yapılmalıdır.
İlk başarılması gereken kan şekeri kontrolüdür. Kan basıncı kontrolünü sağlamak üzere tuz kısıtlaması, gerekenlerde kilo verilmesi ve ilaç kullanımı da önemlidir. Sigaranın terk edilmesi ve lipid bozukluklarının da tedavisi gerekir. Son olarak böbreğe zarar verebilecek toksik maruziyetlerden kaçınmak gerekir. Böbrek için zararlı olabilecek toksik maruziyetlere gereksiz yere ağrı kesici kullanımı ve gereksiz ilaçlı radyolojik tetkik yapılması örnek verilebilir.
Bir çok uzmanlık alanının tedaviye katılımı gerekecektir. Ancak bu uzmanlık alanlarının birbirinden haberdar olup uyum içinde çalışmasıyla iyi bir tedavi mümkündür. Çoğu zaman hasta birçok uzmanlık alanı arasında yorgun düşüp tedaviyi aksatır. Hasta için en iyisi bir hekimin ya da uzmanlık alanının merkezde yer alıp onu yönlendirmesi olabilir. Bu merkezî role en uygun uzmanlık alanı nefrolojidir. Nefroloji uzmanları, diyabetik nefropati tanısı alan hastaların tedavilerinin merkezinde yer almalı ve diğer uzmanlık alanlarıyla işbirliği yaparak tedavinin yönünü belirlemelidir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?