Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 2,5’unun kronik böbrek hastalığı tanısı almış durumda ancak saptanmamış hastalarla birlikte bu oranın yüzde 12’ye ulaştığı tahmin ediliyor. Bu da ülke genelinde 10 milyondan fazla kişinin kronik böbrek hastası olduğu anlamına geliyor. Ancak kronik böbrek hastalığı bu kadar yaygın iken hastalığının farkında olanların oranı sadece yüzde 5’lerde kalıyor. Dünya Böbrek Günü nedeniyle düzenlenen basın toplantısında paylaşılan raporda, kronik böbrek hastalığının yaygınlığının giderek arttığına dikkat çekilerek, 2040 yılına kadar dünya genelinde 5. önde gelen ölüm nedeni olmasının beklendiği belirtildi.
Türk Nefroloji Derneği (TND) ve AstraZeneca Türkiye iş birliğiyle hazırlanan “Sağlıklı Böbrek, Sağlıklı Hayat” raporunda sorunun pek çok boyutu detaylı bir şekilde mercek altın alındı.
“Sağlıklı Böbrek, Sağlıklı Hayat” raporu, Türkiye’de böbrek sağlığına dair kapsamlı veriler sunuyor. Kronik böbrek hastalığına (KBH) eşlik eden sağlık sorunlarına dikkat çekilen raporda, tanı konulamayan ve tedavi edilemeyen hastalarda böbrek hasarının hızla ilerleyebildiği, bunun da kardiyovasküler komplikasyonlara yol açıp ölümle sonuçlanabildiği vurgulanıyor.
Rapor, KBH’nın Türkiye’deki sağlık sistemine getirdiği ekonomik yükü artırdığını, bu yükün gelecekte daha da büyüyeceğine işaret ediyor. Rapora göre, Türkiye’de 2022 yılında toplam sağlık harcamalarının yüzde 5,76’sının böbrek yetmezliği hastalarının tedavi, diyaliz ve böbrek nakli harcamalarından oluştuğu hesaplanırken 2027 yılına kadar KBH ve renal replasman tedavisiyle ilişkili doğrudan maliyetlerin 5 milyar doları aşması bekleniyor.
Artan riskler nedeniyle kronik böbrek hastalığında patlama yaşanabilir
Kronik böbrek hastalığının, sessiz ilerleyen bir hastalık olduğunu söyleyen Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Aydın Türkmen, “KBH dünya popülasyonunun yüzde 10’undan fazlasını etkiliyor. Ülkemizde ise her 7 yetişkinden birinin kronik böbrek hastası olduğu tahmin ediliyor. Ancak KBH’de erken evre belirtileri genellikle belirgin değil veya hiç yok. Bu nedenle KBH’li çoğu kişi hastalığın farkında değil ve teşhis edilmeden kalır. KBH, kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon ve tip 2 diyabetle yakından ilişkili. KBH’ye erken evrede müdahale edilmemesi kalp yetersizliği nedenli ölümleri artırıyor. Oysa KBH hastalarının daha erken evrede tespit edilip tedavi edilmesi sayesinde böbrek yetmezliği önlenebilir ve kardiyovasküler riskler düşürülebilir. Aynı zamanda hastalığın maddi yükünü de önemli ölçüde azaltabilir” diye konuştu.
Son dönem böbrek yetersizliğinin en etkili tedavi yönteminin böbrek nakli olduğunu belirten Türkmen, “Yıllardır tüm nakil sayıları içinde yüzde 20 civarındaki bu oranı artırmak için yoğun ve çok yönlü çaba harcanmalıdır” dedi.
Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ulusoy ise hipertansiyonun son dönem böbrek yetmezliği yaparak diyalize girmenin en önemli ikinci nedeni olduğuna işaret etti. Hipertansiyonun kalp, böbrek, beyin ve göz damarlarındaki hasarlar önemli organ yetersizliklerine neden olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Şükrü Ulusoy, “Hipertansiyon Türkiye’de 18 yaş üstü erişkinlerde yüzde 30,3 gibi yüksek oranda görülüyor.
Kronik böbrek yetmezliği sağlık sistemlerini çökertebilir; hasta sayısı ikiye katlandı
Hipertansiyonu önemli bir sorun yapan faktörlerden birisi, hiç belirti vermemesi ve bu hastalıkla ilgili farkındalığın düşük olması. Hipertansif olduğunun farkında olmayanların oranı yaklaşık yüzde 46. Bu durum da ne yazık ki hastaların tedavi görmemesine ve kronik böbrek yetmezliği gibi tabloların karşımıza çıkmasına neden oluyor. Çözüm olarak bir sağlık kuruluşuna başvuran herkesin kan basıncının ölçülmesini öneriyoruz” dedi.
Diyabetin kronik böbrek hastalığının (KBH) en sık nedeni olduğunu vurgulayan Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Özkan Güngör, şu bilgileri paylaştı: “Ülkemizde 2023 yılı verilerine göre diyalize giren hastaların yüzde 34’ünde neden diyabetik böbrek hastalığıdır. Diyabetlilerde kronik böbrek hastalığı riskinin iki kat arttığı biliniyor. Diyabetik böbrek hastalığı ne kadar erken saptanırsa ilerlemesini engellemek o kadar kolay olabilir. Bu nedenle diyabetliler böbrek hastalığı açısından mutlaka değerlendirilmeli, düzenli idrar ve kan tetkikleriyle tarama yapılmalıdır.”
Prof. Dr. Güngör, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne yazık ki hastalıkla ilgili farkındalık oldukça düşük. Türk Nefroloji Derneği (TND) tarafından yapılan CREDIT çalışmasına göre ülkemizde KBH’nin farkındalığı yüzde 5,7 bulundu. Günümüze uyarlandığında, basit bir hesapla ülkemizde 10 milyonun üzerinde KBH’li kişi bulunduğu ve sorunun boyutunun ülkemiz için tahmin edilenin çok üzerinde olduğuna dikkat çekmektedir. KBH hastalarının daha erken evrede tespit edilip tedavi edilmesi ile KBH’nin ilerlemesi yavaşlatılabilir, böylece son dönem böbrek yetmezliği önlenebilir ve kardiyovasküler riskler azaltılabilir. Ayrıca KBH, ülke ekonomisine önemli bir maddi yük de getiriyor. Özellikle diyaliz ve böbrek nakli oldukça maliyetli.”
Türk Nefroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Ok ve Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Koçyiğit da son dönem böbrek hastalarında ya diyalize ya da nakile ihtiyaç duyulduğunu anlattı.
Böbrek yetmezliği nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavisi
Diyalizle böbreklerin yaptığı fonksiyonun ancak yüzde 10’unun yapılabildiğini belirten Prof. Dr. Ok, “Kadavradan nakiller bir türlü artmıyor” diyerek şöyle devam etti: “Organ bağışındaki yetersizlikler veya böbrek nakline engel olabilen ek sorunlar nedeniyle, ülkemizde ve tüm dünyada en yaygın kullanılan yöntem merkezde hemodiyalizdir. En fazla sayıda hastaya evde hemodiyaliz tedavisi olanağı sunan ülkeler arasında Türkiye, ABD ve İngiltere’den sonra üçüncü sırada geliyor.”
Sinsi bir hastalık olan KBH sessiz ilerlediğinden çoğu kişi hastalığının farkında dahi değil. En yaygın belirtileri olan kas krampları, yorgunluk, bulantı, uyku düzeninde değişiklikler, iştah kaybı ve idrara çıkma alışkanlıklarında değişiklik gibi semptomlar başka hastalık belirtileriyle de karıştırılabiliyor. İleri evrede diyaliz gerektiren durumlarda fiziksel aktivitede azalmaya neden olarak kişilerin günlük yaşamını kısıtlıyor. Hastaların yaşam kalitesini ve yaşam süresini azaltan KBH, ileri evrelerde sık sık hastaneye yatış gerektirebiliyor. KBH ile yaşayan kişilerin böbrek fonksiyonlarında aşamalı olarak kayıp yaşanıyor ve son dönem böbrek yetmezliği tablosuna yol açabiliyor.
Raporla ilgili değerlendirmede bulunan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış ise şöyle konuştu: “Kronik böbrek hastalığı ülkemiz için ciddi bir halk sağlığı sorunu. KBH’nin sağlık sistemi üzerindeki yükü giderek artıyor. Bu trendi tersine çevirmek için çok yönlü ve çok paydaşlı stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Bu rapor ile de sadece bir durum tespiti yapmayı değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir sağlık sistemi için öneriler geliştirmeyi amaçladık. Bu raporumuz ile böbrek hastalıklarının önlenmesi ve erken teşhisinin önemine dikkat çekerek toplum, hekimler ve politika yapıcılar arasında farkındalığın artırılmasını da hedefliyoruz.”
Toplantı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan TND Yönetim Kurulu üyeleri, tuz sınırlamasının hastaların tedavisinde çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizdiler. Özellikle hazır, paketli gıdalara ve Çin tuzu olarak bilinen sodyum glutamat içeren ürünlere dikkat çeken uzmanlar, kademeli olarak azaltılan tuz tüketiminin hastalıkların kontrol altına alınmasını kolaylaştırdığını belirttiler. Prof. Dr. Şükrü Ulusoy, “Ne kadar tuz tükettiğimizin de farkında değiliz” diyerek, günlük tuz tüketiminin Türkiye’de erişkinlerde 14,8 gram olduğunu, ancak 5-6 gram önerdiklerini sözlerine ekledi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?