Türkiye’de ilk kez “Kan Kültürü Uygulama Kılavuzu” oluşturuldu. Neden böyle bir klavuzun hazırlanmasına gerek duydunuz?
Prof. Dr. Ahmet Başustaoğlu: Kan kültürü, bakteriyeminin nedenini tespit etmek ve uygun tedavi konusunda klinisyeni yönlendirmek açısından en önemli tanı yöntemi. Bu klavuzu hazırlama amacımız ise, ülkemizdeki sepsis tanısında altın standart olmaya devam eden kan kültürü konusunda standart bir uygulama sağlayarak kaliteyi artırmak, riski azaltmak, kontaminasyon oranlarını düşürmek ve böylelikle hastanın doğru antibiyotik tedavisine hızla ulaşarak ve yalancı pozitifliğe bağlı sağlık giderlerini azaltmak. Bu öneriler kan kültürünün doğru endikasyon ile doğru zamanda, doğru teknikle alınmasını sağlayacaktır. Bu klavuzu hazırlamadan önce Türkiye’deki kan kültürü uygulamalarında yapılan hatalar ile ilgili bir anket çalışması gerçekleştirdik ve sonrasında bu klavuz ortaya çıktı.
Yaptığınız ankette ne gibi sonuçlar elde ettiniz?
Prof. Dr. Ahmet Başustaoğlu: Ülkemizde yirmi yıldır yaygın olarak kullanılan kan kültürü sistemlerinin uygun olarak alınmadığı sorunları hep konuşulurdu. Bu durumu daha da netleştirmek ve ülkemizde genel bir değerlendirme yapılması için Kan Kültür Danışma Kurulu Üyeleri bir anket oluşturarak Mikrobiyoloji Derneklerinin web sayfalarından duyurusu yapıldı. Bu anketin amacı; ülkemizde kan kültürü testinin uygulanmasında, uluslararası kılavuz önerilerinin ne kadar takipçisi olabildiğimizi görmek ve iyileştirilmesi gereken alanları belirlemekti.
Ülkemizde yaklaşık 800 mikrobiyoloji laboratuvarlarında kullanılan Kan Kültür sistem kullanıcısının yalnızca 50’sinden cevap geldi. Kan kültürü, test şişelerine alınan kan ile yapılan bir test olması sebebiyle kliniklerde kan alımında yapılan hatalar oldukça ciddidir. Bu hatalardan en önemli sorun kontaminasyon sorunu olduğu açıktır. Uluslararası standartlarda %3’den az olması beklenen kontaminasyon oranı %37’lere kadar çıkmaktadır. Sağlık Bakanlığı kalite ve performans kriterlerinden birisi olan kontaminasyon oranlarının hesaplanıp servislere geri bildirimlerini yalnızca ankete katılanların yarısı yapmaktadır. Servislere oldukça nadiren yönlendirici eğitimler düzenlenmiştir. Kan kültüründe enfeksiyon etkeni olan mikroorganizmanın kültürü için en önemli kriterlerden biri olan kan miktarı ve besiyeri çeşitliliği ise neredeyse yok denecek kadar az olup, toplam 4 hastane kadar azdır.
Ülkemizde yaygın olarak kullanılan ve Sepsis’in tanısında ve akabinde tedavisi için gerekli antibiyogram sonuçları için altın standart olan kan kültür testi konusunda gelişime ihtiyaç vardır. Ulusal bir kan kültür kılavuzu bu eksikliği gidermede etkin olacaktır. Mikrobiyoloji laboratuvarlarına kılavuzluk edecek bu ulusal kılavuz, mikrobiyoloji dernekleri dışında diğer derneklerden de destek alması kılavuzun yaygınlığını artırması amacıyla enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının da katılımıyla oluşturulmuştur.
Kan kültürünün erken tanıdaki önemi nedir?
Prof. Dr. Ahmet Başustaoğlu: Sepsise bağlı mortalite ve morbiditenin yüksek olması nedeniyle hızlı ve doğru tanı hastanın tedavisi açısından çok önemlidir. Gecikilen her saat ölüm oranında %7.4 artışa sebep olur. Doğru tanı zamanında verilirse, hem hayat kurtarır, hem de yanlış tedavi engellenmiş olur. Tüm dünyada sepsis insidansı gittikçe artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllık vaka sayısının 700.000 civarında olduğu, dünya genelinde ise yıllık 18 milyon, günlük ölüm sayısının ise 20.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu verilerin yanında sepsis en pahalı hospitalizasyon nedenidir. Sepsiste mortalite oranı da AIDS’ten daha yüksektir. AIDS’te 1.7 milyon iken, sepsisten ölüm 6 milyondur. 6 milyon ile 1.7 arasında ciddi bir fark vardır.
Hastane ve kliniklerde kan kültürü uygulamalarında ne gibi farklılıklar var?
Prof. Dr. Ahmet Başustaoğlu: Kan kültürü uygulamaları hastane ve klinikler arasında büyük farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıklar özellikle kan örneğinin alınması sırasındaki uygulamalar (zamanlama, cilt antisepsisi, şişe sayısı gibi), şişelerin laboratuara ulaştırılması ve üreyen mikroorganizmaların yorumlanması aşamalarında karşımıza çıkıyor. Uygun alım tekniklerinin kullanılması kan kültürünün kontaminasyonunu azaltacak ve doğru sonuçların çıkmasını sağlayacaktır. Bu da hastane ve laboratuar giderlerini ve gereksiz antibiyotik kullanımını azaltacaktır.
Hastanelerdeki personelin bu noktada eğitimi yeterli mi? Bu kişilerin özel bir eğitimden geçmesi gerekiyor mu?
Prof. Dr. Ahmet Başustaoğlu: Yaptığımız anketin sonuçlarına göre, özellikle hemşirelerde ciddi bir eğitim ve uygulama eksikliği olduğunu gördük. Kliniklerde kan kültürü alınmasına karar veren hekimlerden başlayarak, örnek alımını gerçekleştiren personelin (hemşire, intern gibi) zamanlama, uygun cilt temizliği, etiketleme (şişe üzerine bilgilendirme) ve transport konularında özel eğitime alınması kritik önem taşımaktadır. Özellikle kontaminasyon oranlarının yüksek olduğu merkezlerde yapılan eğitim uygulamaları bu oranı ciddi anlamda düşürmekte ve hastane giderlerini de azaltmaktadır.
Kan Kültürü Uygulama Kılavuzu’na aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
DOSYA>>>Kan-Kultur-Uygulama-klavuz
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?