Türk Nefroloji Derneği Antalya Şubesi tarafından Antalya’da düzenlenen toplantıda çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin katılımıyla başta evde tedavi yöntemleri olmak üzere, böbrek yetmezliği tedavisindeki güncel gelişmeler ele alındı. Toplantının ardından bir açıklama yapan Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, böbrek naklini ve diyalizin kalitesini yükseltmek için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğine işaret ederek şu değerlendirmeleri yaptı: “Hekimler olarak üç temel hedefimiz var. Hastaların yaşam süresini uzatmak, yaşam kalitelerini arttırmak ve bunu da en ekonomik şekilde yapmak. Zira böbrek yetmezliği tedavisi bütün ülkeler için ciddi bir ekonomik yük de getiriyor.”
Böbrek yetmezliği tedavilerinin Türkiye’de başarıyla uygulandığını belirten Prof. Dr. Süleymanlar, “En ideal tedavi yöntemi böbrek naklidir, tabii şunun da altını çizmek isterim ki transplantasyon mutlaka tıbbi ve etik kurallara uygun şekilde gerçekleştirilmelidir. Öte yandan, şu da bir gerçektir ki böbrek transplantasyonunun çok yaygın olduğu ülkelerde bile, hastaların çoğunluğu diyaliz ile tedavi edilmektedir.
Türkiye, hemodiyaliz hizmet kalitesinde pek çok gelişmiş ülkeyi geride bıraktı
Bunun iki nedeni vardır: birincisi organ teminindeki yetersizlik, ikincisi ise bazı hastaların böbrek nakline uygun olmamasıdır. Dolayısıyla, bir yandan organ bağışını arttırmak için uğraşırken, bir yandan da maliyet unsurunu da göz ardı etmeden diyaliz hastalarında yaşam süresi ve kalitesini iyileştirmek için uğraşmalıyız” dedi.
Prof. Dr. Süleymanlar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diyalize yeni başlayacak tüm hastalar için, eğer engel bir durum yoksa ilk seçenek periton diyalizi olmalıdır. Zira hastanın henüz kendi böbrek işlevlerinin de kısmen mevcut olduğu ilk yıllarda periton diyalizi etkili bir tedavi yöntemi olarak hastanın yaşamını özgürce sürdürmesine ve çalışabilmesine olanak veriyor. Yıllar içinde böbrekler işlevlerini tümüyle kaybedince, doktorlar hastalarına hemodiyalize geçmeleri gerektiğini söylediğinde, bu hastalar haftada üç kere diyaliz merkezine gitmeye direnç gösterebiliyorlar, oysa bu hastalar hemodiyalizi de evlerinde yapabilirler.”
Yapılan çalışmaların, evde hemodiyaliz tedavisinin, kadavradan yapılan böbrek nakline eşdeğer yaşam süresi ve kalitesi sağladığının gösterildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, “Böbrek nakli kadar başarılı sonuçlar sağlayan bu tedavi yöntemi, Sağlık Bakanlığı’mız ve Sosyal Güvenlik Kurumu’muzun destekleri sayesinde ülkemizde artık başarıyla uygulanıyor, ev hemodiyalizi yapan hasta sayısı 250’ye yakın, kısa sürede Türkiye bu konuda Avrupa’da en başarılı 4. ülke oldu. Evde hemodiyaliz uygulaması ülkemizde yeni, ancak dünyada 50 yıldır başarıyla uygulanan bir tedavi yöntemidir. İki aylık eğitim sonrasında, hastalar kendi evlerinde ve genellikle gece uykuda iken sekiz saat süreyle hemodiyaliz oluyorlar” dedi.
Evde hemodiyaliz hastalarının tahlillerinin çok düzeldiğine, pek çok hastanın ilaç kullanma ve sıkı perhiz uygulama zorunluluklarının ortadan kalktığına işaret eden Prof. Dr. Süleymanlar, diyaliz sırasında tansiyon düşmesi-kramp ve diyaliz sonrası halsizlik şikayetlerinin tamamen kaybolduğunu dile gedirdi. Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar sözlerini şöyle tamamladı: “Ev hemodiyalizi ile hastaların çalışabilmeleri mümkün oluyor, okula devam edenler var, genel sağlık durumları iyi olduğu için bunların içinde ağır işlerde çalışan, mesela kamyon şoförlüğü yapan var. Sağlıklı doğum yapıp, bebek sahibi olan iki bayan hasta var, bunlar biz hekimlere çok memnuniyet veriyor tabii”.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?