Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) tarafından yürütülen ve Pfizer Onkoloji’nin koşulsuz katkıları ile hazırlanan ‘Adım Adım Umuda” belgeseli gösterime girdi. “Hayat için bilimin izinde” sloganı ile hayata geçen belgeselde meme, prostat ve akciğer kanseri teşhisi alan üç farklı hastanın iç dünyaları, duyguları, tanıklıkları, adanmışlıklarıyla adım adım umuda olan yolculukları birebir hasta ve hekimlerin ağzından anlatılıyor. Bu projeyle, kanserle mücadele eden yüzlerce hastaya kanser yolculuklarında yalnız olmadıkları, onkolojik tedavilerin zaman içerisindeki gelişimi sayesinde umutlarını kaybetmemeleri gerektiği vurgulanıyor. Belgesel, adimadimumuda.org adresi ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) Youtube hesabı üzerinden izlenebiliyor.
Adım Adım Umuda belgeselinde prostat kanseriyle mücadelesini kendi ağzından anlatan ve prostat sorunlarını ilk 50’li yaşlarında fark eden Trabzonlu Mehmet Çoban, biyopsi ve ameliyat korkusu nedeniyle hem teşhisini zorlaştırdı hem de tedavinin 10 yıla yakın bir süre geç başlamasına neden oldu. Evli, 4 çocuğu ve 9 torunu olan Mehmet Çoban, şimdi; tıbbi onkolojinin prostat tümörlerinde geldiği noktada pozitif tedavi süreçleriyle durumu tersine çevirmeye çalışıyor. Çoban, belgeselde “kanser benim ecelim değil” dediğini ve hayata tutunmaya karar verdiğini anlatıyor. Çoban: “Tamam kanser hücresi taşıyorum ama eskisi gibi değil birçok şey var şimdi. Tıp ilerledi, tedavi var.” diyor.
1996 İzmir doğumlu Eda İnce, Muğla Üniversitesi Turizm Bölümü’nden mezun olması hayallerini gerçekleştirmek için attığı önemli adımlardan biriyken okulun son senesinde memesindeki yumruyu fark etmesi ve sonrasında annesinin ısrarcı takibiyle, Eda’ya 22 yaşında meme kanseri teşhisi konuldu. Yapılan tetkikler sonucu Eda’nın vücudunda fark ettiği yumrunun meme kanseri olduğu, kanserin koltuk altı lenfine ve karaciğerine metastaz yaptığı ortaya çıktı. Kemoterapiye iyi yanıt veren Eda, tedavisi sırasında kendisine moral olarak iyi gelecek adımlar attı. Önce ertelediği hayalini gerçekleştirdi ve fotoğraf çekmeye başladı. Artık geçiminin bir kısmını fotoğraf çekmekten kazanan Eda’nın hayatını değiştiren diğer bir adımı ise yogaya başlamak. Kanserin yarattığı duygusal zorluklarla mücadelede yoganın çok yararını gördüğünü anlatıyor.
“Kanser de yogaya benziyor” diyen Eda, Adım Adım Umuda belgeselinde kanserde tedavi sürecinde sabırsız olmamak gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: “Her şey olması gerektiği zamanda oluyor.” Bugün ameliyat olmadan kemoterapi sonrası gerileyen kanserine, son müdahale hedefe yönelik tedavilerle yapılıyor. Yoga eğitmeni olan Eda, hayallerini bir bir gerçeğe dönüştürmek üzere kanserle mücadelesine devam ediyor.
1960 doğumlu, İzmirli Hakkı Engin Erenel, 2015 yılında ağır bir soğuk algınlığı geçirdi ve geçmeyen sırt ağrısı nedeniyle doktora gitmeye karar verdi. Göğüs filmini gören ve şüphelenen iç hastalıkları doktoru kendisini donanımlı bir hastanede iyi bir doktorun görmesini istedi. Yapılan tetkikler sonucu Hakkı Engin Erenel’e akciğer kanseri teşhisi konuldu. Erenel, ilk başlarda endişeli olsa da doktoruna çok güvendi ve tedavi sürecinde doktorunun dediklerinin dışına hiç çıkmadı. Laparoskopi yöntemiyle akciğerinin bir lobu alınan ardından hem kemoterapi hem de ışın tedavisi gören ve iş hayatına devam eden Erenel, gelen teklif üzerine Bozcaada’ya taşındı ve bir restoranın hem şefi hem de DJ’yi oldu. Bozcaada’ya taşınmak Erenel’e düşündüğünden çok daha iyi geldi.
Ameliyatından 8-9 ay sonra yapılan kontrol taramalarında yumuşak dokuda kitleye rastlandı. Yapılan operasyon sonucu tedbir amaçlı iki kaburgası alınan Erenel’in yumuşak dokusunda iki buçuk santim tümör çıktı. Tedavi kaldığı yerden devam etti. Ancak DJ’lik yaptığı bir gece sesi kısıldı ve çıkmaz oldu. Yapılan tetkiklerde ses tellerinin arkasında tümöre rastlandı. Ancak yeri zor olduğu için ameliyat seçeneği uygulanamadı. Ama bu sefer de hedefe yönelik tedaviler yardımına yetişti.
Şimdi Hakkı Engin Erenel üç ayda bir hedefe yönelik tedavi alıyor ve sürekli kontrol edilerek gerektiğinde MR ya da PET tarama yapılarak Erenel’in hastalığı gözlemleniyor. Erenel Adım Adım Umuda belgeselinde şunları söylüyor: “Ben bu kafayı bozmayacağım. Dik duracağım. Sağlam duracağım. Bozcaada’da inanılmaz bir oksijen var. Gürültü yok, insan kargaşası yok. Stresten uzaksınız. Uyku düzenim çok yerinde. Güneşle besleniyorsunuz. Moralinizi bozacak olaylar olmuyor, burada her şey çok kıvamlı.”
Kanser alanında hedefe yönelik tedaviler devrim niteliğinde bir fark yarattı diye belirten Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) Başkanı Prof. Dr. N. Serdar Turhal “Tanı konabilmek için yöntemlerde birtakım değişiklikler oldu; moleküler genetik tetkikler ortaya çıktı, hastaya tanının konulması için likit biyopsi yöntemi keşfedildi. Bu yöntemle de “iğneyle” parça almak yerine, hastanın kanını alıp 1 milyon hücrenin içinden bir tane bile tümör hücresini seçebilen cihazlarda analiz yapabilme imkânı geliştirildi.
Özellikle ameliyat olmuş, tümörü şifahen çıkartılmış, sonrasında koruyucu tedavi almış hastalarımıza her zaman için söylediğimiz mümkün mertebe tabiri caizse bu hastalıkla yatıp kalkmamaları, devamlı onun üzerinde düşünmek yerine normal hayatlarına dönmeleri ve başka sorunlarla, başka dertlerle meşgul olmaları. Çünkü devamlı bu hastalığı kafalarında kurgulayan hastalarda hastalığın seyrine olumsuz bir katkısı olduğunu düşünüyorum. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği olarak da toplantılar ve sosyal medya duyuruları ile toplumumuzu bilgilendirmek, bilinçlendirmek adına aktif çalışmalar içerisindeyiz” diye belirtti.
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mahmut Gümüş şunları söyledi: “İnsan ümit ve hayal ettiği sürece yaşar. Bunu ben çok önemsiyorum. Bu konularda hastalara destek olmak, onlara yol gösterici olmak bir takım çözüm önerileri sunmak, ümitlerini ayakta tutmak, canlı tutmak çok önemli. Bir hastamıza bir tedavi verirken bununla ilgili ne tür sorunlar yaşıyor, gece rahat uyuyor mu, herhangi bir ağrısı oluyor mu, mutlu mu, huzursuzluğu var mı bunlar belki hastalığıyla direkt ilgisi olmayan konular ama bu konuların da özellikle gündeme getirilip bunlara çözüm bulunması da çok önemli.”
Her gelişme bir devrim, kanser kronik bir hastalıktır diyen Prof. Dr. Gümüş: “Kanserin de diğer kronik hastalıklarımız gibi olmasını arzu ediyoruz. Yıkıcı, korkutucu bir hastalık olmaktan ziyade, birlikte yaşanan, yapılan tedavilerle baş edilebilen bir hastalık haline getirmek istiyoruz. Ankara, İstanbul, İzmir’de bir elin parmakları kadar onkologla bu işe başlamıştık diye hatırlatan Prof. Dr. Gümüş: “O nedenle ciddi yoğunluklar içerisinde hastalara hizmet vermeye çalıştık. Şimdiyse onkoloji alanında daha güçlü ve kalabalık bir şekilde, hayat için bilimin izinde adım adım umuda yürümeye devam ediyoruz.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?