Türk Toraks Derneği tarafından 18-19 Kasım 2017 tarihinde İstanbul’da yapılan ve DSÖ ile Avrupa Göğüs Derneği’nin de desteklediği “Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı” başlıklı sempozyumun ardından bir basın toplantısı yapıldı. TTD Genel Başkanı Prof. Dr. Fuat Kalyoncu, Sempozyum Eş Başkanı Doç. Dr. Haluk Çalışır ve Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, Sempozyum Dış İlişkiler Sorumlusu Prof. Dr. Elif Dağlı, Sempozyum Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Hasan Bayram, Türk Toraks Derneği Merkez YK Üyesi Doç. Dr. Osman Elbek ile DSÖ Temsilcisi Dr. Annette Prüss-Üstün ve Avrupa Göğüs Derneği Temsilcisi Bert Bruneekref’in de katıldığı toplantıda, Türkiye’nin mevcut hava kirlilik verileri açıklandı.
Türkiye’nin kendi ulusal mevzuat sınır değerlerine göre, 81 ilin 53’ünün hava kirliliğinde sınıfta kaldığını söyleyen Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Osman Elbek, “DSÖ verilerine göre, ise yalnızca bir ilimiz temiz havaya sahip, o da Rize. Önceden ‘Yeşil Bursa’ denilirdi, şimdi ise ismi ‘kirli Bursa’ oldu. Çünkü her tarafı termik santrallerle dolu. Kocaeli, Düzce, Dilovası, Çanakkale gibi yeşilin merkezi kentlerde termik santraller açılıyor. Cerattepeleri kaybettikçe havamızı kaybediyoruz.
İstanbul’da Silivri, Şile ve Sarıyer’in havası temiz kabul ediliyor. Yani İstanbul’un bir ucundaki ilçeler. Bu da İstanbul’dan kaçmak gerektiğini bize gösteriyor. İstanbul’un en merkezi yerleri olan Göztepe, Esenyurt, Aksaray’daki kirlilik oranı ise 120 mikrograma çıkmış durumda. DSÖ sınırının 6 katı. Birileri daha fazla para kazansın diye santrallerle havamızı kirletiyorlar. O yüzden yapmamız gereken Karadeniz’in, Akdeniz’in yani ülkenin doğasını korumak. Hava kirliliğinin metreküp başına 20 miligramdan 120 miligrama çıkması demek akciğer hastalıklarının 6 kat artması demektir” dedi.
Hava kirliliğinin günümüzde küresel bir soruna dönüştüğünü söyleyen Türk Toraks Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Fuat Kalyoncu, hava kirliliğinin DSÖ tarafından ‘Görünmez katil’ olarak tanımlandığını hatırlatarak şu saptamalarda bulundu: “Dünyada her yıl 7 milyon kişinin ölümüne yol açan bu sorunun ülkemizde de duyulmasını ve bu sayede her an soluduğumuz zehirli havanın artık son bulmasını istiyoruz.
Akciğer kanserine bağlı ölümlerin %25’ini, zatürreye bağlı ölümlerin %17’sini, inmeye bağlı ölümlerin %16’sını, iskemik kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin %15’ini ve KOAH’a bağlı ölümlerin %8’inden sorumlu olan hava kirliliğine Artık Yeter demeliyiz.”
Türkiye genelinde termik santrallerin yapımına devam edildiği ve bu nedenle kirliliğin daha da artacağını dile getiren Sempozyum Eş Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, ise şu bilgileri verdi: “İstanbul bir şantiye alanına çevrildi. Her tarafta inşaat var, nefes alacak alan yok. Yukarıdan baktığınızda İstanbul gri, siyah bulutlar arasına gizlenmiş vaziyette. İstanbul’da Esenyurt’ta yaşayan sağlıklı bir kişi, geçtiğimiz bir yılda kirli hava nedeniyle 240 gram zehirli toz solumuştur. Daha önemlisi başkent Ankara’nın merkezinde bulunan Sıhhiye semtinde ise bu miktar 255 gramdır. Ancak bu gerçeklere rağmen Türkiye yakın gelecekte onlarca sayıda kömürlü termik santrali daha faaliyete sokmayı planlamaktadır.
Kirli hava Türkiye’de 2.876 erken ölümün, 4.311 hastaneye yatışın ve yılda 3 milyar avroyu aşan sağlık harcamasının nedenidir. Biz insanların sağlığını korumaya and içmiş bir mesleğin temsilcileri olarak, sağlık üzerinde ölümcül yıkıma neden olacak bu adımın gerçekleşmemesi için toplumsal sorumluluk üstleniyor ve bu nedenle “sürdürülebilir kalkınma” yerine “sürdürülebilir gelecek ve yaşam”dan yana olduğumuzu açılıyoruz”
Türkiye’de ve dünyada en çok öldüren ve sağlığı en çok olumsuz etkileyen risk faktörlerinden birisinin hava kirliliği olduğunu söyleyen Sempozyumun Eş Başkanı Doç. Dr. Haluk Çalışır, şu bilgileri verdi: “Kalp-damar hastalıklarının, inmenin ve solunum sistemi hastalıklarının hava kirliliği ile doğrudan ilişkilisi var. Hava kirliliğine neden olan ve PM2.5 olarak adlandırılan küçük partiküllerinin azaltılması halinde başta akciğer kanseri olmak üzere, kalp-damar ve inmelere bağlı bağlı ölümler azalmaktadır.
Ayrıca başta ozon ve partikül madde olmak üzere hava kirliliği; çocuklarda hiperreaktivite, dikkat eksikliği, bilişsel gerilik, akciğer fonksiyonlarında düşüklük; yetişkinlerde astım, KOAH ve ölümcül hasara neden olan damar pıhtılaşmasına yol açmaktadır. Ayrıca hava kirliliği özellikle çocuklar ve 65 yaş üstü nüfusta zatürre gelişimini 6 kat arttırmaktadır..”
Türk Toraks Derneği olarak Android telefonlarda yeni bir cep telefonu uygulaması geliştirdiklerini belirten Doç. Dr. Haluk Çalışır ise şunları söyledi: “Bu uygulamanın adı ‘Nefesiniz Cebinizde’ Bunu indirdiğiniz zaman bulunduğunuz bölgedeki hava kirliliği ölçüm istasyonlarından bölgedeki hava kirliliği verilerini öğrenebiliyorsunuz. Burada verilen değerlerin üzerine tıkladığınızda da size o değerlerin ne anlama geldiğini gösteriyor ve soluduğumuz partikül madde miktarını anlatmak için bir çalışma yaptık.”
Dünya genelinde 200 civarında hava kirletici faktör olduğunu belirten Sempozyum Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Hasan Bayram, ise şu bilgileri verdi: “Günümüzde iki yüze yakın hava kirleticisi tanımlanmıştır. Bunlardan beş temel kirletici ile Türkiye’de Ulusal Hava Kalitesi İndeksi hesaplanmaktadır. Ancak ülkemizde yalnızca iki temel kirletici olan kükürtdioksit (SO2) ve partikül madde (PM10) her istasyonda ölçülmektedir. Geriye kalan temel kirleticiler olan ince partiküler madde (PM2.5), karbon monoksit (CO), azot dioksit (NO2) ve ozon (O3) ise yurt çapında yaygın olarak ölçülememektedir.
Ayrıca ülkemizde kabul edilen sınır değerler, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı olarak kabul ettiği normal sınırlarla kıyaslanamayacak kadar yüksek tutulmuş durumdadır. Türkiye’de hava kirliliği nedeniyle her yıl 32 bin kişi ölmektedir. Türkiye’deki her yüzbin ölümün 44’ü hava kirliliğine bağlı bir hastalık nedeniyle gerçekleşmektedir. Ülkemizde trafik kazaları nedeniyle her yıl 4.000 kişi hayatını kaybetmektedir. Yani hava kirliliği Türkiye’de ‘trafik canavarı’ndan 8 kat daha fazla insan öldürmektedir.”
Dış ortam hava kirliliğinin artık kanser yapıcı bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Sempozyum Sekreteri Doç. Dr. Ela Erdem Eralp, “2013 yılında Uluslararası Kanser Ajansı, dış ortam hava kirliliği etkenlerini insanlar için karsinojen olarak sınıflandırdı. Özellikle kirleticilerden partiküler madde komponentin, başta akciğer kanseri olmak üzere kanser insidansında artışla yakından ilişkili olduğunu saptandı.
Dış ortam hava kirliliği ile ilişkili erken ölümlerin %72’si iskemik kalp hastalıkları ve inme nedeniyle, %14’ü kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve akut alt solunum yolları enfeksiyonlarına bağlı olarak ve %14’ü de akciğer kanseri nedenlidir” diye konuştu.
Bisikletliler Derneği de sempozyum öncesinde Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nden yola çıkarak bisikletleriyle sempozyumun yapıldığı otele kadar yolculuk ettiler. Temiz hava hakkına dikkat çekmesi planlanan bisiklet turunun ardından TORAKS Derneği üyeleri de “Temiz Hava Solumak İstiyoruz” yazılı afişler açtı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?