TREQ-AF Çalışması’nın özellikle takip edilen hasta sayısı açısından çok önemli bir değer taşıdığı dile getiren Prof. Dr. Ali Oto, şu bilgileri paylaştı: “Bu çalışmanın en önemli özelliklerinden birisi kesin hastane kayıtları üzerinden yapılmış olmasıdır. Ayrıca değerlendirilen kriterler ölüm, inme gibi kayıtları net tutulan verilerdir. Türkiye’deki AF hastalarının yaklaşık %30’u 5 yıllık takipte bir şekilde hastaneye yatırılıyor. Yine bu hastaların 30’a yakını aynı süre içinde hayatını kaybediyor. AF nedeniyle inme geçiren hastaların sayısı oldukça yüksek.”
AF hastalarda inme riskinin çok yüksek olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Ali Oto, bu hastalarda inme riskinin yeni tedavi seçenekleriyle önemli oranda engellendiğini dile getirdi. Geçmiş yıllara göre AF hastalarında kullanılan antikoagülan tedavilerin sayısının ve etkinliğinin önemli oranda arttığını söyleyen Prof. Dr. Ali Oto, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni nesil antikoagülan tedavilerin en önemli özelliği yaşam kalitesine olan olumlu etkisidir. Daha önceki yıllarda kullandığımız varfarin tedavileri tüm hastalarda istenilen sonucu vermediği gibi diğer ilaçlar ve gıdalarla etkileşim gibi sorunlar yarattığı için hasta takiplerinde ciddi sorunlar yaşıyorduk. Ayrıca pek çok hastada ciddi yan etkilerle karşılaşıyorduk ve öngörülemez riskler olabiliyordu. Yine hastalarda INR değerlerini stabilize etmek çok güçtü. Kullanıma giren yeni nesil antikoagülan tedaviler sayesinde artık tedavi başarısında ve hastaların yaşam kalitesinde iyi bir yere gelindi.”
TREQ-AF Çalışması’ndan elde edilen verilerle ilgili analizlerde bulunan Prof. Dr. Ali Oto araştırma sonuçları hakkında şunları söyledi: “TREQ AF çalışması Türkiye’de atriyal fibrilasyonlu hastaların üçüncü basamak sağlık kurumlarında nasıl değerlendirilip izlendiklerini ortaya koyan bir çalışmadır. Böylece gerçek yaşamda uygulamadan bir kesit fotografı alınmıştır. Inme açısından yüksek riskli hastaların çoğunluğuna oral antikoagülan tedavi verilmiş ve oral antikoagülan (warfarin) alan hastaların yaşam kalitesinde 1 yıl sonundan önemli düşme gözlenmiş; bu düşüş eğer kanama komplikasyonu varsa daha belirgin olmuştur.
Hastaların izlemi TTR oranlarına bakılarak ( % 73) başarılı olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte ilginç olarak kanıt olmamasına karşın hala önemli bir gurup hastanın inmenin önlenmesi için antiagregan tedavi aldığı gözlenmiştir. Bütün bu sonuçlar atriyal fibrilasyonlu hastaların değerlendirme ve izleminde güncel kılavuz önerilerinin uygulamaya tam olarak girebilmesi için farkındalık artırma ve bilgilendirme çabalarının yoğunlaştırılarak sürdürülmesi gereğini vurgulamaktadır.”
Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Ali Oto, Prof. Dr. Bülent Özin ve arkadaşları* tarafından Pfizer- BMS desteğiyle gerçekleştirilen, kısa adı TREQ-AF olan gözlemsel çalışmada, Türkiye’de üçüncü basamak sağlık hizmeti veren 12 kurumda non-valvüler atriyal fibrilasyon (NVAF) tanısı almış 18 yaş ve üzeri 210 hastanın tedaviye uyumları, tedavi alırken gelişen kanama komplikasyonları ve yaşam kaliteleri belirlendi. Türkiye’de üçüncü basamak merkezlerde antikoagülan tedaviye uyum Avrupa’dan bildirilen değerler ile uyumlu olmasına rağmen hastaların 1 yıllık takipleri sonunda yaşam kalitelerinin kötüleştiği, özellikle kanama geçiren hastalarda çeşitli komplikasyonlar oluştuğu ve bu durumun da zaman içerisinde yaşam kalitesini düşürdüğü görüldü.
Atriyal fibrilasyon (AF), klinik uygulamada en sık görülen, sürekli kardiyak ritim bozukluğudur.1AFhastasının en sık şikayet ettiği belirti çarpıntıdır.AF hastalarındainme,sistemik emboli, konjestif kalp yetersizliği hatta kardiyomiyopati gibi komplikasyonlar görülebildiği gibi ölüm riskinde de artış söz konusudur.2
İnme riski AF hastalarında sağlıklı kişilere göre 4-5 kat daha fazladır.3Görülen tüm inmelerin %15’den fazlası AF’ye bağlıdır ve çok daha ağır seyreder.4Bu bağlamda AF hastalarında görülen inmelerde, ölüm %70 daha yüksek, hastanede yatış süresi %20 daha uzun veaktif yaşamda olma oranı %40 dahaazdır.5 Bütün bu komplikasyonlar sonrasında yapılacak tedaviler uzun süreli ve yüksek maliyetlidir.
Türkiye’de AF görülme sıklığı ile ilgili veriler bulunmamakla birlikte bu konuda en güvenilir değerlendirme TRAF (Türk Atriyal Fibrilasyon Çalışması) tan gelmektedir. Türkiye’deki hastaların %75’i non-valvüler atriyal fibrilasyon grubuna girmektedir ve 18 yaş üzeri popülasyonda atriyal fibrilasyon prevalansı %0.8 bulunmuştur.2008-2012 yılları arasında yıllık AF görülme sıklığındasürekli artış gözlenmiştir.Diğer toplumlardan farklı olarak ülkemizde AF kadınlarda daha sık bulunmuştur. Tanı aldıktan sonra hastaların %31.2 si 5 yıl içinde AF ile ilgili nedenlerden hastaneye yatmıştır. AF tanısı aldıktan sonraki beş yıl içinde tüm nedenlere bağlı ölümler %32.6 olarak bulunmuştur.6
AF’de sonrası inmenin önlenmesi için eskiden beri kullanılan tedavi şekilleri antikoagülan tedavi(yakın zamana kadar sadece K vitamini antagonistleri – VKA) ve antirombosit tedavisi olan aspirindir (ASA). Halen, gerçek dünyada VKA’lar AF’da inmenin önlenmesi için en sık kullanılan oral antikoagülandır.7,8 VKA’lerinin inmenin önlenmesindeki etkinlikleri birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Gerçekten VKA’larAF hastalarında %64oranında inmede azalma sağlayabilmektedirler. Ancak VKA’lar yüksek kanama oranları (özellikle beyin kanaması),ilaç-ilaç ve besin etkileşimleri ve takipgüçlükleri nedeniyle hem hekim hem de hasta için kullanılması zor ilaçlardır.9,10 Bu ilaçları kullanan hastalarda antikoagülan etki düzenli olarak kontrol edilmelidir. Pek çok risk altındaki AF hastasında, yaşam boyu düzenli antikoagulan etki monitorizasyonu (INR) , farmakodinamik etkisini beklenmedik şekilde değiştirebilecek gıda ve ilaç etkileşimleri veya kanama riskini artırabilecek ek ilaç kullanımı gereksinimi nedeniyle ya VKA almamakta ya da yetersiz dozda almaktadır.12
Yakında sonuçlanan ve kısaadı TREQ-AF olan bir gözlemselçalışmada Türkiye’deüçüncü basamak sağlık hizmeti veren 12 kurumda non-valvüler atriyal fibrilasyon (NVAF) tanısı almış 18 yaş ve üstü 210 hastanın tedaviye uyumları, tedavi alırken gelişen kanama komplikasyonları ve yaşam kaliteleri belirlenmiştir.
Çalışmaya katılan hastaların yaş ortalaması 65 olup, %57’sini erkek hastalar oluşturmaktadır. Çalışmaya katılan hastaların tedavi ile ilişkili takipleri 6. ve 12. aylarda yapılmıştır. Hastaların çalışmaya katıldıkları anda %84,ünün, 6. ayda %96’sının, 12. ayda %97’sinin antitrombotik tedavi aldığı görülmüştür. Antitrombotik tedavi alan hastaların6. ayda %22’sinde ve 12. ayda % 44’ünde INR (uluslararası normalleştirilmiş oran) değerlerinin sınır dışında olması sebebiyle ilaç değişikliği yapıldığı gözlenmiştir. Hastaların takip edildikleri 12 aylık süre içinde sadece 8,7 ay (TTR=%73) boyunca INR değerlerinin terapötik düzeyde olduğu belirlenmiştir. Bu durum Türkiye’de üçüncü basamak merkezlerde antikoagülan tedaviye uyumun Avrupa’danbildirilenTTR (tedavi değerleri içerisinde kalınan süre) değerleri ile uyumlu olduğunu göstermektedir. HAS-BLED skorlarından bağımsız olarak hastaların 6. ayda %22’sinde, 12.ayda %25’inde kanama olduğu gözlemlenmiştir.
Hastaların 1 yıllık takipleri sonunda yaşam kalitelerinin kötüleştiği, özellikle kanama geçiren hastalarda çeşitli komplikasyonlar oluştuğu ve bu durumun da zaman içerisinde yaşam kalitesini düşürdüğü görülmüştür.
TERİMLER:
NVAF: non-valvüler atriyal fibrilasyon
AF: atriyal fibrilasyon
İnme: Merkezi sinir sistemine giden damarın hastalığı ya da pıhtı nedeniyle ortaya çıkan tıkanıklık nedeniyle ortaya çıkan nörolojik bozukluk
Sistemik Emboli: Emboli, kanla taşınan yabancı bir cismin (örn. Pıhtı) damarı tıkaması durumudur.
Konjeftif Kalp Yetersizliği: Konjestif kalp hastalığı: Sağ ve sol kalp yetersizliği bir arada olduğu zaman görülür.
Kardiyomiyopati: Kalp kası hastalığı
INR: Uluslararasi Normalleştirilmiş Oran
TTR: Tedavi değerleri içerisinde kalınan süre
HAS-BLED: HASBLED: H = Hipertansiyon,A2 = Anormal KC/Böbrek Fonksiyonları, S = İnme, B = Kanama Öyküsü ve Anemi, L = Labil INR, E = Yaş > 65, D2 = İlaç/Alkol Alımı
Referanslar
1) Waldo AL, Van Wagoner DR: Atrial Fibrillation: In: PM Spooner, MR Rosen(eds). Foundations of Cardiac Arrhythmias. Basic Concepts and Clinical Approaches. New York, Marcel Dekker Inc. 2001;pp.479-512
2) Atrial Fibrillation Fact Sheet, National Heart Blood and Lung Institute Diseases and Conditions Index, October 2009.
3) Lloyd-Jones D, Adams RJ, Brown TM, et al. Heart disease and stroke statistics 2010 update: a report from the American Heart Association. Circulation. 2010;121:e46-215.
4) Wolf PA, Abbott RD, Kannel WB. Atrial fibrillation as an independent risk factor for stroke: the Framingham Study. Stroke. 1991;22:983-8.
5) Marini C, Santis F de, Sacco S, et al. Contribution of atrial fibrillation to incidence and outcome of ischemic stroke: results from a population-based study. Stroke. 2005;36:1115-9.
6) A. Oto, N. Ata, B. Yavuz, E. Oto, K. Aytemir, D.K. Ozturk, B. Evranos, A. Burkan, E. Ertugay, H. Kılıçarslan. Real World patients with Atrial Fibrillation: A Nationwide Cohort Study-TRAF (Turkish Atrial Fibrillation Data Base) The American Journal of Cardiology, Volume 113, Issue 7, Page S50
7) Rodney HF. Atrial Fibrillation. N Engl J Med 2001;344, 1067-78
8) Nieuwlaat R, Capucci A, Camm AJ, et al. Atrial fibrillation management: a prospective survey in ESC member countries: the Euro Heart Survey on Atrial Fibrillation. Eur Heart J. 2005;26(22):2422-34.
9) Glazer NL, Dublin S, Smith NL, et al. Newly detected atrial fibrillation and compliance with antithrombotic guidelines. Arch Intern Med. 2007;167(3):246-52.
10) Hansen ML, Sorensen R, Clausen MT, et al. Risk of bleeding with single, dual, or triple therapy with warfarin, aspirin, and clopidogrel in patients with atrial fibrillation. Arch Intern Med. 2010;170(16):1433-41.
11) Hart RG, Pearce LA, Aguilar MI. Meta-analysis: antithrombotic therapy to prevent stroke in patients who have nonvalvular atrial fibrillation. Ann Intern Med. 2007;146(12):857-67.
12) Hylek EM, Skates SJ, Sheehan MA, Singer DE. An analysis of the lowest effective intensity of prophylactic anticoagulation for patients with nonrheumatic atrial fibrillation. N Engl J Med. 1996;335(8):540-6.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?