ÖZET: Bu derleme travma sonrası gelişim kavramını açıklamayı amaçlamaktadır. Literatürde travma yaşayan bireylerin travma sonrası gelişen olumsuz etkileri anlatan birçok makale bulunmasına karşılık travma sonrası gelişim konusunda sınırlı sayıda araştırma bulunmaktadır. Bu anlamda travma sonrası gelişim, yeni bir kavramdır. Travma sonrası gelişim kavramı, bireyin travmadan sonra olumlu yönde değişimler göstermesini açıklamaktadır. Bu derlemede travma sonrası gelişimi etkileyen faktörler ve kuramlar ele alınmıştır.
Anahtar kelimeler: Travma, travma sonrası gelişim, kişilik özellikleri
GİRİŞ: 1990’lardan itibaren travma kavramı, psikolojinin konusu olmuştur. Travmanın ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların yarattığı psikolojik rahatsızlıklar tanımlanmaya, teşhis ve tedavi yöntemleri araştırılmaya başlanmıştır. Bu anlamda psikolojik travma kavramı, gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidinin bulunması, fiziksel veya yaşamsal bütünlüğe yönelik bir tehdidin ortaya çıkması gibi beklenmedik olan, kişinin uyum sağlayan baş etme yollarını felç eden olaylar olarak tanımlanabilir. Travmatik olaylar tehlikeli ya da ezici niteliktedir ve aniden ortaya çıkmaları sebebiyle korku, kaygı, geri çekilme ve kaçınma tepkilerine neden olur (Türksoy,2003).
Psikolojik travma yaşayan birey, yaşadığı travmanın etkisiyle olduğu durumdan gelişim göstererek daha iyi bir psikolojik sağlamlığa kavuşabilmektedir. Bu şekilde bireyin yaşadığı travma sonrasında büyüme ve daha güçlü bir kişiliğe ve psikolojik sağlamlığa ulaşması travma sonrası gelişim olarak tanımlanır. Travma yaşayan bireylerin bir çoğu olumsuz anlamda gerilerken neden bazı bireyler travma sonrasında gelişim gösterir? Bu gelişimi etkileyen faktörler nelerdir? Varoluşçu terapinin temsilcilerinden Yalom (1999), travmatik olayların bireylerin gelişimine katkıda bulunduğu konusunda birçok örnek vakalarla birlikte açıklamalarda bulunmuştur (Ezerbolat, Özbolat,2016).
Travmatik yaşantılar, beklenmedik bir anda ortaya çıkar. Bir anda ortaya çıkan bu travmatik yaşantılar, bireylerin başa çıkma mekanizmalarını bozar (Yüksel 2000). Travmatik olayın beklenmedik bir anda ortaya çıkması bireyde kaygı ve kaçınma gibi yoğun stres belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Türksoy, 2003).
Yaşadıkları travmatik olaylar karşısında bireyler çeşitli tepkiler gösterirler. Travmanın düzeyi konusundaki belirleyici niteliklerden biri bireyin işlevselliğinin bozulmuş olmasıdır. Travma sonrası işlevselliğin bozulması, bir aydan fazla sürüyorsa Travma Sonrası Stres Bozukluğuna (TSSB) neden olabilmektedir. DSM V TSSB’yi bireyin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidine, yaralanmaya veya ciddi bir yaralanma tehdidine, cinsel şiddete veya cinsel şiddet tehdidine;
gibi yollardan herhangi biriyle maruz kalması durumu olarak ifade edilen; istenmeden akla gelen düşünceler, kabuslar, istemsiz geriye dönüşler (flashback), tramvayı hatırlatan şeylere maruz kalındığında duygusal stres yaşama ve fiziksel tepkisellik gösterme gibi belirtilerle ortaya çıkan; travma ile ilişkili duygu veya düşüncelerden ve travmayı hatırlatan şeylerden kaçınma ile karakterize edilen ve travmatik yaşantı sonrası süreçte çeşitli sorunlar ortaya çıkaran bir bozukluk olarak ifade edilmektedir (APA, 2013).
Tedeschi ve ark. (1998) tarafından ilk kez travmatik olayların sonuçlarının sadece olumsuz değil, olumlu değişimler de yaşanabileceği ortaya atılmıştır.
Tedeschi ve Calhoun 2004, 2014, travma sonrası gelişimi yaşayan travmatik olay sonrasında kişinin mücadelesi sayesinde ortaya çıkan yaşama bakışlarındaki değişimin olumlu sonuçları olarak tanımlamışlardır. Ancak travmatik olayın bireysel gelişime neden olabilmesi için bireyin hayata bakışını sorgulaması gerekir (Dürü, 2006).
“Gelişme kavramı, yaşanan stresler sonrasında bireysel gelişimi; travma sonrası kavram ı ise travmanın minör stresörler ya da kişisel gelişimin doğal bir parçası olarak değil büyük bir travmatik deneyim sonucunda meydana gelmesini ifade etmektedir” (Zoellner ve Maercker 2006). “Aynı zamanda travma sonrası gelişim, bireysel güçlenme, önceliklerin değişimi ve daha gelişmiş bir bakış açısı ile karakterizedir ve travma yaşantısını olumlu çıktılara çevirebilme becerisi üzerinde rol oynamaktadır” (Tedeschi ve Calhoun 2004).
Araştırma sonuçları bize travma sonrası gelişimin bireysel güçlenme, gelişmiş bakış açısı, yaşam tarzında değişim, bireyin benliği ile ilgili düşüncelerinde değişim alanlarında büyüyerek gelişim yarattığını göstermektedir.
“Travma sonrası gelişim yaşayan bireyler, travma olarak görülen durumun hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarını görerek yaşanılan deneyimi yaşamlarının bir parçası olarak kabul etmektedirler. Kabullenme hali, yaşanılan deneyim sonucunda elde edilen faydaları bulabilme, travmaya bağlı kontrol kayıplarını azaltma ve mevcut durumun bireyin kontrolünde ve iyi olduğuna inanılmasını kolaylaştırıcı nitelik taşımaktadır” (Jim ve Jacobson, 2008).
Travma sonrası gelişim modellerinin bir çoğu bilişsel şemaların yeniden yapılandırılması ile ilintilidir. Janoff-Bulman’ın (1992) bilişsel yapının yeniden yapılanmasina göre insanların kendileri ve dünyayla ilgili temel bir takım varsayımları vardır. Kişi temelde dünyanın iyi, kendisinin ise degerli yada dayanıklı olduğu varsayımına sahiptir. Bu varsayım temelinde kendi baslarına kötü birşey gelmeyeceğini, olayların tahmin edilebilir olduğunu varsayarlar. Fakat travmatik yaşantılar, kişilerin bu varsayımlarını yıkar ve bu varsayımların yerine yeni varsayımlar koyma ihtiyacı duyar.
Travma sonrası gelişimi açıklayan modellerden ikincisi; işlevsel betimsel modeldir. Bu modele göre travma sonrası gelişim kişinin travma sonrasındaki mücadelesinin bir sonucudur. Tedeschi ve ark. (1998) bunu deprem metaforu ile açıklamaktadırlar. Deprem yaşantısı sonrasında binalar hasar görebilir veya tamamen yıkılabilir. Binaların yeniden inşaasının mümkün olmasına benzer olarak kişilerin de yeniden mücadele ederek başa çıkmaları mümkündür.
Travma sonrası gelişmeyi açıklayan diğer bir model ise Schaefer ve Moss’un (1992) modelidir. Bu model kişinin yasamındaki tüm faktörlerin birbiriyle etkileşim halinde oldugğunu belirtir. Bu modele göre, çevresel ve kişisel faktörler travmatik olayı ve sonrasını, bilişsel değerlendirme süreçlerini ve baş etme biçimlerini belirler. Bu modelde tüm bileşenler birbirleri ile etkileşim halindedir.
Travma yaşantısı sonrasında bazı etkenler travma sonrası gelişmeyi desteklemektedir. Literatürde kanser hastalarıyla yapılmış olan çalışmaların kanser hastalığı ile mücadele etmiş bireylerin psikolojik sağlamlılıklarının arttığı ve kendilerini psikolojik olarak daha güçlü hissettikleri görülmüştür (Mols ve ark. 2009, Connerty ve Knott 2013).
Travma sonrası bireyin gelişimini destekleyen faktörleri Haid, Helgeson,
Renolds veTomich, Linley ve Joseph çalışmalarına konu etmişlerdir;
Sosyal destek; Travmatik olaylarda gelişimin oluşması için önemli bir faktördür.
Manevi değerler; Manevi değerler, travma sonrası gelişim için önemli bir faktördür. Aynı zamanda travmatik olaylara maruz kaldıkça birey, maneviyat yönünden güçlenebildiği görülmüştür.
Başa Çıkılamayan Sonuçları Kabullenmek; Yaşamda bazı şeylerin değişmez olduğunu ve bireyin kontorlü dışında gerçekleştiğini kabullenmek gelişime yardımcı olur. Makul bir yas yaşandıktan sonra kabullenmek gelişimi destekler.
Baş etme yöntemleri; Çözüm odaklı yaklaşım, olumlu yeniden yorumlama. Daha önce olumlu baş etme yöntemlerini tecrübe etmiş olan bireyin yeni zorluklarla karşılaştığında kendisini geliştirme ihtimali daha yüksektir.
Geleceğe Dair Umut; Kontrol edemeyecekleri şeylerden ziyade kontrol edebileceklerine odaklanmaktır.
Kişisel özellikler; Dışa dönük kişilik özelliklerine sahip bireyler, travma sonrası gelişime açıktır.
Kendine güven; Kendine güveni yüksek olan birey, travma sonrası gelişimin gerçekleşmesi konusunda avantajlıdır. Çünkü travma, bu bireyi yıldırmayacaktır. Travmayla başa çıkış yöntemleri geliştirerek travmayı avantaja dönüştürebilmektedir.
Zaman; Travmatik yaşantıdan sonra gelişimin hemen gerçekleşmesi mümkün olabileceği gibi süreç içinde de farklı büyüklükte yaşanan travmalar, sürekli gelişimi destekleyebilir.
Tehdidin boyutu; Bireyin travmayı nasıl algıladığı önemlidir. Birey, kişisel olarak yaşadığı küçük bir travmadan da büyük bir gelişim sağlayabilir.
Janoff-Bullman (2004), travmanın bireyin yaşamındaki varsayımlarına etki edecek kadar güçlü olmasının büyüme için gerekli olduğunu bildirmektedir. Kanser hastaları ile yapılan çalışmalarda travma sonrası gelişme ile hastalığın şiddeti arasında anlamlı düzeyde ilişki saptanmıştır (Andrykowski, 1996; Tomich ve Helgelson, 2004).
Travma sonrası stres yaşanmış olması kişide gelişme yaşanacağı varsayımını doğurmamaktadır. Travmatik deneyimle en yüksek düzeyde baş edebilen hastaların özellikleri arasında deneyimleri üzerinde düşünen, bilişsel, duygusal ve kişilerarası işleme süreçlerini kullanan kişiler olduğu belirtilmiştir (Tedeschi ve Calhoun, 1995).
Cinsel taciz mağdurları üzerine yapılan bir çalışmada tacizin özellikleri büyüme açısından önemli bulunmamakla birlikte kadının taciz sırasındaki hayati tehlike algısı gelişme açısından önemli olarak tanımlanmıştır. Tecavüz sonrasında çevreden gelen olumsuz tepkiler, kendini suçlama, uyumsal olmayan baş etme mekanizmaları, TSSB bulguları gelişmenin olmasına engeldir (Ullman, 2014).
Travma sonrası gelişim, bireyden bireye farklılık gösterir. Herman (1992) ‘de travma durumlarında iyileşme için üç evreden bahsetmiştir;
Tedeschi ve Calhoun (1996),travma sonrası gelişimin yasamdaki beş alanda açıklamaktadırlar.
Travma sonrasi gelişim ile ilgili en sık rastlanan temalar kişisel gelişim, büyüme, daha toleranslı olma, kişisel potansiyelini geliştirme olarak bulunmuştur.
Tedeschi ve Calhoun (1996) tarafından geliştirilen Travma Sonrası Gelişme Ölçeği’ni Işıklı ve Dürü (2006) Türkçe’ye uyarlamıştır. 6’lı Likert tipindeki ölçek, 21 maddeden ve 5 faktörlü bir yapıdan oluşmakta ve 0-5 arası puanlanmaktadır. Ölçekten alınabilecek toplam puan 0-105 arasında değişmektedir. Ölçeğin alt boyutları başkalarıyla ilişkiler, yeni olanaklar, kişisel güçlülük, manevi değişim ve yaşamı takdir etmedir. Ölçekten alınan yüksek puanlar travma sonrası büyümenin fazla olduğunu ifade etmektedir. Ölçeğin Türkçe formunun güvenirlik analizinde toplam iç tutarlık katsayısı .93 olarak belirlenmiştir.
Genel olarak literatürde travmanın olumsuz etkileri bilinmekte ve bahsedilmektedir. Travma sonrası gelişme kavramı, travmanın olumlu etkilerinin de olabileceğini açıklamaktadır. Derlemede travma sonrası gelişme kavramı; tarihçesi, boyutları, etkileyen değişkenler ve bileşenleri üzerinden anlatılmaya çalışılmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalar çok eskiye dayanmasa da insanlık kültüründe literatürdeki kadar yeni olmadığı söylenebilir. Travmaya maruz kalan kişiler; kendilik ve dünya ile ilgili varsayımlarını yeniden değerlendirirler. Kişiler, travma sonucunda derinden etkilenerek eski varsayımlarını, kendi incinmezliklerini, varoluşlarını, insanlarla olan ilişkilerini yeniden gözden geçirirler. Bu şekilde travma, kişilere kendi gelişimleri ve farkındalıkları için araç olur ve travmayı bir sıçrama tahtası olarak kullanırlar. Kişilerin travma sonrası büyümeyi gerçekleştirmesi için gerekli olan sosyal destek aldıkları takdirde daha kolay gerçekleştirebildikleri görülmektedir. Kişilik özellikleri olarak bu kişilerin, kendilerini iyi ifade edebilen, duygularını dışavurabilen, uyum sağlayan, baş etme becerilerini kullanabilen, iyimser ve dışadönük özelliklere sahip oldukları görülmüştür.
İnsan hayatının her döneminde farklı travmalarla karşılaşabileceği göz önünde bulundurulduğunda travmayı insan hayatının gelişimi için bir fırsat olarak görebiliriz. Bunun için sosyal ve klinik destekler verilerek travma yaşayanların gelişim sağlanması mümkün hale getirilebilir. Sosyal destek mekanizmalarını aktif hale getirmek, duygu dışavurumuna yardım etmek, olumlu baş etme becerilerinin desteklenerek süreci etkileyen olumsuz etkenleri azaltmak ve travma sonrası sürecin olumlu yanlarının da hasta tarafından görülmesini sağlamak için bu süreçte travma sonrası gelişimin oluşmasına yardımcı olunmalıdır.
1- Boztepe, H.,İnci, F. (2013), Travma Sonrası Büyüme: Öldürmeyen Acı Güçlendirir mi?Psikiyatri Hemşireliği Dergisi,4(2):80-84. 2- Ezerbolat, M., Yılmaz Özpolat, A. G. (2016). Travma Sonrası Büyüme: Travmaya İyi Yanından Bakmak. Kriz Dergisi 2016, Cilt 24,Sayı 0, s. 020-028. 3- Haselden, M. (2014). Üniversite Öğrencilerinde Travma Sonrası Büyümeyi Yordayan Çeşitli Değişkenlerin Türk ve Amerikan Kültürlerinde İncelenmesi: Bir Model Önerisi. (Yayınlanmış doktoratezi). Hacettepe Üniversitesi, Ankara. 4- İnci, F., Boztepe, H. (2013). Travma Sonrası Büyüme: Öldürmeyen Acı Güçlendirir mi?Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2013;4(2):80-84, doi:10.5505/phd.2013.29392. 5- Kağan, M., Güleç, M., Boysan, M., Çavuş, H. (2012) Travma Sonrası Büyüme Envanteri’nin Türkçe Versiyonunun Normal Toplumda Hiyerarşik Faktör Yapısı. TAF Preventive Medicine Bulletin, 2012; 11(5): 616-624. 6- Karaman, Ö., Tarım, B. (2018) Travma Sonrası Büyüme, Sosyal Problem Çözme ve İyimserlik Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2018, Yıl 10, Sayı 20, s. 190-198. 7- Kardaş, F., Tanhan, F. (2018).Van Depremini Yaşayan Üniversite Öğrencilerinin Travma Sonrası Stres, Travma Sonrası Büyüme ve Umutsuzluk Düzeylerinin İncelenmesi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2018;15(1):1-36. 8- Özen, Y. (2017). Travma Sonrası Gelişim, Büyüme, Kimlik Gelişimi ve Sosyal İlişkiler. Researcher: Social Science Studies 2017, Cilt 5, Sayı IV, s. 858-872. 9- Türksoy, N. (2003), Psikolojik travma ve tanım sorunları.Psikolojiktravma ve sonuçları,1.Baskı,T Aker, MEÖnder (Eds),İstanbul: 5US Yayınları,s. 9-21. 10 - Ünver, H., Şişmanlar, Ş. G., Karakaya, I. (2016) Çocuk ve Ergenlerde Travmatik Stresi Etkileyen Faktörler: Bir Olgu Serisi. Yeni Symposium 2016, Cilt: 54,Sayı: 2, s. 30-32, doi: 10.5455/NYS.201512210252591. 11- Üzar Özçetin, Y. S., Hiçdurmaz, D. (2017). Kanser Deneyiminde Travma Sonrası Büyüme ve Psikolojik Sağlamlık. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2017; 9(4):388-397 doi: 10.18863/pgy.290-285.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?