Ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalarda tiroid nodülü saptanma prevalansı: elle muayene ile %2-6, USG ile %34-50, otopside %49,5. Nodül prevalansı yaşla birlikte artmaktadır. 40 yaş üzeri kişilerde USG ile tiroidde nodül prevalansı %41 dolayındadır. Ancak bunların %5’i klinik olarak ele gelmektedir.
İleri yaş, erkek cinsiyet, iyodun yetersiz olduğu coğrafi bölgede yaşama, baş boyun bölgesine iyonizan radyasyon alma, ailede tiroid kanseri öyküsü olması.
Boyun bölgesine yönelik radyolojik görüntüleme sırasında, boyun bölgesinin nükleer tıp görüntülemeleri sırasında, boyun bölgesinde yapılan cerrahi girişim sırasında saptanabilir.
Boyutu ne olursa olsun tiroid nodüllerinde kanser saptanma prevalansının %5-15 olduğu göz önüne alınmalıdır.
Anamnez, fizik muayene, USG, İİAB, tiroid sintigrafisi.Anamnez ve fizik muayene sonrası USG bir endokrinolog tarafından yapılmalı.USG ve kliniğe göre şüpheli nodüllere İİAB yapılmalıdır.
Tiroid kanserleri için bilinen en önemli risk faktörleri; iyonize radyasyona maruz kalma, ailede kuvvetli tiroid kanseri öyküsüdür. Ayrıca yaş ve cinsiyet de diğer risk faktörlerdir. 15> yaş ve 50< yaştaki kişilerde mevcut olan nodüllerin kanser olma ihtimali 15-50 yaş arasındaki insanlara göre daha fazladır. Erkeklerde tiroid nodülünde kanser saptanma oranı kadınlara göre daha fazladır. Sert olan ve mobil olmayan nodüller malignite açısından şüphelidir. Beraberinde ses kısıklığının olması şüpheyi daha da arttırır. Etraf lenfatik doku da büyümüş lenf nodları da malignite lehinedir.
Tiroid insidentalomalarının ayırıcı tanısında TFT içerisinde sadece serum TSH düzeyinin ölçülmesi tavsiye edilmektedir.
CT ve MR tiroid incelemeleri için USG kadar duyarlı ve özgül değildir. Her iki yöntemde de saptanan nodüllerin malignite kriterleri açısından değerlendirilebilmeleri için kısıtlı kabiliyete sahiptirler.CT ve MR’da nodüllerin malign olup olmadığı sadece lokal invazyon bulgularına dayanmaktadır. USG’nin tiroid nodüllerinin malignite açısından değerlendirilmesinde duyarlılığı %80’ler, özgüllüğü ise %70’ler civarındadır. USG ile 1-3 mm’ye kadar olan tiroid nodülleri görüntülenebilmektedir.
Tiroid USG: nodülün karekterizasyonu (solid/kistik), başka nodüllerin varlığı, tespit edilen nodüllerin takibi, tiroidit varlığı, varsa eşlik eden patolojik lenf nodlarının görüntülenmesi, biyopsi için kılavuz olarak kullanılabilir. Nodülün irregüler olması,sınırının belirli olmaması ve hipoekojen punktat kalsifikasyon içeren bir görünüme sahip olmasının malignite açısından en yüksek duyarlıklık ve özgüllüğe sahip olduğu gösterilmiştir.
Yalnızca TSH düzeyi baskılanmış hastalarda tiroidin İ123 veyaTc 99 ile sintigrafik görüntülemesinin yapılması tavsiye edilmektedir. Tiroidde saptanan nodüllerin yaklaşık%5’i hiperaktif (toksik) olarak saptanmaktadır. Ancak hiperaktif nodüllerin %5’inden daha azında kansere rastlandığı rapor edilmiştir.
Tiroid nodüllerinin tanısı için kullanılan en değerli ve altın standart olarak kabul edilen yöntem İİAB’dir. Ucuz, kolay, hızlı ve doğruluğu yüksek bir yöntemdir. Hematom ve ağrı gibi komplikasyonların görülme sıklığı oldukça düşüktür.
TİİAB endikasyonları: boyuna ışın, aile hikayesi olanlarda tüm boyuttaki nodüllere, 10 mm küçükse şüpheli özellikleri olanlara, USG’de kapsül dışı invazyon, metastatik servikal LAP varsa, nodül 10-15 mm’den büyükse TİİAB yapılır.
MNG’de TİİAB: dominant değildir USG kriterleri ve lap varlığına göre. Sıcak ya da ılık nodüllere değil. Biyopsiler; en az 10 hücre içeren 6 hücre grubu içermelidir. 5 kategori vardır; non-diagnostik, benign, indetermine, şüpheli ve malign.
Benign: makrofolliküler adenom, kolloid nodül, kronik lenfositik tiroidit, granülomatöz tioroidit, kist.
Malign: papiller, medüller, anaplastik, metastatik kanser, lenfoma.
Indetermine: folliküler neoplazm, hurtle hücreli neoplazm.
İİAB’nin başarılı olabilmesi iki faktöre bağlıdır; sitolojik analiz için yeterli örneğin alınabilmesi, bu aspiratları değerlendirecek deneyimli bir sitopatoloğun var olmasıdır. İİAB sonucu malign veya şüpheli olarak rapor edilenlere cerrahi girişim tavsiye edilmektedir. İİAB sonucu benign gelen olgulara ise daha ileri bir tetkik yapılmaması önerilmekte ve sadece periyodik takibe alınması önerilmektedir. Bu takibin klinik muayene ve USG ile yapılması önerilmektedir. Kontrol aralığı için önerilen süre 6-18 ay arası değişkenlik göstermektedir. İİAB sonucu yetersiz ise tekrar İİAB yapılır. Bu hastalarda İİAB öncesi nodülün görüntüsü ve hastanın kliniği şüpheli bulgular içeriyorsa bir ay içerisinde İİAB’nin tekrarlanması veya cerrahiye gidilmesi önerilmektedir. Ancak nodül şüpheli bulgular içermiyorsa üç ay beklenebileceği bildirilmiştir.
Kime, hangi nodüle biyopsi yapılmalı: seçim için kullanılan kriterler; kişinin özgeçmişi, klinik muayene bulguları, nodüller’in USG bulgularıdır, nodül boyutları. Kişinin özgeçmişinde iyonize radyasyona maruz kalma veya yakın akrabasında tiroid kanseri/ MEN öyküsünün olması durumunda; nodüller malignite özellikleri taşımasa dahi biyopsi önerilmektedir. Nodülün ele gelmesi durumunda maligniteyi düşündüren muayene bulguları (sert, fikse nodül, servikal LAP ele gelmesi) var ise yine USG bulgusu ne olursa olsun nodüle İİAB yapılması uygundur. Hastanın öykü ve fizik muayenesinde herhangi bir özellik olmaması durumunda İİAB gerekliliğini USG belirler. USG’de malignite düşündüren nodüllere, boyutu 10-15 mm büyük nodüllere İİAB yapılmalıdır. Çeşitli çalışmalarda İİAB için eşik kriterleri hem nodülün boyutuna hem de nodülün diğer USG özelliklerine göre belirlenmiştir.
L-tiroksin süpresyon tedavisi önerilmez. Büyüyen nodüller için USG kontrolü ve İİAB yapılmalıdır. Opere olması gerekirse 2. trimester ya da postpartum dönemde opere edilmelidir.
Büyüklerdekine benzerdir. Fakat malignite görülme riski daha yüksektir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?