Bu yazımızda Tip 1 diyabet hastalarının yaşam kalitesini önemli oranda yükselten diyet tedavisi ve egzersiz uygulamaları hakkında genel bilgiler vermeye çalışacağım.
Genetik ve çevresel faktörler, belirli virüslere maruz kalmak gibi pek çok faktör tip 1 diyabet gelişimine neden olabilir. Tip 1 diyabet, genel olarak ilkokula başlama döneminde ve adolesan çağında daha sık rastlanmakla birlikte, herhangi bir yaşta görülme riski vardır. Günümüzde tip 1 diyabetin kesin tedavisi veya korunma yöntemi yoktur, ancak iyi bir takip ile hastalık iyi yönetilebilir ve hastanın zarar görmesi önlenebilir. Bu nedenle hastaların takibi ve onlara yönelik beslenme ve egzersiz programlarının hazırlanması büyük bir öneme sahiptir. Mevcut tedavi yöntemleri ve takip olanakları ile tip 1 diyabetli hastaların, geçmişteki döneme göre daha uzun ömürlü ve sağlıklı oldukları bilinmektedir.
Tip 1 diyabet tedavisinin erken dönemdeki ana amacı; diyabetik ketoasidoz ve aşırı yüksek hiperglisemiyi tedavi etmektir. Yeni tanı konulan tip 1 diyabetli hastaların durumları stabil olana kadar hastanede gözetim altında olmalarında yarar vardır. Tedavinin uzun dönemdeki amaçları ise; belirtileri azaltmak ve diyabetle ilişkili göz, böbrek, sinir, ayak ve kalp-damar hasarlarını önlemektir.
Tip 1 diyabet tanısı almış her hastanın ömürboyu;
Tip 1 diyabetli hastalar için beslenme çok önemli bir konu olarak ele alınmalıdır. Bu kişilerin her gün aynı saatlerde yemek yemesi, ayrıca önerilen beslenme planı ve gıda seçeneklerine uyması gerekmektedir. Diyabet hastalarının doktorlarının yönlendirmesi ile deneyimli bir diyetisyenden yardım alınması şiddetle önerilen bir konudur.
Diyabet hastaları için bilimsel beslenme önerileri ve uyarılar
Popüler inanışın aksine, aslında diyabet diyeti diye bir olgu yoktur. Artık diyabetlilere ömür boyu sıkıcı, yasaklayıcı veya kısıtlı diyetler önerilmemektedir. Tam tersine diyabetlilere meyve, sebze ve tam taneli tahıllardan zengin bir beslenme planı sunulmaktadır. Çünkü bu tür gıdaların besleyici değerleri yüksek, buna karşılık yağ ve enerji içerikleri ise düşüktür.
Tip 1 diyabetli hastaların yedikleri gıdalardaki karbonhidrat miktarlarını bilmesi önemlidir. Bu nedenle hastaların beslenme programları ve nitelikleri konusunda bilgilendirilmesi önemlidir. Hekimler ve diyet uzmanları tedavi planı yaparken “karbonhidrat/insülin oranı”nın hesaplanması konusunda hastayı bilgilendirmeli ve hasta kaç gram karbonhidrat aldığında bir ünite insülin yapması gerekeceğini öğretmelidir.
Diyabet (şeker hastalığı) nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavisi
Fiziksel aktivite tip 1 diyabet hastaları için önemli bir konudur ve günlük rutin programa alınması hasta için büyük faydalar sağlayacaktır. Hastaların düzenli egzersiz yapması, kan şekerini düşürerek diyabet kontrolüne yardımcı olur. Egzersiz, aynı zamanda fazla kalorileri yakarak sağlıklı kiloya ulaşmayı kolaylaştırır. Diyabetli kişilerin haftada en az 5 gün ve günde en az 30 dakika süreli yürüme, koşma, yüzme, bisiklete binme gibi aerobik egzersizleri yapması önerilmektedir. Bununla beraber gerilme ve kuvvet artırıcı egzersizler de önemlidir. Hastalar yoğun bir egzersiz programına başlamadan önce, mutlaka hekimine danışmalıdır. Tip 1 diyabetli kişilerin egzersizden önce, egzersiz sırasında ve sonrasında uymaları gerekli pek çok kural vardır.
Tip 1 diyabeti olan hastalar için önerilen diyet halkın geneline verilen genel tavsiyelerden pek farklı değildir, yani enerji, besinler, eser elementler ve minerallerin dengeli bir alımını sağlayan sağlıklı bir diyet. Enerji alımı hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre ayarlanır ve aşırı kilonun gelişmesinden kaçınılır. Öğünler ve ara öğünler hastanın günlük rutinine, mevcut insülin tedavisine ve egzersiz miktarına göre planlanmalıdır.
Modern insülin pompaları ve çoklu günlük enjeksiyonları içeren rejimler (“bazal bolus rejimleri”), yemek zamanı alınan insülin (bolus) dozunun öğünün miktarına ve özellikle de karbonhidrat miktarına karşılık gelmesi koşuluyla, öğünlerin zamanlaması ve miktarı açısından büyük ölçüde esnekliğe imkan vermektedir. Yetişkin hastalar için özel öğünplanlaması gerekli değildir. Amaç hastaya, kan şekeri ölçümlerinden yararlanarak ve karbonhidratların miktarını değerlendirerek bolus dozunu öğününe göre nasıl ayarlayacağını öğretmektir.
Bazal insülin olarak eğer uzun etkili insülin glarjin veya insülin detemir kullanılıyorsa, karbonhidratlı gıdalar tüketilirken daima hızlı etkili insülinden (insani insülin analogları: insülin lispro, aspart veya glulisin) bir bolus enjeksiyonu yapılmalıdır. (karbonhidratlar egzersize hazırlamak veya hipoglisemi tedavisi için verilmediği takdirde) Ancak, öğün vaktinde bolus enjeksiyonu olarak kullanılan kısa etkili insani insülin (çözünür insülin), hem o sırada yenilecek öğünü hem de daha sonraki bir ara öğünü karşılayacak şekilde tasarlanmıştır. Günde iki veya üç enjeksiyonu gerektiren rejimler daha katıdır ve hem öğünler hem de karbonhidrat miktarlarının önceden enjekte edilen insüline göre ayarlanması gerekir. Tip 1 diyabetlilerde kardiyovasküler hastalık riski yüksektir.
Karbonhidrat alımına ek olarak diyet tedavisinin kardiyovasküler risk faktörlerini de dikkate alarak diyetin genel anlamda sağlıklı bir diyet olmasını sağlaması gerekir. Öğünlerin planlamasına yardımcı olmak üzere, örneğin tabak modeli gibi birçok pratik rehber mevcuttur. Yağlar toplam enerji alımın en fazla%25–35’ini oluşturmalıdır. Uygulamada bu, tam yağlı süt, katılaştırılmış bitkisel yağlar ve yağ içeriği yüksek et ürünlerinin tüketimini sınırlandırmak anlamına gelmektedir. Doymamış yağlar ve balık tüketimi teşvik edilmelidir.
Önerilen protein oranı toplam enerji alımının %10-20’si kadarıdır. Eğer hastada diyabet ile bağlantılı nefropati varsa, tedavi için bir diyetisyenin değerlendirmesi ve tavsiyesi gereklidir. Uzun vadeli hedef, toplam enerjinin yaklaşık yarısının karbonhidratlardan elde etmek olmalıdır. Öğün vaktinde yapılan insülin enjeksiyonu, farklı günler ve farklı öğünlerdeki besinsel değişikliklere göre ayarlanır. Genel görüşe göre, tip 1 diyabeti olan bir hasta için asgari karbonhidrat alımı yaklaşık 130 g/24 saat olmalıdır; böylece karaciğerde glikoz üretiminden bağımsız olarak glikoz teminini sağlar. Hipertansif hastalarda tuz alımı da kısıtlanmalıdır.
Alkol, zehirlenmeye yol açacak miktarlarda tüketilmemelidir. Alkol, kanda glikoz konsantrasyonunu düşürür ve insülin gereksinimini azaltır ve bu nedenle kanda glikoz seviyelerine dikkat edilmezse şiddetli hipoglisemiye sebep olabilir. Diğer taraftan tatlı alkollü içecekler kanda glikoz konsantrasyonunu yükseltebilirler. Öğün vakti için insülin dozunu hesaplarken alkolün içerdiği karbonhidrat miktarı hesaba katılmaz.
Egzersiz fiziksel zindeliği geliştirir ve ruhsal durumu iyileştirir. Kanda glikozu daha iyi kontrol etmesinin yanı sıra hiperlipidemi, obezite ve insülin hassasiyeti üzerinde de faydalı etkisi vardır.
Kanda glikoz konsantrasyonu egzersiz sırasında, egzersizden hemen sonra veya egzersizden birkaç saat sonra aşırı derecede düşebilir. Yorucu veya uzun süreli egzersiz sırasında, egzersiz süresince etkin olan insülin dozu azaltılmalıdır ve/veya karbonhidratların miktarı arttırılmalıdır. Hasta, kendi kan glikoz seviyesini ölçerek, fiziksel aktiviteye göre insülin ve karbonhidrat alımını nasıl ayarlayacağını öğrenecektir. Yorucu veya uzun süreli egzersizle bağlantılı olarak, özellikle akşam saatlerinde yapılırsa, gece vakti ektili olacak insülin dozunun da azaltılması gerekir.
Fazladan “bol karbonhidrat” yenen döneme ek olarak, insülin miktarı çok düşükse veya fiziksel faaliyet aracılığıyla ortaya çıkan stres hormonları insülinin etkisine ağır basıyorsa, kanda glikoz konsantrasyonu egzersiz sırasında yükselecektir.
Kanda glikoz konsantrasyonundaki değişiklikler
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?