Dünyada Kalp Damar Hastalıkları ile İlişkili Ölümlerde Üçüncü Sırada Yer Alan Bacak Ve Akciğerlerdeki Kan Pıhtılarının (VTE) Hastanelerde Erken Ölüm ve Sakatlık Nedenlerinin Başında Geldiği Yeni Bir Bilimsel Bir Çalışmada Açıklandı. Dünya Tromboz Günü, kapsamlı bilimsel inceleme ve kamuoyu araştırması sonrası büyük ölçüde önlenebilir olan bu hastalığın farkındalığını oluşturmak ve halkı bilgilendirmek amacı ile oluşturulmuştur.
Dünyanın en büyük iki kalp damar hastalıkları ile ilişkili ölüm nedeni olan kalp krizi ve inmenin (felç) küresel sağlık öncelikleri olduğu halde üçüncü neden olan venöz tromboembolizm (VTE) veya bacak ve akciğerlerde oluşan kan pıhtıları, büyük ölçüde geri planda kalmıştır. Bu boşluğu gidermek üzere Uluslararası Tromboz ve Hemostaz Derneği (ISTH) dünya genelinde 175’den fazla sağlık / tıp ve hasta örgütleri ile birlikte Dünya Tromboz Günü (WTD) kampanyasını başlatmıştır. Bu projenin amacı halkı ve hekimleri bacakta ve akciğerde oluşan kan pıhtısının ölümcül olduğu, risk faktörleri ve önlenmesi konusunda bilgilendirmektir.
ISTH Dünya Tromboz Günü Yönlendirme Komitesi “Bu büyük ölçüde önlenebilir hastalık yıllarca dikkatlerden uzak kalmıştır ve bu krizi çözmek için hastalık bilincinin acilen arttırıması gerekmektedir.” diye duyuru yapmıştır ve “Yaptığımız çalışmada VTE’nin dünya hastalık yükünde önemli bir katkısı olduğu görüşmüştür. Her düzeyde farkındalığı artırmak ve önlenmesini sağlamak için kişisel olduğu kadar hasta, hekim ve sağlık otoriteleri ile birlikte çalışmak zorundayız”
Dünya çapında aynı anda Journal of Thrombosis and Haemostasis (JTH)[1] ve dört diğer önde gelen tromboz dergilerinde yayınlanan derlemelerden başlıca bilgiler:
Tromboz, atar ve toplar damar içinde kan pıhtısının oluşması ve kan akışını engellemesi durumuna verilen isimdir. Damar tıkanmasına bağlı olarak organ yetersizlikleri, sakatlıklar ve ölüm meydana gelebilmektedir. Dünyada ölüm nedenlerinin ilk sırasında tromboza yol açan kalp-damar hastalıkları gelmektedir. Akut koroner sendrom (kalp krizi ve benzeri olaylar) ve inmeler toplum tarafından iyi bilinen kalp-damar hastalıklarıyken, toplardamar tıkanıklığı (venöz tromboembolizm-VTE) konusunda yeterli bilgi birikimi ve farkındalık mevcut değildir.
VTE hem bacak derin damarlarında (derin ven trombozu-DVT) hem de akciğer damarlarında (pulmoner emboli-PE) ortaya çıkabilmektedir. VTE de sakatlığa ve ölüme yol açabilir. Özellikle hastanede yatan hastaların en önemli ölüm nedenlerinin başında pulmoner emboli gelmektedir. ABD ve Avrupa’da, VTE ilgili olaylar yüzünden AIDS, meme kanseri, prostat kanseri ve motorlu araç kaza ölümleri toplamından daha çok insan hayatını kaybetmektedir.
Derin ven trombozu yıllık görülme sıklığı binde 15 iken, pulmoner embolinin ise binde 9’dur. Görülme sıklığında en önemli etken yaştır. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artmaktadır. Altmış beş yaşından önce toplumdaki genel sıklık binde 2.3 iken, 65 yaş ve üstünde ise binde 13.8’e kadar çıkmaktadır. Erkeklerde kadınlara göre biraz daha fazla görülmektedir. Batılı toplumlarda görülme sıklığı benzer oranlarda iken Asya kökenli toplumlarda görülme sıklığı biraz daha düşüktür.
VTE oluşumunu kolaylaştırıcı risk faktörlerini geçici ve kalıcı risk faktörleri olarak iki ana başlıkta incelemek gerekir. Yaşamın herhangi bir zaman diliminde ve bir nedene bağlı olarak ortaya çıkan ama daha sonra tekrarlamayan risk faktörleri geçici risk faktörleridir.
Gebelik, lohusalık dönemi, doğum kontrol haplarının kullanımı, şişmanlık, hastaneye yatış, uzun süre hareketsiz yatmak, uzun süreli seyahatler, ortopedik ve genel cerrahinin büyük ameliyatları ve sigara kullanımı gibi durumlar geçici risk faktörlerindendir. Bu sayılanların yanında kanser, kalp yetersizliği, hastaneye yatış gerektiren dahili hastalıklar, felç ve böbrek- karaciğer gibi organ yetersizliği de VTE için risk faktörü olarak sayılmaktadır.
Kalıcı risk faktörleri ise çoğunlukla ailesel olup, aile bireylerinde var olan bir genetik bozukluğun kişiye geçmesi ile VTE oluşumuna yatkınlık sağlamaktadır. Vücudumuzda pıhtılaşmayı engelleyen sistemin bozukluklarında (antitrombin, protein C ve protein S eksikliği gibi) veya pıhtılaşmanın aşırı artmasına bağlı (Faktör V Leiden gibi) olarak ortaya çıkmaktadır. Ailesel trombozlar daha çok gençlerde ortaya çıkmaktadır. Yaşlı grupta bu risk faktörlerini aramak için özel çaba harcamamak gerekmektedir.
Uluslararası Tromboz ve Hemostaz Derneği Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu’yu kapsayan dokuz ülkede VTE’nin bilinirliliği konusunda bir çalışma yaptı. Anket çalışmasına katılan erişkinlerin sadece %50’si PE’yi duymuşken, DVT terimini duyanlar ise %44’de kalmıştır. Katılanların dörtte bir VTE oluşumuna yola açan risklerden haberdarmış. VTE belirtilerini ise sadece %28 oranındaki katılımcı bilmiş. VTE’nin önlenebilir bir hastalık olduğunu ise katılımcıların %45’i bilmiş.
Dünya Tromboz Günü başlangıcı 13 Ekim 2014’tür. Misyonu global kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerin başlıca nedenlerinden olan tromboz hakkındaki bilinci artırmak ve nedenleri, risk faktörleri, belirtileri ve bulguları hakkında farkındalık oluşturarak tromboembolik hastalık nedeniyle ölümleri ve sakatlıkları azaltmaktır.
Bacak ve akciğerlerde kan pıhtısı oluşumu önlenebilir. Öncellikle bireylerin kendi taşıdıkları risk faktörlerini bilmeleri gerekmektedir. Ailesinde VTE öyküsü olanların veya geçici risk faktörlerini taşıyan kişilerin VTE hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Uzun süreli yolculuklar venöz tromboz oluşma riskini 2-4 kat arttırır.
Altı-sekiz saatten uzun süreli hava yolculukları başta olmak üzere tüm yolculuklar için her 1-2 saatte bir ayağa kalkılması ve yürünmesi, seyahat esnasında sigara kullanmaktan kaçınılması, baskı oluşturmayan rahat giysilerin tercih edilmesi, bacakların sık olarak kasılıp gevşetilmesi, oturma pozisyonunun sık değiştirilmesi, sıvı kaybının önlenmesi ve bu amaçla tercihen alkol içermeyen sıvıların içilmesi, varis çoraplarının kullanımı ve uzun süreli hareketsizliğe yol açabilecek yatıştırıcılar ile alkol kullanımından kaçınılması önerilir.
Olguların çoğunluğu hastaneden taburcu edildikten 90 gün içinde ortaya çıkar. Aslında kan pıhtıları önlenebilir, hastane yatışı sonrası ortaya çıkan önde gelen ölüm nedenidir. Hastaneye yattıktan sonra bireyler, kan pıhtısı gelişme risklerine yönelik değerlendirilmeli ve koruyucu tedavi uygulanmalıdır. Hastanede iken, hastalar hareketli olmalı ve riski azaltmak için mümkün olduğunca sık yürümelidirler. Ayrıca, en önemlisi, bazı hastalar taburcu olduktan sonra profilaksinin devam etme ihtiyacı değerlendirilerek antiembolik çorap kullanımı devam edilmelidir. Gerekirse hasta evde bakımı için talimatlar verilmelidir.
Hastalığın işaretleri, bacakta pıhtı nedeniyle oluşan derin ven trombozu (DVT) ile akciğerlere oluşan pulmoner emboli (PE), birbirinden farklıdır. DVT bacak ağrısı, hassasiyet ve şişlik yaparken, PE nefes darlığı, göğüs ağrısı nefes almada güçlük ve öksürük ve bazen kanlı balgam yapabilir.
Yukarıda da belirtildiği gibi bacak ve akciğerlerde anormal kan pıhtısı oluşumu önlenebilir. Tıbbi testler tanıyı doğrulamak için gerekmektedir. İlgili testler aşağıda yer almaktadır. Kan damarlarını görüntülemek için yüksek frekanslı ses dalgaları kullanan ultrason (doppler ultrasonografi) kullanılabilir.
Venografi: Boyar madde ile damarı boyayarak bacak damarlarının içindeki pıhtı gösterilebilir. D-Dimer testi; kan pıhtılaşmasında kanda düzeyi yükselen bir kan testidir. Bilgisayarlı tomografi (BT) veya magnetik rezonans (MR) ile akciğer damarlarının boyar madde ile gösterilmesi ile akciğer embolisi tanısı konulabilir.
DVT ve/veya PE şüphesi olan hastalarda tanıyı doğrulamak için acilen yapılması gereken testler istenir ve hastalar kanama riski açısından hızlıca değerlendirilir. Kanama riski yüksek değil ise, sonuçlar çıkıncaya kadar kan sulandırıcı iğne veya haplarla tedaviye başlanır. Teşhis doğrulandıktan sonra en az 3 ay, genellikle 3-6 ay boyunca ilaçlar kullanılır.
Daha önceki standart tedavide 3-6 ay boyunca pıhtılaşma önleyici heparin ya da düşük moleküler ağırlıklı heparinler sonrası varfarin ile tablet olarak devam ediliyordu. Ancak yeni gelişimlerle hedefe yönelik tedaviler bulundu. Yeni grup kan sulandırıcılar olarak adlandırılan bu grup ilaçlar (dabigatranın, rivaroksaban ve apixaban) ülkemizde de mevcuttur. Yaşamı tehlikeye sokan akciğer embolilerinde ise hızlıca pıhtıyı eritmek için bazı özel hazırlanmış pıhtı eritici (trombolitik tedavi) ilaçlar da kullanılabilmektedir.
Kan pıhtılarının oluşumu çevresel veya yaşam şekline bağlı ortaya çıkabilir. Hastanede uzun süre yatış, östrojen kullanımı, gebelik, uzun menzilli uçuşlar bu hastalığa neden olduğu bilinirken nedeni bilinmeyen olaylar ve ailesel faktörlerde oluşumda yer alabilir.
Dünya çapında aynı anda Journal of Thrombosis and Haemostasis (JTH) ve dört diğer önde gelen tromboz dergilerinde yayınlanan derlemelerden başlıca bilgiler şu şekildedir:
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?