Gıda takviyelerinin yürürlükteki mevzuata göre unsurlarına bakıldığında “ilaç” sınıfında olduğunu vurgulayan Ecz. Nurten Saydan, “İlaç hizmeti eczacısız olması mümkün olmayan bir hizmettir. İlacı zehirden ayıran şey dozudur. Her ilaç, belirli sınırlar dışına çıkıldığında zarar vericidir, hatta öldürücü bile olabilir. Gıda takviyeleri, dozu belirlenmiş ilaçlardır. Halk arasındaki isimleri “bitkisel ilaçlardır”. Bunların satış yerleri eczanelerimizdir. Çünkü bunlar GIDA değildir. Gıda takviyesi isminin kullanılması bile sakıncalıdır” ifadesini kullandı.
TEİS Başkanı: Gıda takviyesi denilerek satılan ilaçlar ciddi sağlık riskleri yaratıyor
Bu tür ilaçların isimlendirilmesinde “gıda takviyesi” ibaresinin kullanılmasına karşı çıktıklarını vurgulayan Ecz. Nurten Saydan, “İsminin gıda takviyesi olması o ürünün ilaç olmadığı anlamına gelmez. İlaçlar ve bitkisel ilaçlar, eczacıların uzmanlık alanıdır. Yani bu ürünleri en iyi bilenler eczacılardır ve bunları kullanırken mutlaka eczacınıza danışmanız gerekmektedir. Gıda takviyesi adı altındaki ilaçların televizyon, internet, aktar, market gibi yerlerde reklamlarının yapılıp kontrolsüz şekilde satılması halk sağlını olumsuz yönde etkilemektedir” dedi.
Bu tür ürünlerin Sağlık Bakanlığı tarafından incelenip onaylandıktan sonra, doğru ellerden, bilgi verilerek halka ulaşmasının gerekliliğine işaret eden TEİS Genel Başkanı Nurten Saydan, disiplinsiz bir alanda “tamamen bitkisel”, “doğal ürün”, “mucizevi çözüm” gibi ifadelerle reklam temelli satışların yanlış kullanımlara yol açtığını kaydetti.
Ecz. Nurten Saydan şunları vurguladı: “Bu tip ürünlerin gelişi güzel kullanımı var olan hastalığı iyileştirmediği gibi, ilerde doğabilecek tedavisi mümkün olmayan sorunlara zemin hazırlayabilir. Yani tamamen bitkisel demek, ürünlerin masum olduğu anlamına gelmez. Bitkisel birçok ürün, yanlış kullanıldığı takdirde, başta karaciğer olmak üzere vücudun birçok organına zarar verebilmekte, zehire dönüşebilmektedir.
TEİS olarak, Osmanlıdan günümüze kadar uzun bir geçmişe sahip aktarlarımızın tabi ki var olmasına karşı değiliz, ancak vatandaşlarımıza ıhlamur, zencefil gibi geleneksel kullanımı olan tıbbi drogları doğru bir şekilde sunmalarının dışındaki alanlara, özellikle ilaç alanına müdahale etmeleri kabul edilebilir bir tutum değildir. Aktarlar takviye edici gıda adı altındaki ilaçların resmi satış yerleri değildir. Bu tür ürünlerin Sağlık Bakanlığı’ndan alınan ruhsatlarla üretilmesi ve eczanelerden verilmesi gerekmektedir.”
Ecz. Nurten Saydan, nitelikleri itibariyle kullanımı bilinçli yapılması gereken bu tür bitkisel ilaçların mutlaka Sağlık Bakanlığı’nın ruhsatı ve izni ile satışa sunulması ve halka eczaneler aracılığıyla ulaştırılması gerektiğini vurgulayarak, “Eczanelerimiz Sağlık Bakanlığı tarafından denetimi yapılan, ısı, nem ve diğer saklama koşullarının yanısıra mevcut ürünlerin son kullanım tarihlerinin kontrolü ile de kaliteli şekilde muhafaza edilen, insan sağlığına yönelik ürünlerin en güvenilir şekilde korunup saklandığı yerlerdir” dedi.
Gerek bitkisel ilaçların, gerekse geleneksel olarak tüketilen “drog”ların her türlü kullanımının büyük özen gerektirdiğini belirten Ecz. Nurten Saydan, herkes tarafından bilinen “zencefil” örneğini verdi. Saydan, “Bitkisel drogların satışında da çok dikkatli olunması gerekmektedir. Bitkisel ürünler sadece drog olarak bile masum değildir. En masum görünen zencefil; gebeliğin 2. ve 3. trimesterinde düşüğe neden olduğundan, eczanelerimizde pastillerini bile gebelere vermemekteyiz.
A vitaminini, GIS intoleransına neden olabilecek omega yağ asidi gibi bileşenleri içeren ürünler gıda kavramı altında ele alınamazlar. Vücut geliştirmede manipülatif kullanımı olan protein tozlarında bile tam bir başıboşluk yaşanmaktadır. Enerji veriyor, cinsel performansı artırıyor diye satılan “Gıda Takviyesi” adı altındaki sözde bitkisel ürünlerin neredeyse tamamında sildenafil; kilo verdiriyor diye satılan ürünlerin neredeyse tamamında sibutramin, tansiyon düşürenlerde atropin, şekeri düşürüyor denilenlerde metformin çıkıyor ve bu nedenle sürekli vatandaşlarımız sağlığını kaybediyor, hayatını riske atıyorken neden bu ürünler ruhsat ve üretim aşamasında rutin veya habersiz olarak Sağlık Bakanlığı’nca denetlenmesin? Bu ürünlerin yetkisinin Sağlık Bakanlığına geçmesinde halkın ve devletin ne gibi bir kaybı olabilir?” diye konuştu.
TEİS Başkanı Ecz. Nurten Saydan, ürünlerin öneminin ortada olduğunu vurgulayarak, aktarlığın akredite bir iş haline getirilmesi gerektiğini vurguladı. Saydan, “Biz aktarların gıda ve bitkisel ürünleri satmasına karşı değiliz. Öncelikle hala ruhsatsız olarak çalışan çok sayıda işyerinin bakanlıktan ruhsatlarını alarak çalışmalarını ve herkesin uzmanı olduğu konuda faaliyetlerini yürütmesini istiyoruz. İnsan sağlığı ruhsatsız, kontrolsüz üretim ve satışla korunmaz. Bu ülke ve vatandaşlarımızın sağlığı hepimizin önceliği olmak zorundadır” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?