“Son yıllarda immünoloji (bağışıklık bilimi) alanındaki gelişmelerle birlikte yapılan araştırmalar, nedeni izah edilemeyen düşüklerin yüzde 80’inin bağışıklık sistemindeki bozukluklara bağlı olabileceğini ve bunların birçoğunun yeni tedavi yöntemleri ile önlenebileceğini gösteriyor. Bağışıklık sistemi, insan vücudunun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan karmaşık bir sistemdir. Bağışıklık sistemi proteinleri tanıdık veya yabancı olarak gruplayarak, yabancı olarak grupladığı proteinlere karşı savaş açar. Hücrelerin tanıdık veya yabancı olarak algılanması, hücre yüzeyinde bulunan antijen olarak adlandırılan proteinler sayesinde gerçekleşir. Bu antijenlere karşı vücuttaki lökositler (beyaz küreler) antikor adı verilen kompleks bileşikler üretir. Bağışıklık sistemin çalışmasının en güzel ve en basit örneği mikroplar vücudumuza girdiğinde onlara karşı antikorların oluşması ve mikropları öldürebilmek için bunlara karşı bir dizi reaksiyon başlatmasıdır. İleride aynı mikroplarla tekrar karşılaşıldığında bu antikorlar yeniden hastalanmamızı önler.”
“Gebelik kayıplarına, infertiliteye ve tüp bebek uygulamalarında başarısızlığa yol açan 5 değişik immün problem kategorisi vardır” diyen Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, bu problemleri sıraladı:
Birinci kategorideki problemler hafiftir, fakat tedavi edilmediğinde daha ağır problemlerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu problemlerden bir tanesi de doğal öldürücü hücrelerdir.
CD56+ ve CD19+ 5+ Naturel Killer Hücrelerin (Katil Hücrelerin) Yol Açtığı Problemler:
Naturel Killer Hücreler olarak adlandırılan katil hücrelerin sayısı arttığında infertilite ve gebelik kayıpları görülür. Naturel killer testlerinde sitotoksisite (hücreye verilen zarar) artar, sitotoksisitenin artması embriyoya zarar verir.
Bu hücreler normalde sadece kanda bulunurken kadınların yüzde 2’sinde rahimde de bulunur. Bu hücreler adet siklusunun 26. gününde alınan endometrial biyopsi ile belirlenir.
Katil hücreler sitokin adı verilen maddeleri üretir. Sitokinlerden en önemlisi Tümör Nekroz Faktör Alfa ‘dır. İmplantasyonu (embriyonun rahme tutunmasını) önler.
Plasental hücrelere zarar vererek desidua tabakasında harabiyete ve düşüğe yol açar.
Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde bebeğin kalp atışlarının yavaşlamasına, gebelik kesesinin normalden küçük olmasına ve amniyotik sıvının (bebeğin içinde yüzdüğü sıvının) normalden az olmasına neden olur.
Plasenta çevresinde kanamalara neden olarak anne adayında lekelenme ve vajinal kanamaya yol açar.
Bazı kadınlarda gelişmekte olan yumurtaları etkileyerek yumurtaların DNA’sına zarar verir, embriyoda fragmantasyon, hücre bölünmesinde yavaşlama ve embriyo kalitesinde bozulmaya neden olur.
Bu tarz durumlarda tedavi yöntemi olarak uzun yıllardır dünyada ve kliniğimizde uygulanan ‘Paternal Lenfosit İmmünizasyonu’ yani baba adayından alınan kandan lenfosit hücrelerinin ayrıştırılarak anne adayına aşı olarak verilmesi uzun yıllardır başarı ile uygulanmaktadır.
Bir diğer yöntem ise;
İntravenöz İmmünglobulin G (IVIG) tedavisidir ki buda hazır olarak satılan preparatların anne adayına damardan yavaş yavaş verilmesi ile bağışıklık sistemi baskı altına alınır ve tekrarlayan düşüklerin önüne geçilir. Bu tedavilerimiz sonucunda geçmişinde 10-15 kez başarısızlığı olan birçok hastada başarılı sonuçlar elde etmiş bulunmaktayız.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?