MSD ilaç tarafından desteklenen çalışmanın sonuçlarına göre, standart tedaviye eklenen, DPP-4 inhibitörü sitagliptin, primer bileşik kardiyovasküler sonlanım noktalarında sitagliptin, plaseboya non- inferior. (Primer bileşik kardiyovasküler sonlanım noktaları; KV ilişkili ölüm, ölümcül olmayan MI, ölümcül olmayan inme, hastaneye yatış gerektiren kararsız anjinanın doğrulanmasına kadar geçen zaman olarak tanımlanmıştır.)
Sonuç olarak primer sonlanım noktaları; Tedavi Amaçlı (ITT) Analizde, sitagliptin ile tedavi edilen hastaların yüzde 11.4’ünde (n=839) ve plasebo ile tedavi edilen hastaların yüzde 11.6’sında (n=851) Per Protokol analizde, sitagliptin ve plasebo gruplarındaki hastaların yüzde 9.6’sında (n=695) meydana gelmiştir.1 (non-inferorite için p<0.001).
Ek olarak, iki temel sekonder sonlanım noktası olan kalp yetmezliğine bağlı hospitalizasyon ve tüm nedenlere bağlı mortalite oranları sitagliptin ve plasebo alan tedavi kolları arasında benzer çıkmıştır. Bu bilgiler Amerikan Diyabet Derneği’nin 75’inci Bilimsel Oturumunda 8 Haziran 2015 tarihinde sunularak aynı gün New England Journal of Medicine Dergisinde yayımlanmıştır.
Oxford Üniversitesi Profesörü ve Diyabet Çalışmaları Bölüm Direktörü, aynı zamanda çalışmanın eşbaşkanı Rury Holman, “Tip 2 diyabeti olan hastalar, kan şekerlerini kontrol etmeye yardımcı olmak için antihiperglisemik ilaçlara gereksinim duymaktadır. Söz konusu hastalar artmış kardiyovasküler komplikasyon riski taşıdıkları için, bu ilaçların kardiyovasküler güvenliliğini anlamak önemlidir” demiştir. “TECOS Kardiyovasküler Güvenlilik Çalışması sonuçları, sitagliptin’in, yüksek kardiyovasküler risk taşıyan tip 2 diyabetli hastalardan oluşan kapsamlı bir grupta kardiyovasküler olay riskini artırmadığını göstermiştir.’’
TECOS Kardiyovasküler Güvenlilik Çalışması Tip 2 diyabeti ve doğrulanmış bir kardiyovasküler hastalığı bulunan hastalarda; sitagliptinin uzun süreli kardiyovasküler güvenliliğini değerlendirmek amacıyla yapılmış ve sitagliptin içermeyen standart tedavi ile sitagliptin içeren tedavinin karşılaştırıldığı bir çalışmadır. Sitagliptin, primer bileşik kardiyovasküler sonlanım noktalarında beklenileni karşılamaya ek olarak, sekonder birleşik kardiyovaküler sonlanım noktalarında da beklenileni karşılamıştır. (Sekonder birleşik kardiyovasküler sonlanım noktaları; KV ilişkili ölüm, ölümcül olmayan MI, ölümcül olmayan inme, hastaneye yatış gerektiren kararsız anjinanın doğrulanmasına kadar geçen zaman olarak tanımlanmıştır.) Sitagliptin içeren tedavinin, sitagliptin-dışı standart tedaviye non-inferior olduğu gösterilmiştir ( non-inferiorite için p<0.001).
Kardiyovasküler olayın ilk doğrulamasına kadar geçen zaman olarak tanımlanan sekonder bileşik kardiyovasküler sonlanım noktalarına ek olarak kalp yetmezliği nedeniyle hastaneye yatış oranı sitagliptin ile tedavi edilen hastaların %3.1’inde (n=228), plasebo ile tedavi edilen hastaların yüzde 3.1’inde (n=229) raporlanmıştır. Tüm nedenlere bağlı mortalite oranı her iki tedavi grubunda benzerlik göstermiş, sitagliptin grubundaki hastaların %7.5’inde (n=547), plasebo grubundaki hastaların ise %7.3’ünde (n=537) meydana gelmiştir.
Kalp yetmezliği nedeniyle ilk hospitalizasyon veya ilk kardiyovasküler nedenli ölüm zamanının bileşik değerlendirildiği sekonder sonlanım nokta analizine ek olarak, ilk doğrulanan hospitalizasyon veya kardiyovasküler ölüm; sitagliptin grubunda %7.3 (n=538), plasebo grubunda %7.2 (n=525) olarak gerçekleşmiştir. Kardiyovasküler nedenli ölüm oranları sitagliptin grubunda %5.2 (n=380), plasebo grubunda %5.0 (n=366) olarak gözlenmiştir.
Kardiyovasküler ilişkili olmayan ölüm oranı her iki tedavi grubunda %2.3 olmuştur. Enfeksiyon nedeniyle ölüm sitagliptin ve plasebo gruplarında sırasıyla %0.6 ve %0.7 bulunmuştur.
Merck Araştırma Laboratuvarları Başkanı Dr. Roger M. Perlmutter: “TECOS Kardiyovasküler Güvenlilik Çalışması sonuçlarının, sitagliptin’in kardiyovasküler güvenlilik profili konusunda önemli klinik bilgiler sağladığına inanıyoruz. TECOS Kardyovasküler Güvenlilik Çalışması; Oxford Üniversitesi, Duke Klinik Araştırma Enstitüsü ile Merck bilim adamlarının dünya genelindeki Tip 2 Diyabet hastalarının iyileşmesi için gösterdiği çabayı en iyi şekilde yansıtmaktadır.’’
Glukoz kontrolündeki farklılıkların, kardiyovasküler sonuçlar üzerindeki olası etkiyi en aza indirmek için, çalışma tedavi grupları arasında benzer glukoz kontrolü (glisemik dengeyi) amaçlamıştır. Dört ayda, sitagliptin kolundaki ortalama HbA1c seviyesi, plasebo grubu ile mukayese edildiğinde %0.4 daha düşük gerçekleşmiş; bu fark, hasta takibi süresince %0.1 oranında daha da azalmıştır. Sitagliptin ile tedavi edilen hastaların HbA1c seviyesindeki farklılık toplamda %-0.29 olarak sonuçlanmıştır.
Plasebo grubu ile karşılaştırıldığında, sitagliptin grubunda daha az hasta çalışma sırasında ilave antihiperglisemik ajan almış (ilave antihiperglisemik ajan alan hasta sayısı sırasıyla plasebo grubu için: 2.046, Sitagliptin grubu için 1.591 ; p<0.001) ve daha az hasta kronik insülin tedavisi almaya başlamıştır (kronik insülin tedavisi almaya başlayan hasta sayısı sırasıyla plasebo grubu için: 744, Sitagliptin grubu için 542 ; p<0.001).
TECOS Kardiyovasküler Güvenlilik Çalışması Merck sponsorluğunda ve Oxford Üniversitesi Diyabet Çalışmaları Bölümü (DTU) ile Duke Üniversitesi Klinik Araştırmalar Enstitüsü (DCRI) arasındaki bağımsız bir akademik araştırma işbirliğiyle gerçekleştirildi. Aralık 2008 ve Temmuz 2012 tarihleri arasında 38 ülkeden toplamda 14,735 hasta randomize edildi. Hastaların 14.671’i ITT analiz popülasyonuna dahil edildi; mevcut tedaviye ek olarak, söz konusu hastaların 7,332’si sitagliptin, 7,339’u plasebo koluna ayrıldı. Hasta takip süresi ortalama üç yıl, maksimum 5.7 yıl idi.
JANUVIA Tip II diyabet hastalarında;
Diyet ve egzersizin tek başına yeterli kontrolü sağlayamadığı ve metformin intoleransı olan ya da metformin kullanımının kontrendike olduğu hastalarda monoterapi olarak glisemik kontrolü geliştirmek içi endikedir.
Diyet ve egzersizle birlikte metforminin tek başına yeterli glisemik kontrolü sağlayamadığı durumda metforminle kombine kullanılarak glisemik kontrolü geliştirmek için endikedir.
Diyet ve egzersizle birlikte maksimal tolere edilebilir dozda sülfonilürenin tek başına yeterli glisemik kontrolü sağlayamadığı durumda ve metforminin kontrendikasyonlar veya intolerans nedeni ile uygun olmadığı durumlarda sülfonilüre ile kombine kullanımda glisemik kontrolü geliştirmek için endikedir.
Diyet ve egzersizle birlikte peroksizom proliferatör-aktive edici gamma reseptör (PPARγ) agonistinin (tiazolidindionlar) tek başına yeterli glisemik kontrolü sağlayamadığı durumlarda PPARγ agonistiyle (tiazolidindionlar) kombine kullanılarak glisemik kontrolü iyileştirmek için endikedir.
Diyet ve egzersizle birlikte ikili sülfonilüre + metformin tedavisinin yeterli glisemik kontrolü sağlayamadığı durumlarda JANUVIA sülfonilüre ve metformin ile kombine kullanılarak glisemik kontrolü geliştirmek için endikedir.
Diyet ve egzersizle birlikte ikili metformin + PPARγ agonisti (tiazolidindionlar) tedavisinin yeterli glisemik kontrolü sağlayamadığı durumlarda JANUVIA metformin ve PPARγ agonisti ile kombine kullanılarak glisemik kontrolü geliştirmek için endikedir
Diyet ve egzersizle birlikte insülinin stabil dozajı ile yeterli glisemik kontrol sağlanamadığında insüline ilave tedavi (metformin ile birlikte veya metformin olmaksızın) olarak da kullanımı için endikedir.
DPP-4 inhibitörleri kullanımı akut pankreatit gelişme riskiyle ilişkilendirilmiştir. Hastalar akut pankreatitin karakteristik semptomları açısından bilgilendirilmelidir: persistan şiddetli abdominal ağrı. JANUVIA tedavisine son verildikten sonra pankreatitte düzelme gözlemlenmiştir (ek tedaviyle ya da ek tedavisiz) ancak ölümcül ve ölüme yol açmayan hemorajik veya nekrotizan panktreatit vakaları çok seyrek rapor edilmiştir. Pankreatit şüphesi varsa, JANUVIA ya da diğer potansiyel şüpheli tedaviler bırakılmalıdır; akut pankreatit teşhisi doğrulanırsa JANUVIA tekrar başlatılmamalıdır. Pankreatit hikayesi olan hastalarda dikkatli olunmalıdır.
JANUVIA® Tip I diyabetli hastalarda veya diyabetik ketoasidozu olan hastaların tedavisinde kullanılmamalıdır. JANUVIA® kullanan hastalarda pazarlama sonrası dönemde ölümcül ve ölüme yol açmayan hemorajik veya nekrotizan formları da içeren akut pankreatit advers reaksiyonları spontan olarak bildirilmiştir. Bu raporlar büyüklüğü bilinmeyen bir popülasyondan gönüllü olarak alındığından, bu olayların sıklığını güvenilir şekilde hesaplamak veya ilaca maruz kalımla nedensel ilişkiyi ortaya koymak genellikle mümkün olmamaktadır. Hastalar akut pankreatitin karakteristik semptomları açısından bilgilendirilmelidir: persistan şiddetli abdominal ağrı. JANUVIA® tedavisine son verildikten sonra pankreatitte düzelme gözlemlenmiştir (ek tedaviyle ya da ek tedavisiz). Pankreatit şüphesi varsa, JANUVIA® ya da diğer potansiyel şüpheli tedaviler bırakılmalıdır. JANUVIA® böbrekler yoluyla atılır. Böbrek fonksiyonu normal olan hastalardakiyle benzer plazma JANUVIA® konsantrasyonlarına ulaşmak için, orta derecede ve şiddetli böbrek bozukluğu olan hastalarda ve hemodiyaliz veya periton diyalizi gereken SEBH’li hastalarda daha düşük dozlar tavsiye edilir. JANUVIA®’nın başka bir antidiyabetik ürünle kombine kullanımı düşünülürken, diğer ürünün böbrek bozukluğu olan hastalarda kullanım koşullarının gözden geçirilmesi gerekir.
1Primer Bileşik Kardiyovasküler sonlanım noktaları açısından sitagliptinin plaseboya non-inferiorite temel hipotezi Protokol Uyarınca [Per Protocol (PP)] analizine dayandırıldı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?