Dünyada gelişen tanı teknolojilerinin kanserin önlenmesinde ve erken teşhisinde kritik öneme sahip olduğuna değinen Prof. Dr. Karateke, Angelina Jolie’nin meme dokusunu aldırma kararını da son derece doğru bir karar olarak değerlendirdi.
Meme kanseri hastaları, kemoterapi, hormonal tedavi veya profilaktik salfingo ooferektomi (yumurtalıkların ve tüplerin alınması işlemi) sonrası düşen östrojen seviyeleri ile bağlantılı olarak tedavi süresince veya sonrasında çeşitli jinekolojik sorunlarla karşılaşabilmekteler.
Kemoterapi alan hastalarda, bağışıklık (immun) sisteminin baskılanması ve yumurtalık fonksiyonlarının etkilenmesi sonucu vajinal ekosistemin değiştiğini vurgulayan Prof. Dr. Karateke; “Böylece vulvar ve vajinal enfeksiyonlarlara eğilim artar. Yine, seksüel bezlerde sekresyon kaybı nedeniyle cinsel ilişki ile ağrı gözlenebilmektedir” dedi.
Meme kanseri neden olur? Belirtileri, tedavisi ve elle muayenesi
“Hormona duyarlı meme kanserinde Tamoksifen, memeye antiöstrojenik (östrojen hormonunu baskılaması) etkisi nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır. Tamoksifen kullanımı sağ kalımı önemli oranda artırmaktadır. Bununla birlikte, tamoksifen tedavisi alan menopozdaki hastalar, tedavinin dozajı ve süresine göre, rahim kanseri açısından 2-3 kat artmış riske sahiptirler” diyen Prof. Dr. Karateke’ye göre: “Hormonal tedaviye başlamadan önce, menopozdaki hastalar Tamoksifen’e bağlı rahim kanseri gelişme olasılığı açısından yüksek riskli ve düşük riskli olmak üzere iki gruba ayrılır. Transvajinal ultrasonografi, sonohisterografi veya ofis histeroskopi ile saptanan endometrial polip (rahim içi polip), hastayı yüksek riskli sınıfa sokar. O yüzden, tamoksifen tedavisine başlamadan jinekolojik muayene yapılması önerilmektedir.”
Ailesel meme ve yumurtalık kanseri sendromu olan ailelerin büyük bir çoğunluğunda BRCA-1 veya BRCA-2 gen mutasyonunun varlığından söz eden Karateke: “Bu genlerde mutasyon varlığı, hastanın kesin olarak kansere yakalanacağını göstermese de, ömür boyu meme kanseri riskinin % 80’lere, yumurtalık kanseri riskinin ise %50’lere vardığı göz önünde tutulmalıdır. Bu hastalarda profilaktikooferektomi ameliyatı (koruyucu amaçla yumurtalıkların ve tüplerin alınması işlemi) 40 yaşından itibaren veya doğurganlık tamamlandıktan sonra önerilir. Genetik testler, maliyet-etkinlik hesaplandığında tüm meme kanseri olan hastalarda uygulanamaz.
Aşağıdaki özelliklerden herhangi birine sahip hastalara ailesel meme ve yumurtalık kanseri sendromu açısından genetik danışma öneriliyor:
1. 1. veya 2. derece akrabalarında yumurtalık kanseri hikayesi varlığı.
2. 50 yaşından önce meme kanseri geçirmiş 1. derece akrabası olması.
3. Herhangi bir yaşta meme kanseri geçirmiş 2 veya daha fazla 2. derece akrabası olması.
4. Kendisinde veya akrabasında iki taraflı meme kanseri hikayesi olması.
5. Erkek akrabasında meme kanseri hikayesi olması.
Gündemin baş sıralarında yer alan ve sosyal platformlarda çok konuşulan ünlü yıldız Angelina Jolie’nin meme dokusunu aldırmasını değerlendiren ve bu kararı doğru bulan Prof. Dr. Ateş Karateke, “40 yaşından itibaren ve doğurganlık tamamlandıktan sonra yumurtalıkların ve tüplerin alınması nasıl önerilebiliyorsa, genetik yatkınlığı olan meme kanser riski yüksek hastaların da meme dokusunu aldırması yanlış bir karar değil. Jolie’nin gerek annesi gerekse teyzesinin kanser geçmişi incelendiğinde ciddi risk altında olduğu görülmektedir. Angelina Jolie’nin almış olduğu bu karar, konuyu gündeme getirmesi açısından da ayrıca önemlidir. Gelişen tıp teknolojileri kişilere hem kendi dokusumdan hem de protez destekli çözümler sunmakta, kadınların cinsel kimliğine zarar vermemektedir. Burada önemli olan kanseri önleyebilecek erken tanı yöntemlerine inanmak ve uygulamak” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?