“Danimarkalı araştırmacılar, insanlardan herhangi bir fark yaratıp yaratmadığını görmek için bir hafta boyunca sosyal medya hesaplarını kullanmayı bırakmalarını istediler. Araştırmacılar, bin 95 Danimarkalı katılımcıyı iki gruba ayırdılar. Bir grup normal koşullarda Facebook’u kullanmaya devam ederken diğerleri sosyal paylaşım sitesini bir hafta boyunca kullanmayı bıraktı.
Haftanın bitmesinden sonra, katılımcılardan “yaşam doyumlarını” 10 puan üzerinden değerlendirmeleri istendi. Daha sonra bu durum, çalışma başlamadan önce verdikleri puanla karşılaştırıldı. Araştırmacılar, Facebook kullanmaya devam eden grubun başlangıçta 7.67 puanı olduğunu tespit ettiler. Bu durum, hiçbir şeyin değişmediği bir sonraki haftada marjinal olarak 7.75’e yükseldi.
Ancak siteyi terk eden grup için ortalama mutluluk derecesi 7.56’dan 8.12’ye yükseldi. Ayrıca, bu katılımcıların Facebook’ta kalanlara kıyasla daha kararlı ve hevesli olduklarını ve daha az endişeli, yalnız ve stresli oldukları bulundu.”
Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, araştırmanın sonuçları üzerine şu değerlendirmeyi yaptı: “Facebook, gerçeklik algımızı ve diğer insanların hayatlarının gerçekten nasıl olduğunu çarpıtıyor. Vitrin gibi sunulan sahte bir yaşantının ya da bir anlık bir mutluluk görüntüsünün insanların tüm hayatlarına yayılan bir mutluluk olduğu şeklinde yanlış bir algının zihinlere yerleşmesine hizmet ediyor.
İnsanlar başkalarıyla karşılaştırmalar yaparak hayatta nasıl olduklarına, daha iyi ya da daha kötü olduklarına karar verebiliyorlar. Çoğu kişi Facebook’ta, gülüşmelerin olduğu bir toplantıyı, bir buluşmayı, şen kahkahalı yemek ortamlarını, işle ilgili başarılı anları paylaştıklarından; hep olumlu şeyler yazdıklarından, bu durum bizde olan biten hakkında sahte ve yıpratıcı bir algı oluşmasına sebep oluyor.
Sürekli harika haberlere maruz kalırsak, eşimizin, dostumuzun, yakın, uzak tanıdıklarımızın hep sundukları güzel anlarına maruz kalırsak, bu bir süre sonra kendi hayatımızı tek düze, anlamsız, sıradan ve sıkıcı olarak değerlendirmemize yol açabiliyor.
Facebook ve sosyal medyanın avantajlarından faydalanmak olumlu olabilir elbette ama bence her zaman farkedilecek gerçek şey, gerçeklik algımız üzerindeki kötü etkisidir. Facebook’ta gördüğümüz bu sürekli harika haberler, başkalarının hayatlarının yalnızca yüzde 10’unu yansıtıyor. İnsanların sosyal medyada var olmalarına kimsenin diyecek bir şeyi olamaz tabii ki; fakat Facebook ve sosyal medya, kendi hayatımızı, yaşam kalitemizi değerlendirmek için bir zemin olarak asla kullanılmamalıdır.”
– İlişkimizi ve yaşamımızı sıkça paylaşmak giderek daha yaygın hale geliyor. Sosyal medyayı duyuruların yapıldığı, bilgilerin ilan edildiği ve paylaşılan deneyimler üzerine toplulukların bir araya geldiği şehir meydanının modern bir eşdeğeri olarak düşünün. Meydanda, hiç tanımadığınız insanların ortasında yapmayacaklarınızı sosyal medyada da yapmayın.
– Birisinin dünya tarafından nasıl bilinmek, görülmek istediğini öğrenmek istiyorsanız, onun sosyal medyadaki paylaşımlarından başka bir yere bakmayın. İnsanlar çoğu zaman nasıl görülmek istiyorsa ona göre paylaşımlar yapıyorlar.
– Sosyal medya iş çevrelerinde CV gibi değerlendiriliyor. İş müracaatlarınızda art arda dizdiğiniz sertifikalar, havalı okullar sosyal medyadaki paylaşımlarınızla kuru gürültüye dönüşebilir. Sosyal medyada ‘bana hesabını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim’ gibi bir durum var anlayacağınız.
– Aslında işinizde gücünüzde sakin bir adamsınız ama maçta kendini kaybedenler gibi gaza gelip her aklınıza esene hakaretler dizmek, suç teşkil edecek içerikler paylaşmanız sizi gerçekten mutusuz edebilir. Çünkü kendi hakkınızda suç duyurusunda bulunmuş olabilirsiniz. Sosyal medyayı kullanın ama gaza gelmeyin.
– Hayatınızdan (veya ilişkinizden) memnun olduğunuzda doğal olarak hayatınızı daha çok yaşıyorsunuz demektir. Daha az fotoğraf çekersiniz veya sosyal medya hesaplarınızı daha az kontrol edersiniz. Bu şeyleri asla yapmadığınız anlamına gelmiyor sadece, hayatınız sizi çok mutlu ediyor, öyleyse neden bunlarla dikkatinizi dağıtmak istersiniz ki? Elinde fotoğraf makinesi ile bir güzelliği yaşamak yerine sonsuz fotoğraf çeken ve güzelliği yaşamayı ıskalayan bir turist olmaktan kaçının.
– Samimi tartışmalarını veya kavgalarını çevrimdışı tutan çiftler her zaman daha iyi durumdadırlar. Sosyal medya uluorta bir yerdir, kirli çamaşırlar sosyal medyada ortaya dökülmez, sonradan sizi sıkıntıya sokabilir.
– Depresyon, sosyal karşılaştırma teorisinden dolayı sosyal medyanın yanlış ve aşırı kullanımıyla da bağlantılıdır.
– Sosyal medya, kişilerarası ilişkilerimize kan kaybettirir ve aşırı kullanımı gerçek ilişkilerinizi zedeleyebilir; hem aileniz, hem dostlarınızla olan ilişkilerinizi… Bir dostunuzla, eşinizle, çocuklarınızla samimi ve yüz yüze bir sohbeti, her zaman sosyal medyaya tercih edin.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?