OECD Sağlık Verileri: Türkiye’deki hemşirelerin %76’sı yurt dışında çalışmak istiyor
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Sağlık Verileri 2022’ye göre, Türkiye 100 bin nüfusa düşen toplam hemşire sayısında 43 ülke...
Devamıİnt Dr. Ceyda Ekber Basın Odası grubunda bir güncelleme yayınladı 10 yıl 8 ay önce · 10 yıl 8 ay önce güncellendi
Doktora darpta cazai müeyyide harfiyyen uygulansın
Darbedilen doktor Gökçen:- “Sağlık personeline şiddete yönelik cezai müeyyidelerin harfiyen uygulanmasını istiyorum”
Hendek ilçesinde sağlık çalışanları, görevi sırasında iki kişi tarafından darbedilen doktora destek amacıyla bir araya geldi.
Restoranda bir araya gelen sağlık çalışanları, meslektaşlarına şiddeti kınayarak, sağlık personeline yönelik kötü tutumun sonlandırılmasını istedi.
1 No’lu Aile Sağlığı Merkezinde görevi sırasında darbedilen Dr. Hacı Ahmet Gökçen, burada yaptığı konuşmada, yaşadıklarının haysiyet ve onur kırıcı olduğunu söyledi.
“Olayın ardından şahsıma vermiş olduğunuz destekten dolayı bugünü asla unutmayacağım” diyen Gökçen, “Hepinize teşekkür ediyorum. Sağlık personeline şiddete yönelik cezai müeyyidelerin harfiyen uygulanmasını istiyorum” şeklinde konuştu.
Hendek ilçesinde görevli doktor Gökçen, evlilik raporu isteyen iki kişi tarafından darbedildiği iddiasıyla şikayetçi olmuştu.
2010 senesi, ekim ayı. şişli etfal hastanesi acilinde, kulak burun ve boğaz kliniği acil tetkik odasının kapısındaki kağıtta yazan yazı şu şekilde:
“serviste hasta bakmaya çıktım. yarım saat içerisinde dönerim. 22:00”
odanın kapısında 2 tanesi sedyede olmak üzere yaklaşık 6 tane hasta var. hasta yakınlarından birisi kapıdaki yazıyı sökerek, sinirle başka tarafa yöneliyor, birkaç dakika içerisinde geri dönüyor. aradan yaklaşık 5 dakika geçtikten sonra amilyathaneler tarafındaki kapıdan saat 22:15 sularında doktor görünüyor.
odasının kapısını açmak üzere hastaların arasından sıyrılırken, hasta yakını bağırıp doktoru azarlamaya başlıyor. doktorun neden hazırda bulunmadığını, niye yerine bakacak bir kişi bırakmadığını, neden yukarı çıktığını, koskoca hastanede bir kişinin mi kulak burun boğaz aciline baktığını bağıra çağıra sorgularken, güvenlik personeli tarafından sessiz olması yönünde uyarılıyor.
aradan yarım saat geçmeden mevzu bahis hasta ve yakını odaya giriyorlar. ancak diğer hastalarda kapıyı kapattıran doktor, bu hasta ve yakını odaya girince kapının açık kalmasını özellikle rica ediyor. kapının önünde 2 güvenlik personeli hazırda. çünkü kbb asistanı olan doktor, bir şiddet ve veya hakarete maruz kalmaktan korkuyor.
sorunsuzca muayenesini tamamladıktan sonra hastayı gönderiyor.
detaylardan uzak, doktorun zaman zaman mazlum, zaman zaman “evet beyefendi, maalesef tek bir doktor var burada” diyerek hırçınlaşmasını aktarmadık. doktorun muayene esnasındaki sakinliğini, ve yaşanmış olan şiddet olayından etkilenmemeye çalışmasından bahsetmedik.
aylar öncesinde yaşanan, intörn bir doktorun bıçaklanmasını da aktarmadık. belki bir ay içerisinde kaç tane hekimin hastalar ve veya yakınları tarafından hakarete, suçlamaya, darpa ve benzeri diğer şiddet olaylarına maruz kaldığını da bu başlık altında incelemedik. hekimin bir bayan olması başlığımızı ve konumuzu belki temelli değiştirmedi, ancak yaşadığı şiddeti belki artırdı, belki de azalttı. aynı hekim bir hafta öncesinde başka bir hasta yakınında ağır bir küfür de duydu belki. belki mevzuyu diş hekimleri de yaşıyor, ancak sayıca az olmalarından ötürü ajanslara yeteri kadar seslerini duyuramıyorlar.
olayın ajans esenliğinde aktarılmasından daha ziyade, tartışılması gereken konu, mevzunun kapsamı, nedeni ve etkisidir.
ülkemizde hekimlere yönelik şiddet, sosyal dengesizliğe, sınıflara ve benzeri diğer sosyolojik gözlemlere dayandırılabilir. ancak hekimlerin belki de asıl şiddete maruz kaldıkları husus, eldeki yetersiz imkanlardan ötürü suçlanıyor olmalarıdır. örneğimizden devam edersek, acil serviste herhangi bir branşa ait kliniğin veya gözlem odasının boş olmaması gerektiğini bilen hekim, aynı zamanda o an orada yeterli gözlem ve tedavi imkanları bulunmadığı için, orayı boş bırakmak zorunda kalabilmekte. ve bu durumdan ötürü birincil olarak kendisi suçlanabilmektedir. kimse, hiç kimseyi maaş bordrosuyla veya aldığı eğitimdir, bulunduğu kültürdür, bunlarla suçlamıyorken bile, imkansızlıkları zorlayan hekimler ve hasta yakınları yer yer karşı karşıya bırakılmaktadır. burada sorumluluğu alabilecek kişiler ise sadece paçalarını çoraplarına tıkıştırmakla (bakanlık), veya tıp ve hekimlerle tamamen alakasız konularda ahkamlar kesmekle (tabipler birliği) yetinmekteler.
şiddetin daha ileri boyutlarında ise durum cehalete, oradan da cahil cesaretine uzanmakta. hekimin durum ve konum itibariyle koruması gereken olguları yer yer zedelenmekte, buna karşı çıkan hastalar ve yakınları ise cahil cesaretleriyle hekimleri darp edebilmeyi ve hatta bıçaklayabilmeyi “o an” için de olsa kendilerine hak görebilmekteler.
mağdur durumda bulunulan birçok konumda şiddet uygulanmazken, hekimlerin bahsi geçen şiddete sıkça maruz kalmaları ise apayrı bir inceleme ve tespit konusu. her meslek grubu benzer şiddete maruz kalabilirken, özellikle hekimlerde bunun ön plana çıkması ve kamuoyunca biliniyor olması sayıdan, çıkan gürültüden ve benzeri şeylerden ötürü değil, olayların sıklığından ötürüdür.
“hırsızın hiç mi suçu yok” benzeri saçma ve yanlış genellemelerden doğmuş bir tespite girecek değilim. hekimin uyguladığı şiddet ayrı bir tartışma konusudur. ayrıca hekime yönelik şiddette çoğunlukla bu seçenek bir neden olarak gözlemlenmemektedir. hasta veya yakını kendisine şiddet uygulayan hekime şiddetle cevap vermemektedir, çoğunlukla.
her meslek grubunun olduğu gibi hekimliğin de etik kuralları ve meslek hudutları bulunmaktadır. bunlarla yaşamak durumunda olan (bu yazıda tıp etiğini sorguluyor ve eleştiriyor değilim) hekimler, insani etiklerle karşılaşmayı, ve daha detaya inersek, hasta ve yakınlarının da belli etik ve ahlaki kurallara uymalarını beklemektedirler. buna kısaca anlayış da diyebiliriz. ancak bunun noksanlığı hastalara ve yakınlarına çoğunlukla bir yaptırım veya ceza olarak dönmemekteyken, hekimler yine bu tip durumlardan ötürü kağıt üzerinde olmasa da cezalandırılmaktadırlar. bir darp durumu olmadıkça sözlü şiddete maruz kalan hekimlerin, hiçbirşey olmamış gibi işlerine devam etmelerinin, kendilerine şiddet uygulayan hastalara da etik ve ahlaki kurallar çerçevesinde yaklaşmaları gerektiğinin bilincinde olmalıdırlar. mevzu, kolun kırılıp da, yenin içinde kalması olarak görülmemeli, mevzu kabul etmek gerekirse üstün bir vasıf olarak değerlendirilmelidir (verdiğim örnekteki asistan doktoru takdir etmedim değil).
sorunun çözümü standartların yükseltilmesidir. kastedilen çözüm, sadece hekimlerin değil, aynı zamanda hastaların da standartlarının yükseltilmesidir. bir insanın vahşi bir hayvan benzeri bir yapıya kavuşuyor olması sadece o insanın suçu olamaz. bu aynı zamanda, kişinin içerisine sürüklendiği koşulların da suçudur. kaderden öte, karşılaşılan durumların niteliksizliği ve vasıfsızlığı, hasta ve yakınlarını şiddete yöneltebilmektedir.
benzer bir şekilde, hekimlerin düşük standartlarda çalışıyor olmaları, kendilerine uygulanan şiddete boyunlarını eğiyor olmaları standartların yükseltilmesiyle çözümlenebilir. aynı zamanda hekimlerin idarecileri tarafından korunmaları, bakanlığın, tabip odaları ve sendikalarının, hekimlere yönelik şiddet konusunda artık bilinçli davranmaları gerekmektedir. hiçbir kurum, kendi çalışanını bu kadar yalnız bırakmamalı; görevi hekimlerin sorunlarına ve kaygılarına çözüm getirmek olan sendikalar, odalar ve birlikler bu konuya artık duyarlı yaklaşmalıdır. yani, yükselmesi gereken standart, hastane imkan ve koşullarından başlayarak; hasta, hasta yakını, hekim, bakanlık, sendika oda ve birliklerin bilincine kadar uzanmalıdır.