Hastalarda sıklıkla rastlanan rahatsızlıklar: Hastalarda gerçeklik kaybı, sanrılar, hezeyanlar, düşünce ve duygusal dünyada rahatsızlıklar görülür. Bilinç farkındalığı ve entelektüel yetenek genellikle bozulmaz, ancak belirli bilişsel problemler zamanla gelişebilir.
Şizofreni nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavi yöntemleri
Paranoya nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavi yöntemleri
Hastalık erkek ve kadınlarda aşağı yukarı benzer özellikler gösterir. İlk belirtiler erkeklerde genellikle 15-25, kadınlarda ise 20-35 yaşları arasında ortaya çıkar. Not: Hastalıktan etkilenen kadınların yaklaşık % 20’sinin 40 yaşından sonra hastalığa yakalandığı yapılan istatikler arasında.
Şizofreni tipleri arasında geçişkenlik oldukça sık görülen bir durumdur. Hastalar zaman zaman tüm şizofreni tiplerinin özelliklerini aynı anda gösterebilirler. Bu yüzden aşağıdaki şizofreni tipleri arasından kesin bir çizgi olduğunu söylemek çoğu zaman zordur.
Şu ana kadar hastalığın sebepleri konusunda birçok araştırma yapıldı, bu araştırmalardan birçok bulgu elde edildi ve bulgulara dayanarak birçok hipotez üretildi ama bunların hastalığın ortaya çıkmasında sebep mi sonuç mu olduğu halâ tam olarak net değil.
Depresyon ve genetik: Mutsuzluk ve intihara neden olan genler
Hastalığın ortaya çıkmasında genetik, çevresel, biyografik ve daha birçok farklı faktörlerin rol oynadığı tahmin ediliyor. Bu faktörlerin hepsine burada yer vermek teknik olarak mümkün olmadığı için sadece birkaç tanesine kısaca değinerek esas konuya, yani 28 mayıs’ta Nature Medicine dergisi yayınlanan Şizofreni nin ortaya çıkmasında Plasentanın rolü konulu araştırmaya geçelim.
Yapılan araştırmalar eğer ailede şizofreni vakası varsa aile bireylerinin hastalık konusunda risk altında olduğunu ama bunun tek başına belirleyici olmadığını gösteriyor. Binlerce çevresel faktörün genler üzerinde nasıl bir etki yaptığı henüz tam olarak bilinmiyor.(1)
Aynı genetik hata deneklerin bir kısmını hasta yaparken bir kısmını yapmıyor: 2007 yılında Cardiff Üniversitesi araştırmacıları 38 ülkede 900.000 kişinin toplanmış verilerini incelediler ve bunlardan 37.000 şizofreni hastası ile 113,000 sağlık kişinin gen analizini yaptılar. Sonuç olarak bulgular umut verici olmasına rağmen hastalık hakkındaki muamma halâ devam ediyor.
Araştırmada hastalıkla ilgili olduğundan şüphelenilen 108 genetik bölge tespit edildi. Bunların bir kısmı beyninde antipsikotik maddelere karşı sinyali kontrol eden bölgeler olduğu biliniyor. (Antipsikotik maddeler ya da diğer adıyla Nöroleptik ilaçlar başta şizofreni olmak üzere birçok psikolojik hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlardır.)
C4 geninde bulunan bir varyasyon: Yaklaşık 29.000 şizofreni hastasının yüzde 27’sinin C4 geninde riskli bir varyant bulundu ama aynı riskli varyasyon 36.000 kontrol grubunun yüzde 22’sinde bulunmasına rağmen bu kişilerde şizofreni vakasına rastlandı.
Şizofreni genetiği ile ilgili yapılan son çalışmalarda 6 aday gen dikkat çekiyor. Şimdi kısaca bu 6 gene ve fonksiyonlarına bir göz atalım.
DTNBP1 ve NRG1 genleri bahsedilen tüm aday genler içerisinde en umut verici genlerdir. Ancak, yapılan diğer araştırmalarda çok sayıda başka aday genlerin olduğundan da bahsedilmektedir.
Beyin, karmaşık metabolik süreçlerin oluştuğu milyarlarca sinir hücresinden oluşur. Bu metabolik süreçlere bir dizi kimyasal maddeler (haberci maddeler) iştirak eder. Beyinde bu habercilerin dengesizliği bilgi işlemede bir takım aksaklıkara yol açarak şizofreniye neden olduğu düşünülüyor.
Multipl skleroz (MS) nedenleri ve tedavisindeki yeni bilimsel gelişmeler!
Şizofrenik bozukluklara sebep olduğu bilinen en önemli kimyasallardan biri Dopamindir. Ayrıca son zamanlarda yapılan araştırmalar başka bir haberci madde olan Glutamat’ın da hastalığın ortaya çıkmasında rol oynadığını düşündürüyor. Her iki maddenin de hastalığın ortaya çıkmasında sebep mi sonuç mu olduğu tam olarak bilinmiyor. (6)(7)(8)(9)(10)
Bilgisayarlı tomografi (CT), manyetik rezonans görüntüleme (MRI), pozitron emisyon tomografisi (PET), tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi (SPECT) gibi beyinde yapılan farklı görüntüleme çalışmaları şizofreni hastalarının beyininin duygusal davranışlardan sorumlu bölgesinde (limbik sistemde) birtakım yapısal farklılıklar olduğunu gösteriyor. Yine bu tekniklerden elde edilen bulgular hastaların beyninin bu bölgesinde sinir sayısın daha az olduğunu gösteriyor. Bunların sebep mi, sonuç mu olduğu tam bilinmiyor. (11)(12)
Güçlü bilinç değiştirici özelliğe sahip olan, beynin işlevlerini değiştiren, algıda ruh hâlinde ve davranışta geçici değişikliklere neden olan, merkezi sinir sistemini derinden etkileyen, keyif veya tedavi amacıyla kullanılan alkol, amfetamin, kokain ve fensiklidin gibi psikotropik maddelerin genetik yatkınlık ile birlikte şizofreniyi tetikleyebileğini gösteren araştırmalar bulunmaktadır. (13)(14)
Baltimor üniversitesi Beyin Gelişimi Enstitüsü’nden Daniel Weinberger ekibinin yapmış olduğu bir araştırma, annenin doğum öncesi yaşamış olduğu stres ile genetik yatkınlığın birlikte şizofreninin ortaya çıkmasında rol oynayabileceğini gösteriyor.
Daniel Weinberger ekibi, ABD, Avrupa ve Asya’dan 2,038 şizofreni hastası ile 762 sağlıklı kişinin katıldığı araştırmada deneklerin genetik analizlerini yaptılar. Genetik analizlerin yanı sıra hamileliğin seyri, doğum sırası ve doğum sonrası komplikasyonlar da kaydettiler.
Sonuç : Çıkan sonuçlar hastalığın ortaya çıkmasında genetik faktörlerin tek başına etkili olmadığını, eğer annede Prenatal Komplikasyonlar (hamilelikte komplikasyonlar) varsa genetik faktörün etkili olduğunu ve riski beş kat arttığını gösteriyor.(15)
Plasenta, gebeliğin yaklaşık üçüncü ayında oluşumunu tamamlayan hem fetüse hem de anneye ait bir oluşumdur. Plasenta nın bir ucu anneye diğer ucu ise fetüse yapışıktır ve anne ile bebek arasından direk bağlantıyı sağlar
Eğer anne genetik olarak şizofreni riski taşıyorsa ve stresli bir hamilelik geciriyorsa Plasenta dokusunda bulunan ve şizofreniden sorumlu genler stresin etkisi ile fazla çalışmaya başlıyor. Stresin şiddetinin artması gen aktivitesinin de artmasına sebep oluyor. Bu aktivite eğer anne erkek çocuğa hamile ise daha da artıyor
Plasenta, anne ve çocuk arasındaki ana arayüzdür ve uzun zamandır stresin plasenta üzerinde etkilerinin olduğu biliniyor. Bu araştırma, çevresel faktörlerin gen aktivitesini artırarak şizofreniyi tetiklediğini gösteren bir başka örnek. Ve ayrıca şizofreninin neden erkeklerde kadınlara göre daha yaygın olduğuna açıklık getiriyor. Ancak gen aktivitesinin artmasının beyin gelişimini nasıl değiştirdiği henüz bilinmiyor.
Bir görüş: Bu araştırmanın sonuçları bize muhtemel bir şizofren vakasını tahmin etme konusunda yol gösterecek ve rahim içi şartları düzenleyerek olası riski minimize etmeye olanak sağlayabilir.!!!
Kaynaklar 1- The contribution of gene–environment interaction to psychopathology 2- The involvement of ErbB4 with schizophrenia: Association and expression studies 3- Construction of Balanced Translocation t(1;11)(q42.1;q14.3) Probe and Screening Application in Genomic Samples 4- Evidence for the association of the DAOA (G72) gene with schizophrenia and bipolar disorder but not for the association 5- Stress-Related Methylation of the Catechol-O-Methyltransferase Val158 Allele Predicts Human Prefrontal Cognition and Activity 6- Glutamatergic dysfunction in schizophrenia: From basic neuroscience to clinical psychopharmacology 7- The anticonvulsant MK-801 is a potent N-methyl-D-aspartate antagonist 8- Glutamatergic dysfunction in schizophrenia: From basic neuroscience to clinical psychopharmacology 9- The dopamine hypothesis of schizophrenia: focus on the dopamine receptor 10- Chlorpromazie and Dopamine: Conformational Similarities that Correlate with the Antischizophrenic 11- Absence of activation in frontal structures during psychological testing of chronic schizophrenic 12- Ventricular enlargement in schizophrenia. A meta-analysis of studies of the ventricle:brain ratio (VBR) 13- Drug Abuse and Psychosis: New Insights into Drug-induced Psychosis 14- Drug models of schizophrenia 15- Convergence of placenta biology and genetic risk for schizophrenia
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?