Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzman Hekimleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Oktay Arpacıoğlu, 40 yaşın altındakilerde iltihabi bel ağrısından şüphelenilmesi gerektiği uyarısında bulunarak, ‘Başlangıçta çabuk düzelen ve tarif edilemeyen sinsi bel ağrılarının iltihabi olma ihtimali yüksek’ dedi. Bel ağrısının, sık rastlanan ve nedeni mutlaka araştırılması gereken bir sağlık problemi olduğunu vurgulayan Arpacıoğlu, bu rahatsızlığın 45 yaş altında en sık, 45 yaşın üstünde ise 3. sıradaki özürlülük nedeni olduğunu vurguladı.
3 aydan uzun süreli kronik bel ağrısı çeken hastaların yüzde 5’inde ‘AnkilozanSpondilit’ veya ‘Spondilartropati (SpA) geliştiğini bildiren Prof. Dr. Arpacıoğlu, şu bilgileri aktardı:
‘AnkilozanSpondilit en çok omurgayı ve omurganın leğen kemiğiyle yaptığı eklem olan ‘sakroiliak’ eklemi, daha sonra da kalça ve omuz gibi büyük eklemleri tutar. Bu rahatsızlıkta topuk ağrısı da olabilir. El ve ayak eklemlerini tuttuğu çok nadirdir. Göğüs kafesinin genişlemesi çok azaldığı için solunum problemleri olabilir. Bu hastalıkta kas iskelet sisteminin yanı sıra göz, böbrek, kalp gibi eklem dışı tutulumlar da olabilir.’
Erken tanı
Hastalıkta erken tanının önemine işaret eden Prof. Dr. Arpacıoğlu, gerektiği gibi tedavi edilmediği takdirde hastalığın omurgada hareket ve fonksiyon kısıtlılığına, kamburluğa, yaşam kalitesinde bozulmaya ve ekonomik kayıplara yol açtığına dikkati çekti.
Bu yüzden bel ağrısının iyi analiz edilerek hastaların yanlış tanı almasının önlenmesi gerektiğini ifade eden Arpacıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
‘AnkilozanSpondilit ile ortaya çıkan bel ağrısı, iltihabi tarzdadır ve diğer bel ağrılarından ayırt edilmesini sağlayan önemli bulguları vardır. Bunlardan yaş çok önemli bir faktördür. 40 yaşın altında olmak iltihabi bel ağrısı açısından risk faktörüdür. Bel ağrısının sinsi başlangıçlı olması ise diğer bir özelliğidir. Başlangıçta çabuk düzelen ve tarif edilemeyen sinsi bel ağrılarının iltihabi olma ihtimali yüksektir. Bu hastalıkta ağrı başlangıçta çabuk düzelir ve belirsizdir. Ağrının başlangıcını birçok kişi tam olarak tarif edemez.’
Gece uykusuz bırakır
Rahatsızlıkta uyku sırasında gecenin 2. yarısında özellikle sabaha karşı ağrı nedeniyle uyanma ve gezici kalça ağrıları ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Arpacıoğlu, ‘Ağrı istirahatle değil aksine egzersizle düzelir. İltihabi olmayan mekanik bel ağrısında ise ağrı hareket, uzun süre oturma ve ayakta durmayla artar, yatma veya dinlenmeyle azalır’ diye konuştu.
İltihabi ağrılarda sabah tutukluğunun sık rastlanan bir belirti olduğunu, ağrı ve kısıtlılığın günün ilerleyen saatlerinde azaldığını anlatan Arpacıoğlu, iltihabi kaynaklı olmayan mekanik bel ağrılarında sabah tutukluğunun bir saat veya daha az, AnkilozanSpondilit hastalığında ise saatlerce sürdüğünü söyledi.
Tanı 8-9 yıl gecikiyor
AnkilozanSpondilit’in tanısının ortalama 8-9 yıl kadar geciktiğini, bunun en önemli nedenin ise hastalığın erken ve tipik belirtisi olan iltihabi bel ağrısının tanınmaması ve diğer bel ağrılarıyla karışması olduğunu belirten Arpacıoğlu, hastaların bilinçlenmesi ve bel ağrısının niteliğinin ayrımlandırılabilmesi için vakit kaybetmeden uzmana başvurulması gerektiğini bildirdi.
Arpacıoğlu, eklemlerdeki bazı kemik değişikliklerin saptanması gerektiği halde bazı hastalarda erken dönemde bulgunun ortaya çıkmamasının da tanı gecikmesine neden olduğunu kaydetti.
Ankilozan Spondilit ile ilgili sıkça sorulan sorular…
-Ankilozan Spondilit (AS) nedir?
AS ağrılı, ilerleyici bir romatizmal hastalıktır. Temelde omurgayı etkilemekle beraber, diğer eklemleri, kiriş ve bağları da etkileyebilir. Bazen göz, akciğer, barsak ve kalp tutuluşu da görülebilir.
-Omurga
24 omur ve bunlar arasındaki 110 eklemden oluşur. Omurgada 3 bölüm vardır : 7 boyun omuru, 12 sırt omuru ve 5 bel omuru. Boyun bolgesi çok hareketlidir. Sırt bölgesinde her bir omur, iki yandan kaburgalarla birleşir. Bel bölgesinin alt kısmında yer alan sakrum kemiği, leğen kemiği içinde yuvalanmıştır. Sakrum ve pelvis kemikleri arasında her iki yanda yeralan eklemler sakroiliak eklemler olarak adlandırılır. Işte bu eklemler AS’in ilk başladığı bölgedir.
-AS’in nedeni nedir?
Tam olarak bilmiyoruz. Araştırmalar, AS hastalarının %96’sında benzer genetik hücre işaretleyicileri (HLA-B27)’nin bulunduğunu göstermiştir. Olasılıkla, normalde zararsız olan bazı mikroorganizmalar, HLA-B27 ile ilişkiye girmektedir. Bazı barsak ya da idrar yolları hastalıkları AS’in ortaya çıkmasını tetiklemektedir. Bazen, belirtiler yatak istirahati (sözgelimi trafik kazasını izleyen istirahat) döneminden sonra da ortaya çıkabilir.Reiter sendromu olarak bilinen hastalık da AS’e yol açabilir. Reiter sendromunda gözde yangısal tutuluş (irit, üveit, konjunktivit), dış idrar yolu yangısı (üretrit) ve büyük eklemlerde daha sık olmak üzere eklem tutuluşları görülür.
-AS’de ne olmaktadır ?
AS’de ilk tutulan bölge sıklıkla leğen kemikleridir. Buna farklı zamanlarda bel, göğüs kafesi ve boyun bölgeleri tutuluşları eklenir. Bu bölgelerde, kiriş ve bağların kemiğe yapıştıkları yerde ortaya çıkan yangı temel bozukluktur. Bu yapışma yerlerinde aşınmalar meydana gelir. Yangı yatışırken, iyileşme sürecinde yeni kemik oluşumları ortaya çıkar. Kiriş ya da bağlardaki elastik dokuların yerine kemik dokusunun geçmesiyle, harekette azalma olur. Yangısal olayın tekrarlamaları sonucunda kemik oluşumları artar ve omurga kemikleri kaynaşarak bütün bir hal alırlar ve bu da hareketlerin kısıtlanmasıyla sonuçlanır. Hastalığın başlangıç dönemlerindeki hareket kısıtlılığının nedeni, ağrı ve kas kasılmalarıdır ve bu dönemde ilaç kullanımı ile düzelir. Ancak, ileri dönemdeki kemiklerdeki birleşmeden sonra ortaya çıkan hareket kısıtlılığı geriye dönmez. Bunun engellenebilmesi ya da yavaşlatılabilmesi için, egzersizlerin düzenli olarak yapılması şarttır.
-AS ile spondiloz (kireçlenme) aynı şeyler midir?
Hayır. Bu ikisi birbirinden tamamen farklı hastalıklardır. Spondiloz, omurganın aşınmasıyla ilişkili bir hastalıktır ve sıklıkla yaşlı kişilerde görülür. AS ise, yeni kemik oluşumları ve kemiklerin kaynaşmasıyla birlikte giden, daha çok genç yaşlarda başlayan, yangısal bir hastalıktır.
-AS yaygın bir hastalık mıdır ?
İngiltere’de 200 erkekte 1 ve 500 kadında 1 sıklığında görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 1000’de 1 olarak bildirilmektedir.
-AS kimlerde görülür ?
Erkekler, kadınlar ve çocuklarda görülebilir. Erkeklerde, kadınlardan yaklaşık 3 kat daha fazla görülmektedir. Tüm yaşlarda başlayabilir. Genellikle 20’li yaşlarda (ortalama olarak 24-26 yaşında) başlamaktadır. Ancak, belirtiler daha ileri yaşlarda ortaya çıkabilir. 40 yaşından sonra başlangıç nadirdir.
-Erkek, kadın ve çocuklarda AS farklı mıdır ?
Evet. Aralarında bazı küçük farklılıklar vardır.Erkekler : Leğen kemikleri ve omurga sıklıkla tutulur. Göğüs kafesi, kalça, omuz ve ayak eklemleri de tutulabilir.Kadınlar : Genellikle kabul edilen görüş, AS’in kadınlarda çoğu kez erkeklerden daha hafif seyrettiğidir. Hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasıyla, tanı konulması arasında geçen süre, kadınlarda (5 yıl) erkeklerdekinden (3 yıl) daha uzundur. Omurga tutuluşu genellikle erkeklerden daha az şiddetlidir. Leğen kemiği, kalça, el ve ayak bileği eklemleri daha sık tutulur. AS, doğurganlık yeteneği, gebelik ve doğumda herhangi bir sorun yaratmaz.Çocuklar : 11 yaşının altındaki çocuklarda AS belirtileri görülmesi nadirdir. Tipik olarak diz, ayak ve ayak bileği, kalça eklemleri tutulur. Nadiren bel ağrısı olur. Gençlerde kalça tutuluşu şiddetli seyredebilir ve bu hastalarda yetişkin yaşlara varıldığında kalça protezi gerekebilir.
-AS’in belirtileri nelerdir?
Tipik belirtileri şunlardır :Haftalar ya da aylar içinde yavaş yavaş artan bel ağrısı ve sertlik. Gün içinde hareket etmekle ya da egzersizle azalan sabah sertliği ve ağrısı. Egzersizlerden sonra daha iyi, istirahatten sonra daha kötü hissedilmesi (mekanik karakterli bel ağrılarının tersine – sözgelimi bel fıtığı-). 3 aydan uzun süredir belirtilerin varlığı. Özellikle erken dönemlerde, kilo kaybı. Yorgunluk. Ateş ve gece terlemesi. Tipik belirtiler bunlar olmasına karşın, bazen farklı şekillerde başlangıç görülebilir. Belde belirgin bir ağrı olmaksızın, kaba etlerde bazen bir tarafta, bazen diğer tarafta değişici şekilde ağrı ile başlaması da sıktır. Bu ağrı bele, uyluğa yayılım gösterebilir. Bazen de yalnızca topuk ağrısı, göğüs ağrısı ile başlayabilir.Sabahları daha kötü oluyorumBu beklenen bir şeydir. Hastalığın tipik özelliklerinden biri, gecenin geç ve sabahın erken saatlerinde ağrı ve sertliğin belirgin olması ve gün içinde hareket ya da egzersizlerle düzelmesidir. Benzer şekilde sinema ya da tiyatroda uzun süre oturduktan, ya da uzun süre araba kullandıktan sonra ağrı ve sertlikte artma olabilir.
-AS öteki eklemleri etkiler mi ?
Evet. AS bazen, kalça, diz, ayak bilekleri ve omuzda ağrı, şişlik ve hareket kısıtlılığına neden olabilir. Topuklarda ağrı görülebilir. Az sayıda hasta çene eklemi de etkilenebilir.
-AS öteki organları etkiler mi ?
Evet. Bazen göz, kalp, akciğerler ve böbrekleri etkileyebilir. Bunlar yaşamsal sorunlar yaratacak etkiler değildir ve daha kolay tedavi edilebilirler.
-AS gözü nasıl etkiler ?
AS gözün bazı bölümlerinde yansısal olaya neden olabilir. Bu durumda genellikle ilk belirti, görmede hafif bulanıklaşmadır. Ama, kızarık bir gözle birlikte keskin bir acı da temel belirti olabilir. Kalıcı hasar oluşmaması için hemen tedavi edilmelidir. Bu durumda bir göz doktorundan yardım almak ve ona AS hastası olduğunuzu belirtmek yerinde olacaktır. Göz doktorunun vereceği göz damlaları yangıyı kısa sürede azaltacaktır. Yangı dirençli ise, bu damlaları uzun süre kullanmak gerekli olabilir.
-AS kalbi nasıl etkiler ?
AS’de bazen kalp hafif derecede etkilenebilir. Hastaların çoğunda o kadar hafiftir ki, ortaya çıkarmak zordur. Kalp kapakları ve ileti sisteminde bozukluk ortaya çıkabilir. Ancak, bunlar genellikle hastalarda herhangi bir sorun yaratmaz.
-AS akciğerleri nasıl etkiler ?
Göğüs kafesi eklemleri ve kaslarını etkileyerek, özellikle soluk alıp verme, öksürme, aksırma, esneme, ıkınma sırasında ağrıya neden olabilir. Akciğerlerin tamamen havalanmasında bozulmaya yolaçar. Bazan akciğerlerin iç yapısında da tutuluşa neden olabilir. Bu nedenlerle, AS’te solunum egzersizleri çok önem taşır.AS’in geç dönemlerinde göğüs duvarı tamemen hareketsiz hale gelebilir ve akciğerlere hava giriş çıkışı etkilenebilir. Bunun anlamı, solunumun durması demek değildir. soluk alıp verirken, diyafram kası sürekli çalışır ve karnınız hareket eder. Aşırı yemek ve kalın giyinmek solunum için gereken çabayı arttıracağından, bunlardan kaçınmanız sizi daha rahat ettirecektir. Sigara içmemek çok önemlidir. Sigara içilmesi solunumu zorlaştıracağı gibi, ciddi göğüs hastalıklarına da neden olabilir.
-AS böbrekleri nasıl etkiler ?
Az sayıdaki, ileri AS’li bazı hastalarda böbreklerde amiloid adı verilen bir proteinin birikmesi sonucunda böbrek yetmezliği ortaya çıkabilir. Steroid yapıda olmayan yangı giderici ilaçlar da uzun süreli kullanımda bazı böbrek sorunlarına yol açabilir.
-Başka etkiler var mıdır ?
Kilo kaybı, hafif ateş, yorgunluk, kansızlık ve bazen depresyon görülebilir. İyi beslenmeli ve istirahat etmelisiniz. Kansızlık için gerekirse doktorunuz size uygun ilaçları verecektir.AS’li hastalarda görülebilen önemli bir sorun da osteoporoz’dur. Osteoporoz, kemiklerin yoğunluğunun azalması ve daha gözenekli hale gelmesiyle karakterli bir hastalıktır. En önemli sonuçları ise, omurlar ve kalça başta olmak üzere kolay kemik kırıklarının ortaya çıkmasıdır. Tanı için bazı laboratuvar incelemeleri ve kemik yoğunluğu ölçümü gereklidir. Tedavide, hekiminizin uygun göreceği ilaçlar ve düzenli yapacağinız egzersizler yararlı olacaktır.
-AS herkesi aynı şekilde mi etkiler ?
Hayır. AS çok değişken bir hastalıktır. Birbirinin aynı olan iki AS olgusu yoktur. Bazı hastaların neredeyse hiç yakınması yokken, bazılarının çok önemli derecede yakınmaları olabilir.Buna karşın, açıkça bilinmelidir ki egzersiz yapan hastaların durumu, egzersiz yapmayanlardan çok daha iyidir.
-Ameliyat olmam gerekecek mi ?
Büyük olasılıkla hayır. Bu hastalığın tedavisinde cerrahi girişimler pek az yer tutar. AS’li hastaların yaklaşık %6’sı kalça protezine gereksinim duyar. Bu protez sayesinde hastanın eski hareketliliğine kavuşması önemli ölçüde başarıyla sağlanır ve hasarlı eklemden kaynaklanan ağrı ortadan kalkar. Omurgalarında aşırı kamburluk ortaya çıkan pek az sayıdaki hastada, bu durumun düzeltilmesi için cerrahi girişim uygulanması gerekebilir.
-Hangi ilaçları kullanmam gereklidir ?
AS tedavisinde temel amaç ağrının azaltılması, vücut pozisyonunun ve eklem hareketliliğinin korunmasıdır. Hastalar ağrı nedeniyle bazı hareketlerden kaçınırlar. Hastalığın doğası gereği, istirahat ağrıyı daha da arttırır ve ayrıca eklem hareketliliğinin azalmasına, vücut pozisyonunun bozulmasına yol açar. AS’li hastaların %80’inden fazlası ağrı, sertlik ve yangıyı azaltmak amacıyla steroid olmayan yangı giderici ilaçlar kullanırlar. Geceleri yatarken kullanılan ilaç, gecenin iyi geçmesini, sabah daha rahat kalkmasını ve sertliğin azalmasını sağlar. Gerekirse, gündüzleri ek bir doz da kullanılabilir. Ancak, bazı hastalarda bu ilaçların başta mide-barsak sistemi olmak üzere bazı yan etkileriyle karşılaşılabilir. Bu hastalarda ise, mide koruyucu ilaçlardan yararlanılır ya da sadece parasetamol gibi basit ağrı kesici ilaçlar önerilir. Bazı hastalarda, steroid olmayan yangı giderici ilaçlar yeterli olmaz. Bu hastalarda, sulfasalazin (Salazopyrin) ya da metotreksat gibi ilaçların tedaviye eklenmesi gerekebilir.Unutmayınız ! İlaç tedavisinin temel amacı, ağrınızı azaltarak, hareketliliğinizin devamını ve böylece çalışmanızı, egzersizlerinizi daha rahat yapmanızı ve vücut pozisyonunuzu korumanızı sağlamaktır.
-AS yaşamı tehdit eder mi ?
AS, hemen hemen hiçbir zaman yaşamı tehdit etmez.Hastalık çocuklarımda ortaya çıkar mı?Hasta olan baba ya da annenin HLA-B27 genini çocuklarına iletme olasılığı %50’dir. Ancak, bu geni taşıyan herkeste AS ortaya çıkmaz.Siz hastaysanız, çocuğunuzda AS gelişme olasılığı %10; eğer çocuğunuzda HLA-B27 geni varsa %20’dir. Hasta dede ya da nineden toruna AS hastalığının geçme olasılığı ise %5’tir.Eğer çocuğunuzda erken AS bulguları gelişirse, bu konuda uzman bir doktora danışmanız yerinde olacaktır.
-AS ile birlikte olan başka hastalıklar var mıdır?
Psoriazis (sedef) adı verilen hastalık AS ile birlikte olabilir. Psoriaziste vücut derisi ve saçlı deride pullanmalar vardır. Psoriazis bazen farklı şekillerdeki eklem tutuluşlarına da yol açabilir. Klamidya adlı bir bakterinin yol açtığı ve cinsel ilişkiyle bulaşan bir enfeksiyon hastalığı olan nonspesifik üretrit olarak bilinen hastalık bazen Reiter sendromuna yol açabilir. Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı da AS ile ilişkilidir, ancak nedenleri bilinmemektedir. Bu iki hastalığın belirtileri kanlı ishal, ateş, kilo kaybı ve bazı hastalarda çevresel eklem tutuluşudur.
-Kendimde AS olup olmadığından nasıl emin olabilirim ?
AS tanısı klinik bulgular eşliğinde, röntgen incelemelerinde karakteristik görünümlerin saptanmasıyla konur. Ancak, bazen başlangıçta röntgen bulguları henüz görülmeyebilir. Tanı koymada kan testleri pek yararlı değildir, ancak bu testler hastalığın aktivitesinin ve gidişini izlemede yararlıdır.
-AS’in şifası var mıdır, tamamen iyileşir mi ?
Ne yazık ki hayır. Steroid olmayan yangı giderici ilaçlar ağrıyı azaltırlar, rahat bir uyku ve genel iyilik sağlarlar. Ancak, ilaç kullanmak tedavinin sadece bir bölümüdür. Uygun egzersizlerin yapılması AS tedavisinde çok önemli bir yer tutar. İlaçlar bu egzersizleri ağrısız olarak yapabilmenize yardımcı olur. Unutmayınız ! Tedavinin temeli egzersizlerdir.
-Bu hastalık nasıl sonuçlanır, ne olurum ?
AS tüm hastalarda aynı gidişi izlemez. Hastadan hastaya farklılıklar gösterebilir. Genellikle, belirtiler yıllar boyunca gelir ve gider, çeşitli aralıklarla tekrarlar. Klasik olarak önce bel bölgesi sertleşir, sonra bu sertlik omurga boyunca yukarı doğru boyun bölgesine dek ilerler ve omurganız öne eğik bir şekilde hareketsiz kalır. Uygun tedavi edilmeyen bir hastada gelişecek klasik vücut pozisyonu, kalçalar ve dizlerde bükülme, omurgada (bel, sırt ve boyunda) hareketsizlik, sırtta kamburlaşma ve bombe bir karın şeklindedir. Bu kötü vücut pozisyonu, kötü görünüm yanısıra, günlük yaşamınızda birçok sorunla karşılaşmanıza neden olur. Eğer vücut pozisyonunuza özen gösterir, egzersizlerinizi düzenli olarak yapar ve önerilere uyarsanız ciddi sorunların önüne geçebilirsiniz. Eğer hastalığınızın gerekirdiği şeyleri iyi bir şekilde yaparsanız, günlük yaşantınızı normal bir şekilde sürdürebilirsiniz.
-İş Hayatı AS’li hastaların çoğunun iş hayatı normal insanlardan pek az farklıdır. Gerçekten, büyük çoğunluğu normal sürelerde çalışırlar. Bununla beraber, iş hayatınızda dikkat etmeniz gereken şeyler vardır.İşteyken oturma ve ayakta durma sırasında omurganızın pozisyonuna özel dikkat göstermelisiniz. Masa başında çalışıyorsanız, doğru vücut pozisyonu için masa ve sandalyenizin yüksekliğini ayarlamalı, öne doğru eğik oturmamalısınız. Uzun süre oturmamalı ya da ayakta durmamalısınız. Eğer uzun süre aynı pozisyonda durmanız gerekirse, olabildiği kadar sıkça eklemlerinizi hareket ettirmeli ve esnetme hareketleri yapmalısınız. Yorucu işlerde çalışanların zaman zaman istirahat etmeleri yerinde olur. 20 dakika kadar sırtüstü ya da yüzükoyun yatmak, omurganın öne eğik pozisyonunu engellemek için çok yararlıdır. Hastalığınız ve işiniz birbirini kötü yönde etkileyen özellikler taşıyorsa, işiniz ya da çalışma koşullarınızda değişiklik yapmak gerekli olabilir.
-Spor AS’li olmanız fiziksel aktivitelerinizde önemli değişiklik yapmaz. Günde en az bir kez solunum egzersizlerini yapmak oldukça yararlıdır. Yüzme sizin için çok yararlı bir spordur. Yüzmenin tüm kaslarınız ve eklemleriniz üzerinde, yerçekimsiz yatay pozisyon nedeniyle, çok yararlı etkileri vardır. Solunum kapasitesini arttırıcı etkisi de çok önemlidir. Futbol, güreş, karate, voleybol, basketbol gibi sporlardan kaçınmanız daha doğrudur. Eklemlerinizi korumak için, tüm aktiviteleriniz sırasında kullanacağınız ayakkabıların tabanı, darbe emici özellikte olmalıdır.
-Otomobil kullanmak Uzun süre otomobil kullanmak ağrı ve sertlikte artmaya neden olabilir. Uzun yolculuklarda sık sık yürüyüş molalar vermek çok önemlidir. Otomobil sürerken, uygun pozisyonunuzu korumak için belinize ve/veya kalçanızın altına küçük bir yastık yerleştirin. Koltuk başlığının da uygun pozisyonda olmasına özen gösterin. Eğer boyun hareketleriniz kısıtlıysa, ek aynalar kullanmanız görüş alanınızı arttırmak için yararlı olabilir.
-Cinsel yaşam AS normal koşullarda cinsel yaşamınızı bozmaz. Ancak yine de, kalça sorununuz varsa, omurga şekliniz önemli derecede bozulmuşsa ya da hastalığın alevli dönemindeyseniz, daha rahat ve doyurucu pozisyonlar bulmanız gerekebilir. Eğer yorgunluk sorun yaratıyorsa, aktivitelerinizi planlamanız ve düzenlemeniz gerekecektir. Bu sorunları eşinizle konuşmanız, sizi daha iyi anlamasını sağlayacaktır. İyi bir cinsel yaşam için iyi bir iletişim ve olayların gülünç yönünü görebilme yeteneği çok önemlidir.
-Gebelik Genellikle bilinen, gebeliğin AS’de bir problem olmadığıdır. Gebelik nedeniyle hastalıkta alevlenme ya da gerileme ortaya çıkmaz. Eğer ciddi kalça sorunu varsa, sezaryen ile doğum gerekli olabilir. Gebelik süresince bebeğin büyümesi, omurganın eğilmesine ve ayakta dururken ağrıda artmaya neden olabilir. Ağırlığı omurga üzerinden alıp yayan gebelik desteklerinin kullanılması yardımcı olabilir. Gebeliğin ilk 12 haftası ve son 4 haftasında yangı giderici ilaçların bırakılması uygundur. Emzirme döneminin sona ermesine kadar da, ilaç kullanımına yeniden başlanmaması iyi olur. İlaç kullanmak yerine, egzersiz programınızı arttırmayı deneyebilirsiniz. İlk 12 haftadan sonra, gebelik normal seyrediyorsa ilaç kullanmak yerine sıcak su havuzlarında yapılacak su banyolarının uygulanması yardımcı olabilir.
-Pozisyon Tüm gün boyunca ve gece, uygun vücut pozisyonunu korumalısınız. Kötü pozisyonda durmak hastalık nedeniyle kötü vücut pozisyonunun yerleşmesine neden olabilir. Uzun süre aynı pozisyonda kalmamaya ve vücudunuzu sürekli dik pozisyonda tutmaya özen göstermelisiniz.
-Uygun bir sandalye kullanmak Evde ve işyerinde kullanacağınız sandalyenin oturak yeri ve arkalığı sert olmalı, çökmemelidir. Arkalığı düz olmalı ve baş seviyesine dek uzanmalıdır. Omurganın ağırlığını azaltmak için, kol destekleri olan bir sandalye seçilmelidir. Belinizi sandalyeye rahatça yerleştirebilmeniz için, sandalyenin oturma yeri çok uzun olmamalıdır. Kalça ve diz eklemlerinizin doğru şekilde yerleşebilmesi için, sandalye yüksekliği uygun seçilmelidir. Alçak, yumuşak sandalyelere ya da kanepeye oturmaktan kaçınılmalıdır. Çünkü, bunlar kötü pozisyona yol açabilir ve ağrıyı arttırabilirler. Çalışma masasının yüksekliği de öne eğik pozisyonda durmayı gerektirmeyecek bir şekilde ayarlanmalıdır.
-Yatak ve yastık seçimi Yatak sert olmalı, çökmemelidir. Yatağın altı bir kontrplak ya da suntayla desteklenmelidir. Eğer yeni bir yatak alacaksanız, satın almadan önce 20 dakika kadar yatarak denemeniz yerinde olacaktır. Kuştüyü bir yastık boynunuza iyi bir şekilde destek sağlayabilir. Yastık kalınlığı olabildiğince az olmalı, kalın yastık ya da fazla sayıda yastıkta yatılmamalı, yastık kalınlığı yavaş yavaş azaltılmaya çalışılmalıdır.Günde 20 dakika sırtüstü ya da yüzü koyun düz bir şekilde yatınBu şekilde, omurganızın ağırlığını azaltmaya önemli ölçüde yardımcı olabilirsiniz. Gece uyurken de, sırtüstü ya da yüzükoyun uyuma alışkanlığı edinmek oldukça yararlıdır.En kötü yatma şekli, yan ve bacaklar karına çekili halde yatmadır. Kalça ve diz eklemleriniz için, bu pozisyon oldukça sakıncalıdır.Sıcak ya da soğuk uygulamalarFarklı ısı uygulamaları ağrı ve sertliğin azaltılmasında yararlı olacaktır. Sabah ve/veya gece yatmadan önce yapılacak sıcak bir banyo ya da duş, özellikle birlikte germe egzersizleri de yapılırsa ağrı ve sertliği giderir. Yatakta sıcak su torbası ya da elektrikli battaniye kullanılabilir.Eğer yangı gelişmiş bir bölgeniz varsa (bu bölge sıcak, kırmızı ve ağrılıdır), bu bölgeye günde birkaç kez 10-15 dakika süreyle soğuk uygulanmalıdır. bunun için, hazır soğuk paketler kullanılabileceği gibi, sulu şekilde buzluğa konup donması sağlanmış havlular da kullanılabilir. Gerek sıcak ve gerekse soğuk uygulamalarda uygulamaya bağlı deri yanıklarına karşı dikkatli olmak gereklidir. Bel korsesi kullanmayınKorse kullanmak kesinlikle doğru değildir. bunlar, omurgayı sert halde tutarak kötü etkili olurlar. Omurgayı bir korseyle hareketsiz kılmak, hareket etme yeteneklerinin daha da azalmasına neden olur.Düzenli besleninBalık ve baklagiller gibi proteinden zengin besinler yiyin. Vitaminlerden zengin sebzeler ve önemli bir kalsiyum kaynağı olan süte beslenmenizde ağırlıklı olarak yer verin. Ancak, bunların yanısıra, fazla kilo almaktan da kaçının.AlkolAşırı olmayan alkol tüketimi zararlı değildir. Ancak, hem alkol hem de kullandığınız ilaçlar midenize zararlı olabilir. Bu nedenle birlikte almamaya özen göstermelisiniz.Sigara içmeyin AS, akciğerlerin kapasitesini azaltabilir. Sigara içmek akciğer hastalıklarına eğilimi de arttırır. Bu nedenle, eğer içiyorsanız, sigarayı bırakmanız çok önemlidir.
-Kırık-çıkıkçı, bel çeken şahıslardan uzak durun Bu şahısların yapacağı herhangi bir şey, sizin için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu tip uygulamalara kesinlikle başvurmayın.Alternatif tedavi yöntemleriAkupunktur, aromaterapi gibi alternatif tedavi yöntemleri kullanılabilir. Ancak bunların alışılmış tedavilere üstünlükleri yoktur.
-Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Fizik tedavi ve rehabilitasyon, hastalığınızın tedavisinde çok önemli yer tutar. Günlük egzersizleriniz ve korumanız gereken pozisyonlar size öğretilecektir.Kalça ve omuzlarınız başta olmak üzere bazı önemli eklemlerinizin hareketliliğini arttırmayı da öğreneceksiniz. Hareketsizlik, kaslarınızın gücünün azalmasına ve boylarında kısalmaya neden olabilir.Yapacağınız güçlendirme ve germe egzersizleri, kaslarınızın gücünün ve esnekliğinin korunmasında, arttırılmasında da çok önemlidir.Egzersizlerinizi düzenli olarak yapma alışkanlığı edinmeniz çok önemlidir.Günlük egzersizler, hastaların kendi kendilerine uygulayacakları tedavinin önemli bir yönüdür. Düzenli yapılan egzersizler, AS tedavisinde çok önemli bir yer tutar. Egzersizlerin iyi bir şekilde öğrenilmesi ve düzenli olarak yapılması gereklidir. Tüm egzersizler en az günde 1 kez, hatta daha iyisi 2 kez yapılmalıdır.Akciğer kapasitesinin arttırılması için, tüm hareketler solunum egzersizleriyle birlikte uygulanmalıdır. Tüm hareketlerde, hareketi yaparken burundan derin nefes alıp, başlangıç pozisyonuna dönerken ağızdan üfleyerek nefes verilmelidir.Unutmayınız !Ağrılarınızın olmadığı dönemlerde egzersizlerinizi kesinlikle bırakmamalısınız
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?