25 Kasım her yıl dünya çapında Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak anılıyor. 1999’dan bu yana kadına yönelik şiddete karşı farkındalık oluşturmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile ilan edilen günde kadına karşı şiddetin önlenmesi için etkinlikler gerçekleştiriliyor.
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, öfkesini doğru kanaldan akıtamayan kişilerin çevresine zararlar verdiğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Ünsalver şöyle konuştu:
“Kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet tüm dünyada yaygın ve ne yazık ki ülkemizde hemen her gün şiddet mağduru bir kadın öyküsü okuyoruz. Erkekler testosteron hormonunun etkisiyle agresif davranışlara kadınlara göre daha meyilli ancak bu agresif dürtüleri spor gibi fiziksel bir faaliyete ya da iş hayatındaki yaratıcılığa dönüştürmek de mümkün.
Öfkesini doğru kanaldan akıtamayan kişiler çevreye zarar verici olabiliyor. Şiddetten en fazla nasibini alan da kadınlar oluyor. Kadın ise eşine gösteremediği tepkiyi çocuklarına yansıtıyor.”
Toplumumuzda erkeklerin öfke kontrol güçlüğü yaşadıklarını kabul etmediklerini belirten Ünsalver, şöyle devam etti: “Bu nedenle de profesyonel destek almadıklarına şahit oluyoruz. Her daim kendilerini haklı görüyorlar.
Kadın şiddete karşı geldiğinde daha fazla şiddete maruz kalabiliyor ve bir süre sonra dayağı hak ettiğini düşünebiliyor. Yani kendini koruyamaz hale geliyor. Aileler de ne yapalım eşin, çekeceksin mantığıyla yaklaşıp kızlarına sahip çıkmayınca devletin bu durumu önleyici rolü büyük önem kazanıyor. Ayrıca basında yer alan terk ettiği kocası tarafından öldürülen kadın haberleri de zaten korkmuş kadının kendisini iyice çaresiz hissetmesine neden oluyor. Şiddet uygulama bir dürtü kontrol bozukluğudur. Erkeğin kadına şiddetinin azaltılması çocuğun şahit olduğu ve maruz kaldığı şiddeti de azaltarak toplum sağlığı açısından da fayda sağlayacaktır.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?