Akciğer vücudun oksijenlenmesini sağlarken, ihtiyaca göre hücrelerinde yenilenme için bölünme ve çoğalma gerçekleşir. Bazen bazı sebeplere bağlı olarak, bu bölünme ve çoğalma kontrolsüz hale geçerek kitleler oluşturur ve bu kitleler kanserleşir. Akciğer kanseri her zaman çok belirgin bulgular vermemektedir. Kitle büyüyüp, akciğer zarını aşıp, göğüs duvarına temas ettiğinde ağrı ortaya çıkar.
Uzun süren ses kısıklığı ciddi hastalıkların habercisi olabilir
Hastalığın en sık görülen belirtileri; öksürük, balgamda kan ve ani kilo kaybıdır. Bununla birlikte, akciğer kanseri bulguları yerleşim yerine göre değişiklik gösterebilir. Akciğerin üst kısmına yerleşmiş olan bir kitle, bazı sinirlere bası yaparak kolda ve omuzda ağrıya, ses kısıklığına, göz kapağı düşüklüğüne neden olabilir.
Bu şikayetler birçok hastalıkta görülebildiği için ihmal edilebilmektedir. Herhangi bir üst solunum yolu enfeksiyonu, akciğer enfeksiyonu, kas iskelet sistemi ağrısı da bu şikayetlere yol açabilir. Bu belirtilerin süresi birkaç haftayı aşıyorsa vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.
Akciğer kanseri, mikroskopta görünüş şekillerine göre kabaca iki gruba ayrılır. Bunlardan ilki küçük hücreli akciğer kanseri, diğeri ise küçük hücreli olmayan akciğer kanseridir. Akciğer kanserlerinin büyük bir kısmını küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri oluşturmaktadır. Bu kanser tipleri biraz daha yavaş seyirlidir. Küçük hücreli akciğer kanseri ise daha hızlı bölünüp, çoğalmakta ve diğer organlara sıçrayabilmektedir.
Sigara, puro, pipo, nargile gibi tütün ve tütün ürünlerinin tamamı akciğer kanserinin en önemli risk faktörleridir.Akciğer kanseri olan hastaların yaklaşık %90’ı bu tütün ürünlerinden bir ya da daha fazlasını kullanmaktadır. %10 gibi küçük bir grup ise tütün ürünü kullanmadan da akciğer kanserine yakalanabilmektedir.
Ülkemizde özellikle kadınlarda tütün tüketiminin artmasına bağlı olarak akciğer kanseri daha sık görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise tütün kullanım kontrolüne bağlı olarak akciğer kanseri görülme riski azalmaya başlamıştır.
Tütün ürünü kullananlar ve çeşitli kimyasal maddelere mesleki maruziyeti olan kişiler yılda bir kez akciğer filmi veya düşük radyasyonlu tomografi çektirmelidir. Bu tarama yöntemleriyle hastalığın erken teşhis edilmesi, tedavide başarı şansını oldukça artırmaktadır. Tanıda önemli olan bir diğer nokta belirtiler ortaya çıktığında hastanın klinik olarak değerlendirilmesidir. Bunun ardından tomografi, MR ve PET CT gibi görüntüleme yöntemleriyle bulgu veren bölgeler incelenmelidir.
Yapılan testlerde akciğerde kanser riski olan bir kitle bulunduğu zaman tanı, bu kitlenin bronkoskopi veya tomografi eşliğinde dıştan biyopsi alınmasıyla kesinleştirilmektedir. Bu patalojik değerlendirmenin ardından, hücre tipi belirlenerek evrelendirme aşamasına geçilmektedir. Evrelendirmede öncelikle akciğeri kanseri kitlesinin boyutu, lenf nodu tutulumu ve uzak organ tutulumu olup olmadığı belirlenir. Sonrasında uygun tedavi yöntemi seçilmektedir.
Tedavi planlamasında hastaya ve hastalığa yönelik özelliklerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Kalp, böbrek, karaciğer gibi kronik hastalığı olanlarda ilaç ve tedavi şekli değişmektedir. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde özellikle erken evrede tedavi yaklaşımı cerrahi ve radyoterapi uygulamasıdır.
Cerrahi müdahalede kitle uygun bir şekilde çıkarılmaktadır. İşlem, akciğerin bir veya iki lobunun çıkarılması ya da akciğerin bir tarafının tamamen çıkarılması şeklinde planlanır. Mediasten denilen iki akciğerin ortasındaki bölgeden lenf nodu örneklemesi alınır. Çıkan sonuca göre de radyoterapi veya sistemik tedavi ihtiyacı belirlenir. Sınırları belirgin tümörlerde başka dokulara zarar vermeyecek şekilde radyoterapi uygulanabilir.
Akciğer kanseri tedavisi: Ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi
Küçük hücreli akciğer kanseri başlangıçtan itibaren sistemik bir hastalık olarak görülüp değerlendirildiği için, kemoterapi ya da diğer sistemik tedavi yöntemleri tercih edilir. Sistemik tedaviler; kemoterapiler, biyolojik ajanlar, akıllı moleküller denilen hedefe yönelik ajanlardır. Bu tedaviler kişiye özel olarak belirlenmekte ve uygulanmaktadır.
Bunun için araştırılan bazı tümör işaretleri vardır. Bu işaretlere yönelik hedeflendirilmiş ilaçlardan faydalanarak, hücre tipi ve evresine uygun tedavi programı belirlenir. Klasik kemoterapiler de halen uygulanmaktadır. Bunların yanı sıra hücre büyümesini durduran hücre iletim sisteminde herhangi bir aksama olduğu anda kanserin ortadan kalkmasını sağlayan ilave tedavi programları da eklenebilir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?