Sedef hastalığının gelişiminde genetik yatkınlık ve stres gibi tetikleyici faktörler önemli rol oynadığını söyleyen Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, özellikle çocuk ve gençlerde sıklıkla görülen boğaz-solunum yolu enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, bazı ilaçlar, deride oluşan sıyrık, kesi, çizik vb. yaralanmalar, şiddetli kaşıntı ve güneş yanıkları gibi tetikleyici faktörlerin de bu hastalığın şiddetlenmesinde önemli rol oynadığını vurguladı. Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, sedef hastalığının diğer önemli tetikleyicilerinin ise stres, obezite ve sigara-alkol kullanımı olduğunu belirtti.
Psoriasis Derneği tarafından 9 Ekim Sedef Hastalığı Farkındalık Haftası nedeniyle düzenlenen basın toplantısında hastalığı tetikleyen faktörler, tedavi yöntemleri ve hastaların sorunları ele alındı. Toplantıya Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer ile dernek üyeleri Prof. Dr. Sibel Alper, Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan ve Prof Dr. Nahide Onsun katıldı.
Sedef hastalığı (psoriasis) nedir? Belirtileri, nedenleri ve tedavisi
Sedef hastalığının vücutta yarattığı olumsuz etkiler üzerinde duran Psoraisis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nahide Onarır, şu bilgileri verdi: ”Genelde deride görülen sedef hastalığına eklem tutulması eşlik edebilir. Bu durum zamanla Romatoid artrit‘e dönüşebilir ve hastanın iş görmez hale gelmesine neden olabilir. Sedef hastalarında ayrıca insülin direnci, tip 2 diyabet ve yüksek tansiyon, obezite, kalp-damar sorunları, üveyit, Crohn gibi rahatsızlıklar ve erken yaşta kalp krizi gibi komplikasyonlar gelişebilir.”
Erken teşhis ve etkin tedavinin öneminin altını çizen Prof Dr. Nahide Onsun sözlerine şöyle devam etti: “Hastalığa klinik muayene ile tanı koymak mümkündür. Dermatolji uzmanları hastalığı kolayca teşhis edebilir. Başka deri hastalıklarına benzeyen durumlarda ise doğru tanı için biyopsi yapılabilir. Sedef hastalarında insülin direnci, geç yaşta başlayan diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, gözde üveyit gibi durumlar daha fazla görüldüğü için hastalardan çeşitli tetkikler istenir. Hastadan istenecek tetkiklerle eşlik eden hastalıklar ve riskler belirlenebilir ve ilgili uzmanlık dalının görüşleri alınıp tedavi ona göre düzenlenir.”
Sedef hastalığı, bulaşıcı değil ama toplumda öyle algılandığı için hastalar dışlanıyor
Sedef hastalarında depresyon ve anksiyete oranının genel nüfusa oranla yüksekliğini vurgulayan Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Sibel Alper, sözlerine şöyle devam etti: “Sedef, sosyal damgalamadan fiziksel engelliliğe ve duygusal bozukluklara kadar birçok alanda olumsuz etkileri olabilen kronik bir hastalıktır. Sedef hastalığı deri belirtileri görünür olduğu ve uzun sürebildiği için hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Bu konuyu ortaya koyan ciddi çalışmalar yapılmış ve tedavi planlamasında yaşam kalitesine etkisinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır.
Ellerde bulunan deri lezyonları bazı mesleklerde çalışmayı, spor yapmayı hatta günlük ev işlerini bile zor hale getirebilir. Hastalığa yakalanmış bireyler, görünümleri hakkında içekapanık hissedebilirler ve çekingenlik, özgüven eksikliği yaşayabilirler. Kişiler çalışma hayatında ayrımcılığa ve sosyal izolasyona yol açabilen damgalanma nedeniyle etkin topluma katılmada sorunlar yaşamaktadırlar. Ayrıca sedef hastalığının bulaşıcı bir hastalık olmadığı bilinmelidir. Hastanın tedavisinde toplum ve aile desteği son derece önemlidir.”
Sedef hastaları sözde bitkisel ve alternatif kürlerin maddi ve manevi mağduru olabilir
Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan ise hastalığın tedavi sürecinin hastaya göre değiştiğini belirterek şu bilgileri verdi: “Tedavi hastalığın seyri ve şiddeti, eşlik eden başka hastalıkların varlığı, yaş, cinsiyet, gebelik, emzirme, ilaç kullanımı gibi özel durumlar dahil birçok faktör göz önüne alınarak belirlenmelidir.
Tedavinin başarıyla uygulanabilmesi için hastaya yeterli zaman ayırmak, risk faktörlerini iyi analiz etmek ve tedavi seçenekleri hakkında eğitim vererek hastanın tedaviye katılımını sağlamak gerekir. Tedavi çoğunlukla uzun solukludur ve sonuçta döküntülerin tam veya tama yakın oranda silinmesi sağlanmalıdır. Tedavi kesildiği takdirde tıpkı diğer kronik hastalıklar gibi sedefin de nüksetme riski vardır. Bu süreç iyi yönetilmezse hastalar etkinliği ve güvenilirliği ispatlanmamış sözde bitkisel ve alternatif tedavi kürlerinin maddi ve manevi mağduru olabilir.”
“Sedef hastalığının tedavisinde kullanılan ve kanıta dayalı etkinliği ispatlanmış tedavilerin hemen hemen hepsi Türkiye’de bulunmaktadır. Bu tedaviler belli kriterlere dayanarak geri ödeme kapsamındadır. Ancak eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde reçete edilebilen bu ilaç tedavilerine aday hastaların büyük çoğunluğunun tedaviye zamanında erişemediklerini görüyoruz. Bunun altında yatan başlıca faktörler; hastanın hekimler tarafından doğru tedaviye yönlendirilmemesi ve hastalıkla tedavisi hakkında medyada yalan yanlış bilgilendirmeler sayılabilir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?