Birinci basamak sağlık hizmetlerinde elde edilen olumlu gelişmenin koruyucu sağlık hizmetlerine de yansıdığını dile getiren Bakan Akdağ, özellikle aşılama ve gebe takip oranlarında sağlanan başarı ile sağlık hizmetlerinde gelişmiş ülkelerin rakamlarının ötesine geçildiğini kaydetti. Koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında sigara ve obezite ile ilgili de çok önemli çalışmaları hayata geçirdiklerini belirten Bakan Akdağ, Türkiye’nin sigarayla mücadelede DSÖ kriterlerini hayata geçiren ilk ve tek ülke olduğunu ve bu alandaki çalışmaların tüm dünyaya örnek gösterildiğini dile getirdi. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın Ankara Temsilcimiz Hatice Pala Kaya’nın sorularına verdiği yanıtları okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.
Medikal Akademi: Aile Hekimliği sistemi ile başta hekime erişim olmak üzere sağlık hizmetlerinde kapsamlı bir dönüşüm yaşandı. Aile hekimliğinde gelinen son aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Recep AKDAĞ: Sağlıkta Dönüşüm Programıyla birlikte sağlık hizmet sunumunda hem sayı, hem de nitelik olarak çok köklü iyileşmeler yaşandı. Aile hekimliği de bu programın en önemli parçalarından biri ve başarıyla uygulanıyor. 2002 yılı sonunda birinci basamak sağlık hizmetinde 18 bine yakın hekimimiz vardı ve yılda 74 milyon muayene yapılıyordu. Sağlıkta Dönüşüm Programının başlamasından sonra 2007 yılına geldiğimizde 70 milyon nüfusa ulaştık ve muayene sayısı ise; birinci basamak için söylüyorum 157 milyona ulaştı.
Yıllık bazda en son verilere göre; 2011 sonunda yaklaşık 75 milyon nüfusumuz var, 244 milyon muayene gerçekleştirmişiz. Birinci basamakta hekim sayımız 23 bini biraz geçmiş. Birinci basamak sağlık hizmet kuruluşlarında yapılan muayenelerin toplam muayeneye oranı 2002’de %36 seviyesindeyken, 2011’de bu oran % 40’a çıkmış.
Bu oranın önemi şu: Birinci basamak hizmet birimleri vatandaşımızın en kolay hizmet alacağı yerler konumundadır. Aile hekimleri, vatandaşları sağlık konularında bilinçlendiren, onlara bir çeşit sağlık danışmanlığı yapan hekimler. Vatandaşlarımızın aile hekimlerinden hizmet almaları; halkımızın bilinçlendiği, sağlıkla ilgili danışmanlık hizmetlerin öneminin anlaşıldığı, koruyucu sağlık hizmetlerinin daha kapsamlı bir şekilde sunulabileceği anlamına gelir. O yüzden bu oranı daha fazla artırmaya çalışıyoruz. Aile hekimliği sistemini sürekli olarak geliştiriyoruz. Sürekli olarak hekimlerimizin eğitimine devam ediyoruz. Aile hekimliğinden yararlananların memnuniyeti oldukça yüksek seviyelere geldi.
Aile hekimliğine ilişkin birkaç veriden söz edeyim. Biz gebelerimizi doğuma kadar belli aralıklarla izleriz. Bu anne ve bebeğin sağlığı için ilk önemli adım mahiyetindedir. 2002’de gebe başına izlenme oranı 2’nin altındaydı. 2011’de % 4,3’e yükseldi. Bebek başına ortalama izlenme oranı aynı yıllar itibariyle %3,2’den, %8’in üstüne çıktı. Çocuk başına izlenme yine %1 seviyesinden %2’ye yükseldi. Örnekleri çoğaltmak mümkün ama gelişme gayet net biçimde görülüyor. Koruyucu hekimlik açısından bakalım, beşli karma aşıda 2002’deki %80-82 oranlarından %97-98’li seviyelere gelmişiz. Bu çağdaş ülkelerin eriştikleri rakamların ötesinde bir orandır. B hepatiti aşısında %70’lerden, %96’lara, kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşılarında %70’lerden, %98’lere ulaşmışız. Zatürre aşısında da hemen hemen aynı seviyelerde artış olmuş. Bütün bu iyileşmeler doğru bir iş yaptığımız inancımızı pekiştiriyor.
Medikal Akademi: Bakanlığın en önemli projelerinden biri de sigarayla mücadele. Dumansız Hava Sahası programı devam ediyor, ne gibi sonuçlar elde edildi?
Prof. Dr. Recep AKDAĞ: Tütün mücadelesi Hükümetimizin ortaya koyduğu en önemli projelerden birisidir. Bunu sadece sonuç itibarıyla söylemiyorum. Bu mücadele sağlıklı geleceğimiz için büyük önem taşıyor. Sigara bildiğiniz gibi başta kanserler olmak üzere pek çok kronik hastalık için en temel risk faktörü. Gelecekte daha da uzun bir hayat süresi beklentisi olacak vatandaşlarımızın ileri yaşlarda da sağlıklı kalabilmeleri bu mücadelenin başarısı ile yakından ilişkili. Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 2003 başında kabul edilmişti. Yaklaşık bir yıl sonra da Meclisimizin verdiği yetkiyle Türkiye adına benim imzamla biz de bu sözleşmeye taraf olduk. Türkiye’nin Ulusal Tütün Kontrol Programı Eylem Planımızı da 2007 sonunda, Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna tanıtıldı. Bu program biliyorsunuz Başbakanımız Sayın Erdoğan’ın bizzat katıldığı, takip ettiği, destek verdiği bir programdır.
Tütün ürünlerinin kullanımını azaltmak, bu konuda bilinci artırmak için tanıtımlar yaptık ama en önemlisi halkımızı bunların zararından korumak için, bu ürünleri kullanmayanları da korumak yönünde bir yaklaşımımız oldu. Kanun düzenlemesini 2008’de yaptık. Böyle bir yasa yapan çok fazla ülke yok. Mevzuat düzenlemelerini hızla gerçekleştirdik ve uyguladık. Satış sınırlaması, kapalı alanlarda sigara içilmesinin kademeli olarak yasaklanması, paket ve ambalaj sınırlaması, üzerine uyarıcı yazılar yazılması, mali önlemler hepsi peş peşe yapıldı. Caydırıcılık amacıyla çeşitli cezalar da konuldu. Bunun en etkin şekilde denetimini yapıyoruz.
DSÖ tütünle mücadele stratejisini 6 ayrı başlıkta İngilizce ilk harfleriyle M-POWER olarak belirlemişti. Geçtiğimiz ay DSÖ ekipleri ülkemizdeki durumu yeniden değerlendirdiler. Netice; DSÖ’nün belirlediği mücadele stratejisi başlıklarını tam olarak yerine getiren dünyadaki ilk ve tek ülke biziz. Türkiye, sigarayla mücadele konusunda Dünya’ya örnek gösteriliyor. 15 yaş üstü vatandaşlarımızda 2008 yılında sigara içme oranı %31 seviyesindeyken, şimdi %27’ye düştü. Yani son 4 yılda sigara kullananların sayısı yaklaşık 2,2 milyon kişi azaldı. Bu %13 civarında azalmanın da dünyada benzeri yok. Sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlarımıza hizmet veren klinik sayısı 409’a yükseltildi. Vatandaşlarımıza 250 bin kutu ilaç dağıttık. ALO 171 destek hattımız sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Günlük ortalama 3 bin kişi bu hattan destek alıyor.
Sigarayla mücadele için kampanyalar başlattık, paket üzeri uyarıcı yazı ve resimleri uygulamaya koyduk, reklamları yasakladık. Sigara görüntüsünün televizyonlarda kullanımını yasaklayan tek ülke de biziz. Ayrıca, sigaranın her türlü reklamı ya da dolaylı yollardan kullanımının özendirilmesine yönelik mücadele verdik. Satış yerlerindeki reklam imkânlarını da engelledik. Hükümetimizin, Maliye Bakanlığımızın da desteğiyle, DSÖ tarafından en az %75 olarak önerilen sigaradaki vergi oranını %80’e kadar yükselttik.
Medikal Akademi: Bir de GPS destekli mobil cihazlarla denetim uygulaması başlattınız. Sonuçları nasıl?
Prof. Dr. Recep AKDAĞ: Sigarayla ilgili uygulamalarımızdaki kararlılığımızı gösteren en önemli unsur denetim. 2008 yılı Mayıs ayından bugüne kadar ülke genelinde 2 bin 814 denetim ekibi ile 4 milyondan fazla hatta tam olarak ifade etmek gerekirse, 4 milyon 260 bin 670 denetim yapıldı ve yasaklara uymayanlara 25 milyon 648 bin TL idari para cezası verildi. Ayrıca, denetimlerin etkinliğini artırmak için tablet bilgisayarlarla çevrimiçi (online) denetim sistemine geçildi. Mesela, ALO 184’e bir ihbar geliyor, uzman personel GPS (küresel yer belirleme sistemi) kullanarak en yakın ekibi ihlalin yapıldığı söylenen yere gönderiyor. Denetim ekibi fotoğraf ya da video ile kayıt yapıyor, itiraz vb. durumlar için arşivleniyor. Eylül 2012 itibariyle GPS destekli 1300 tablet bilgisayar aracılığıyla denetimleri online yapmaya başladık. Ekiplerin faaliyetlerini 7/24 izleyebiliyor, hızları, hareket saatleri, istatistikleri anında görüntüleyebiliyoruz. Yani denetim etkinliğimizi daha da artırmış olduk. Sonuçlarını değerlendirmek için henüz erken. Ama amacımızın caydırıcılık olduğunu da unutmamak lazım. Daha fazla ceza kesmeye değil insanların sigara dumanından uzak kalabilecekleri bir ortam sağlamaya çalışıyoruz.
Medikal Akademi: Sigarayla mücadelenin ardından, obeziteyle mücadele programı uygulamaya girdi. Elbette küresel anlamda obezite ciddi bir sağlık tehdidi olarak görülüyor. Obeziteyi önlemek ve toplumun bu konudaki farkındalığını artırmak için hangi çalışmalar yürütülüyor?
Prof. Dr. Recep AKDAĞ: Sizin de belirttiğiniz gibi obezite tüm dünyada ciddi bir tehdit durumunda ve salgın gibi artıyor. DSÖ konuya ilişkin raporunda her yıl yaklaşık 3 milyon insanın obeziteye bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiğini belirtiyor. DSÖ Avrupa Bölgesinde tüm yetişkinlerin yarısında, çocukların da beşte birinde kilo fazlalığı problemi var. Fazla kiloluluk ve obezite hayatın kalitesini azaltıyor ve beklenenden erken ölümlere de neden olabiliyor. 2010’da yaptığımız büyük bir araştırmanın sonuçlarına göre (Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2010) 19 yaş ve üzerinde obezite sıklığı toplumda %30 civarında. Bu oran erkeklerde %20 ve kadınlarda %41 seviyesinde. Aynı araştırmada 12 yaş ve üzerinde vatandaşlarımızın %72’sinin hareketsiz yaşadığını da tespit etmiş durumdayız ki bu da riskin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Obezite tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artıyor, bunu da gözlemliyoruz. Obezite ile mücadele için bu konuya özgü bilinci artırmak, sağlıklı beslenmek, düzenli fiziksel aktivitede bulunmak gerekiyor. Yani formül belli ama işimiz zor. Obezite ile mücadele çok önemli, çünkü, kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon, kas-iskelet sistemi hastalıkları vb. gibi çok çeşitli ve son derece önemli hastalıkların sebeplerinin başında obezite geliyor. “Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2010-2014” programımızı hazırladık ve Başbakanlık Genelgesi ile uygulamaya başladık. Geçtiğimiz haziran ayında mücadele programında daha etkin ve görülebilir bir kampanyayı başlattık.
Obezite programımızda dört ana başlık altında faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Farkındalığı artırmak amacıyla her türlü araçla tanıtım, bilinçlendirme çalışması yapıyoruz. Biliyorsunuz bugünlerde yeni bir spotumuz televizyonlarda yayınlanmaya başladı ve oldukça ilgi çekiyor. Bu filmde içimizden bir insanın fazla kilolarıyla nasıl mücadele ettiğini eğitici bir şekilde gösteriyoruz. Toplum Sağlığı Merkezlerinde de halka doğrudan bilgi veriliyor, aile hekimlerimiz sağlıklı beslenme ve obezite bilgilerini veriyor. Yakında “Obezite ile Mücadele” el kitabını tamamlayıp dağıtacağız. Hareket etmeyi teşvik etmek amacıyla, biliyorsunuz “Günde 10 bin adım” projesini başlattık. İnsanları özendirmek amacıyla 2 milyon adet adım ölçer (pedometre) alıp obez hastalara dağıtıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ve DSÖ işbirliğiyle Çocukluk Çağı Sürveyans Sistemi (Childhood Surveillance System) kapsamında, öğrencilerin boy-kilo bilgilerinin e-okul üzerinden sürekli izlenmesini, veri paylaşımını yapacağız. İşyeri hekimi bulunan işyerlerinde kronik hastalıklara yol açabilecek risk faktörlerini, sağlıksız beslenme, fiziksel inaktivite, tütün kullanımı gibi verilerin izlendiği bir sistemi kurmayı planlıyoruz.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız ile kahvaltılıklara yönelik, tuz kullanımını da düzenleyen bir gıda kodeksi oluşturmayı planlıyoruz. Yine Tarım Bakanlığımızla işbirliği içinde gıda etiketlerine yağ, şeker ve tuz oranının yüksek-normal-düşük durumlarını gösterir renk kullanılarak bildirimler konulmasını sağlayacak bir karar üzerinde çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi, Milli Eğitim Bakanlığımız ile okul kantinlerinde bazı gıdaların satılmasının engellemesi uygulaması içindeyiz. Bunun güncellenerek devamı üzerinde çalışıyoruz. Yerel yönetimlerin güvenli fiziksel aktivite yapılabilecek alanları oluşturmasını destekliyoruz. Ayrıca “Ulusal Fiziksel Aktivite Rehberi” adını verdiğimiz bir rehber hazırlığını da başlattık. Ulusal Beslenme Rehberinin Güncellenmesi de gündemimizde.
Medikal Akademi: Son yıllarda sağlık kuruluşları konusundaki yatırımlar dikkat çekiyor. Bu konuda istenilen düzeye erişildi mi?
Prof. Dr.Recep AKDAĞ: İktidara geldiğimiz günden beri sağlık alanındaki temel yapısal sorunlarla mücadele ettik. Sağlıkta Dönüşümün ana ilkesi olan kaliteli, insan odaklı sağlık hizmet sunumunun gerçekleşmesi için hem nitelikli sağlık personeline hem de nitelikli fiziksel yapıya ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu sebeple personel sayılarını artırma çalışmalarımızın yanı sıra ihtiyaçları karşılayabilecek yeni sağlık tesislerinin yapım sürecini de başlattık. Türkiye’nin doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi demeden, hemen hemen tüm illerimize yeni sağlık tesisleri yaptık. Ama biz bunları da yeterli görmüyoruz. Asıl, yeni hizmet anlayışımızı yansıtabilecek fiziksel modern hastane yapılarını “Şehir Hastaneleri Projemiz” ile hayata geçireceğiz. Bu hastaneler bir hastanın ihtiyaç duyacağı fiziki, tıbbi tüm gereklilikleri karşılamanın yanı sıra hasta ve yakınlarına konfor sunacak, depreme dayanıklı modern sağlık yapıları olacaktır.
Medikal Akademi: Bakanlık olarak, gelecek dönemde hangi konulara odaklanacaksınız? Ne gibi yeni hedefleriniz var?
Prof. Dr. Recep AKDAĞ: Sağlıkta Dönüşüm Programı 10 yıldır uygulanıyor. Ülkemizde ve bir kısmı dünyada öncü olan pek çok uygulamayı hayata geçirdik. Bu uygulamaların ülke genelinde, sağlıklı ve sistemli bir şekilde yürütülebilir olması Bakanlık olarak öncelikli hedefimiz. Bilindiği gibi tüm dünyada “Sağlığa Hakkaniyetli Erişim” ve “Sürdürülebilir Sağlık Hizmetleri”, sağlık sektöründe yeni ve önemli iki vizyon olarak genel kabul görmektedir. Yeni dönemde ortaya koyduğumuz yenilikleri ve başarıyla uyguladığımız hizmetleri sürdürülebilirlik, sağlık hizmetlerine her vatandaşımızın hakkaniyetli erişimini sağlamak temel hedeflerimiz olmaya devam edecek.
Bununla birlikte yeni yapacaklarımız da var. Bunların en önemlilerinden biri ülkemizin önümüzdeki 30 yıl için sağlık ihtiyaçlarını tamamen karşılayacak hastane yatırımlarımız. Bunlar son derece konforlu, çalışan ve hizmet alanlar için çağdaş mekanlar olacak. Buna paralel sağlık hizmet planlamalarımızı tamamlıyoruz. Mesela; bir kalp krizi durumunda vatandaşlarımız yurdun hangi köşesinde olursa olsun saatler içinde kalp müdahalesinin yapılabileceği bir hastaneye ulaştırılacak. Bu ancak çağdaş dünyanın bazı küçük coğrafyalı ülkelerinde ulaşılabilen bir standarda ulaşmak anlamına geliyor.
Sağlık serbest bölgelerimiz, klinik kalite çalışmalarımız, yönetici performans değerlendirmesi gibi çok yeni bazı konular da önümüzdeki günlerde gündemde olacak çalışmalar. Kısaca daha önümüzde yapacak işlerimiz var. Bu millete hizmet etme onurunu taşımaya devam ediyoruz.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?