Bu hastalarda erken tanının hayati öneme sahip olduğunu dile getiren Prof. Dr. Bilge, şu bilgileri verdi: “Bu hastalıkları ve tümörleri ancak dikkatli olarak ve kuşku duyarak erken yakalayabiliriz. İlk dönemde son derece sıradan şikayetler vardır. Mide bölgesinde, karın üst bölümünde huzursuzluk ve dolgunluk hissiyle başlar. Ciddi karın ağrısı ilerlemiş hastalık bulgusudur. Huzursuzluk, geçmeyen bir rahatsızlık duygusu vardır.
Safra kesesi hastalıkları ve taşı neden olur? Belirtileri ve tedavisi
Görülme sıklığı bakımından diğer tümörlere kıyasla dört veya beşinci sırada yer alır, tedavide başarı şansı yüksek değildir. Bu nedenle erken tanı büyük önem taşır. Pankreas hastalıklarının tedavisi de özel deneyim gerektirmektedir.”
Sarılığın bu grup hastalıklarda çok önemsenmesi gereken bir bulgu olduğunu belirten Prof. Dr. Bilge, “Sarılık saptandığında çok hızlı bir şekilde nedeni araştırmalıdır. Çünkü bu bulgu birden çok uzmanı ilgilendirmektedir. Safra yolu tıkanıklığına bağlı sarılık bu konuda uzman bir cerrah tarafından değerlendirilmelidir. Karaciğerin kendisinden kaynaklanan hastalığa yani hepatite bağlıysa dahiliye uzmanı tarafından görülmelidir. Aynı şekilde bazı kan hastalıkları da sarılık yapabilir. Bu nedenle kan hastalıkları uzmanının da değerlendirmesi yararlı olabilir.
Sarılıklı hastayı gördüğünüzde en hızlı şekilde tanı koymak gerekiyor ki, çok değerli olan zaman kaybedilmesin. Tıkanma sarılıklarında hızlı karar vermek gerekiyor. Burada kanallardaki tıkanıklık nedeniyle karaciğer safrayı barsağa akıtamaz. Pankreas kanseri, safra yolu tümörü ve taşı da buna neden olabilir, hepsinin klinik bulguları ortaktır. Bize düşen en kısa zamanda ayrımı yapıp, doğru tedaviye planlamaktır” dedi.
Yakın zamana kadar tedavi edilemeyen hastaları cerrahi ve yardımcı yöntemleri kullanarak yüksek başarı oranları ile tedavi edebildiklerini söyleyen Prof. Dr. Bilge, “10 yıl önce kalın barsak tümörlü hastalarda karaciğerde yayılım saptandığında yapacak bir şey yok derdik. Şimdi ise sadece cerrahi başarısıyla değil; onkolojik yöntemlerin etkinliği de arttığı için cerrahların tedavi sınırları genişliyor.
Girişimsel yöntemler arasında yer alan “Radyofrekans Ablasyon” yönteminden sıklıkla yararlanıyoruz. Çok sayıda tümör varsa uygun olanları cerrahi olarak çıkarıyoruz, çıkarılması mümkün olmayanları ise yakıyoruz. Mutlaka sistemik kemoterapiler ile kombine ediyoruz. Kemoterapiye yanıt aldığımız hastalarda cerrahi ile başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz. Kemoterapiye yanıt vermeyen hastalarda cerrahinin başarısı da düşebiliyor” dedi.
Karaciğerde ki tümörlerin büyük bölümünün metastatik olduğunu dile getiren Prof. Dr. Bilge, şu bilgileri verdi: “Tümörler karaciğerden çıkıyorsa, sıklıkla zemininde kronik karaciğer hastalığı vardır. Hepatit B veya C virüsünü alan hastalarda, karaciğer hasar görür, siroza gidiş ortaya çıkar. Belli odaklarda kanser noktaları gelişmeye başlar. Bu durumlarda tedavi, cerrahi olmakla birlikte her zaman uygulanma imkanı bulunamaz.
Kötü beslenme alışkanlığı pankreas kanseri için önemli bir risk faktörü
Sıklıkla hastalar ileri evrede yakalanırlar, erken evrede saptananlarda eğer genel durumu uygunsa cerrahi yöntem planlanmaktadır. Ayrıca bu alanda kullanılan ‘Kemo Embolizasyon’ tedavisi ile, tümörün kanlanmasını bozuyoruz, böylece tümörün ölmesi ve küçülmesi sağlanıyor. Eğer tümör atardamar sisteminden iyi kanlanıyorsa iyi cevap verir, kanlanması zayıfsa başarı şansı daha düşüktür.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?