Yaz aylarına giriş yaptığımız şu zamanlarda tatil planları uygulamaları başlıyor. 11.00-16.00 saatleri arasında güneşlenmenin cilt kanserine davetiye çıkardığı biliniyor. Ancak saat 16.00’dan sonra güneşin altında sere serpe uzansanız dahi D vitamini almanız mümkün olmuyor. Öte yandan cildi koruyucu kremler de D vitamini alımını engelliyor. Güneş eskisi kadar masum değil. O nedenle riskli saatlerde sınırsız güneşlenmenin sakıncalı olduğunu belirten Dr. Keskineğe;”Bu nedenle D vitamini almak amacıyla yapılan güneşlenmeyi haftada iki gün en fazla yarım saat olarak sınırlamak gereklidir. Gün boyunca evinizin, ofisinizin ya da aracınızın camından gelen güneş ışığının da D vitamini almanıza hiçbir katkısı olmadığını çünkü camın ultraviyole B ışınlarını filtrelediğini unutmamanız gereklidir. Ancak şehir hayatı, kapalı ortamlarda geçen günler ve güneşin kendini göstermediği mevsimler, 1000 ünite civarında olan günlük D vitamini ihtiyacını karşılamaya yetmez.”dedi.
Somon, ton, uskumru ve yağlı palamut, denizin D vitamini yönünden en zengin kaynaklarını oluşuyor. Bunların yanı sıra karaciğer, yumurta sarısı ve süt, güneşte yetişen mantar türleri de bol miktarda D vitamini içeriyor. Sağlıklı ve çeşitli beslenen kişiler günde yaklaşık 100-150 ünite D vitaminini gıdalardan alabildiğini vurgulayan Dr. Keskineğe;”Yaz aylarında doğru güneşlenme ile 200-300, doğru beslenme ile 100-150 ünite D vitamini alınsa dahi geriye 700-800 ünitelik bir bir açık kalmaktadır. Bu aşamada vitamin takviyelerine ihtiyaç duyulur. D vitamini tahlilini yaptıran ve takviyeye ihtiyacı olduğu doktoru tarafından da onaylanan kişilerin günlük D vitamini desteği almalarını ya da 6 ayda bir D vitamini damlaları kullanarak D vitamini depolamalarını öneriyoruz. Ancak, D vitamininin fazlasının da toksik etki yaparak karaciğeri yorduğunu unutmamak ve takviye almadan önce ihtiyacı bilmemiz gerektiğini belirtti.
Özellikle menopoza girmeye hazırlanan ya da girmiş olan birçok kadın o tarihten itibaren kalsiyum alımını artırarak kemiklerini koruyacağını düşünüyor. Ancak bu işin doğrusu bu kadar basit olmuyor. Bol miktarda alınan kalsiyum kemiğe yerleşmediği sürece böbrek taşı oluşturmaktan başka bir işe yaramıyor. Oysa, kalsiyumun kemiklere yerleşmesi için en önemli aracı yine D vitamini olduğu belirtiliyor. Aksi takdirde fazla kalsiyum böbrekler aracılığı ile atılırken vücut da ihtiyacını kemiklerden çekmeye başlıyor. Bunun sonucunda yetişkinlerde osteomalazi denilen kemik kırılganlığı tablosu ortaya çıkıyor. Çocuklarda ise bu durum raşitizm olarak adlandırılıyor.
D vitamininin, Prostat kanserinin erkeklerde çıkmasını önlediğini belirten Dr. Keskineğe;”Sırf bunun için bile erkekler D vitaminini kullanmalıdırlar. Çünkü prostat kanseri 70 yaşında %70, 80 yaşında %80, 90 yaşında %90, 100 yaşından sonrasında ise hepimiz zaten prostat kanseri olmuş oluyoruz. Belirli yaştan sonra, hiçbir erkek ben prostat kanseri olmadım diyemez mutlaka vardır da tanısı konmuyordur. Bu yüzden erkekler D vitamini almayı asla ihmal etmemelidir.”dedi.
D vitamini seviyesi 20-50 ng/ml aralığında olanlar alt sınırda, 50-60 ng/ml aralığında olanların iyi durumda olduğu, 100 ve üzerindeki sonuçların ise toksik düzeyde olduğu kabul ediliyor. Ölçümlerin mevsim değişiklikleri göz önüne alınarak yılda en az iki kez yapılması ve doktor önerisi ile takviye kullanılmasını öneren Dr. Keskineğe D vitamininin vücuttaki önemini vurguladı.
D vitamininin ayrıca kolesterolü düşürücü ve metabolizmayı hızlandırıcı etkisi bulunuyor
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?