Kişide göğüste yanma ve ağıza acı su gelmesi (reflü) gibi şikayetler varsa reflü hastası olma olasılığı vardır. Ancak bu klasik ikili yanında, hastalarda “minör bulgular” denilen başka belirtiler de olabilmektedir. Bunlar öksürük, ses kısıklığı, orta kulak iltihabı, astım, tekrarlayan farenjit/larenjit, diş çürükleri, yemek borusunda daralma, boğazda tıkanma hissi, kalple ilgili olmayan göğüs ağrısıdır. Hastalığın tanısı yalnızca bu bulgulara bakılarak değil reflü ile birlikte göğüste yanma hissi ve 24 saatlik pH monitörizasyonu adı verilen bir laboratuvar çalışması ile konulmaktadır.
Reflü bir hastalık haline geldiğinde, sindirim sistemindeki yapıların henüz bozulmamış olduğu ve medikal tedaviyle; yani ilaç, diyet ve önerilerle bu yapıların korunabildiği bir dönem vardır. Bu “altın dönem” kaçırılırsa tedavisi cerrahidir. Bu, çok kısa bir süreç değildir. Ancak iyi bir tedavi ve takip gerektirmektedir. Bu dönemdeki hastalar, çoğunlukla cerrahi bir girişime ihtiyaç duymadan başarı ile tedavi edilebilmektedir.Majör ve minör bulguların uzun süre gözardı edilmesi ile veya yetersiz tedavi yöntemleri ile bu dönem kaçırılabilmektedir. Sonrasında cerrahi düzeltmelerin yapılması gereken bir aşama gelmektedir. Medikal tedavinin yetersiz olması dışında uzun süreli ilaç tedavini reddeden hastalarda da cerrahi tedavi düşünülür. Reflü hastalığı bazen nadir görülen kas hastalıklarına da bağlı olarak görülebilir. Bu hastalarda cerrahi, bir tedavi yöntemi değildir. Dikkatli olmak gerekir.
Hastanın sıkıntılarını azaltmak için ve yutağın alt kısmının mide içeriği ile sürekli tahriş olması sonucu gelişebilecek kötü huylu değişimleri görüldüğünde cerrahi gerekmektedir. Bunun yanında kullanılan ilaçlarla hastalığın bulguları kontrol edilemiyorsa, ilaçlarla çok iyi kontrol edilen hastalar bir seferlik tedavi istediğinde, “Barrett ösofagus” denen yutağın alt kısmındaki mukozal yapıda değişiklik varsa, ösofagus dışı bulgular varsa, genç hastalarda, hasta ilaçlarını düzenli almıyorsa, osteoporozu olan menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda medikal tedavinin maliyetini düşürmek için cerrahi tedavi gerekir.
Günümüzde geçerli yöntem laparoskopik olarak yapılan girişimlerdir. Yani hastanın karnında geniş bir kesi yapmadan 5-10 mm’lik deliklerden girerek, ince çubuklar kullanarak bu hastalığın cerrahi tedavisi yapılmaktadır. Yutağın alt kısmında diyaframdan gelen kasların daraltılması ve midenin üst cebinin yutak etrafında çevrilmesi, mide girişinden yukarıya sıvı, katı veya gaz içeriğinin kaçmasını azaltmaya katkıda bulunur. Bu yöntemle bozulmuş olan yutak-mide geçişi başarılı bir şekilde onarılabilir. Hasta seçiminin doğru yapılmadığı dönemlerde cerrahinin başarısının daha düşük olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak uygun hasta seçimleri ile birlikte ve cerrahi yöntemlerin doğru uygulandığı merkezlerde ise başarı oranı oldukça yüksektir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?