Dr. Bariboğlu şöyle devam etti: “Çiftler, eşinin, sağlıkla ilgili bir sorununu ‘’kusur’’ gibi göstererek boşanma davalarında kendi lehine bir sonuç almaya çalışıyor. Bu süreçte en çok kullanılan hastalık grubu da psikiyatrik hastalıklar oluyor. Kuşkusuz bunda en önemli etmen, psikiyatrik hastalıkların toplumda halen yeterince anlaşılmamış olması. Bunun nedeni, psikiyatrik rahatsızlıkların bir sağlık sorunu değil de kişisel zayıflık-kusur, gizlenmesi gereken utanç verici bir durum olarak görülmesi.
Ne yazık ki, bu algı psikiyatrik hastalığı olan bireylerin evlenecekleri kişiden bu gerçeği saklamalarına, yeni yaşamlarına sırtlarında ağır bir duygusal yükle başlamalarına yol açabiliyor. Hastalığı saklama çabasıyla ilaç tedavisini ve doktor takiplerini bırakan hasta bir süre sonra hastalık nüksedince ‘’suçlu, yalancı’’ pozisyonuna düşüyor. Bu şekilde evlenen çiftlerde, hastalığın türüne bakmaksızın, diğer eşin boşanmak için mahkemeye başvurduğuna sıkça tanık oluyoruz. Hastalık evlilik birliği kurulduktan sonra başlamış olsa bile, boşanma gündeme geldiğinde, hemen avukata bildiriliyor ve dava dosyasına hastanın raporu, eskiden kalma bir tetkik veya reçete konuyor.”
Psikiyatrik hastalıkların boşanmada kötüye kullanılmasının, evliliğinde çatışmalar olan ve ‘boşanma tehdidi’ altındaki hastalarda anlaşılabilir bir korku yarattığını kaydeden Dr. Barioğlu, bunun da tedaviyi etkilediğini söyledi. Bariboğlu şunları söyledi: “Özellikle boşanma davaları açıldığında hasta muayenelerine gitmiyor, ilaçlarını kullanmıyor, bazen hastaneye yatışı bile reddedebiliyor. Çünkü eşinin hastalığı ile ilgili rapor alacağı ve kendisini haklarından mahrum bırakacağını, çocuğunun velayetini alacağından korkuyorlar. Aslında böyle durumlarda yapılacak en doğru şey, tedaviyi aksatmak yerine bir avukatla konuşmak ve hukuki olarak haklarınızı öğrenmektir.”
Psikiyatrik hastalıklara dayalı olarak boşanma kararı verilebilmesi, bireyin medeni haklarından mahrum bırakılabilmesi için öncelikle hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi gerektiğini kaydeden Bariboğlu, şöyle devam etti: “Tedavi edilemeyen psikiyatrik hastalığının mahkemeye mutlaka sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi ve hastalık sürecinin ortak hayatı sürdürülemez hale getirmesi, hastanın temel sorumluluklarını yerine getiremez durumda olmasının ortaya konması gerekir.
Böyle bir rapor üzerine, gerekli durumlarda, hastaya vesayet makamınca vasi tayin ettirilerek, boşanma davasında hastayı bu kişi temsil eder. Psikiyatrik hastalığı olan eş, hareketlerinin iradi olmaması ve bu nedenle kendisine kusur yüklenmesinin mümkün olmamasından dolayı, boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum edilemez. En doğru yol, hukuki hakların öğrenilmesidir. Tedaviden kaçmak hastalığın şiddetinin arttırıyor. Hastaneye yatış, yeniden yüklü ilaç tedavileri, hastanın yaşam kalitesini düşürüyor. Medeni hakların korunması için psikiyatrik hastalıkların kullanılmaması gerekir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?