Prostat kanserine ilk tanı konulduğunda yüzde 50’sinin düşük risk grubu kanser olduğunu aktaran Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şinasi Yavuz Önol, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu işi çok iyi yapan merkezler, yıllık prostat kanseri ameliyatı sayılarını yüzde 50 oranında azalttı. En çarpıcı örnek Avrupa Üroloji Derneği Eğitim Başkanı Hein Van Poppel bundan 10 yıl öncesine kadar yılda 250 prostat kanseri ameliyatı yaparken şimdi bu oranı 125’e düşürdü. Prostat kanserinden ölenlerin oranı yüzde 3’tür. Bu da ameliyatların ne kadar boşuna yapıldığını gösteriyor.”
Prostat kanseri belirti verdiğinde iş işten geçmiş olacağını kaydeden Prof. Önol, teşhis için 50 yaş üstü erkeklerin bir kere üroloğa giderek parmakla makattan kontrol ettirilmesini tavsiye ediyor. Ailesinde daha önce kanser olanların ise 40 yaşından itibaren kontrole gitmek zorunda olduğunu vurguluyor. Uzman, genetik yatkınlığın göz ardı edilmemesi konusunda da uyarıyor.
Düşük risk grubundaki hastaları aktif izlem ile takip ettiklerini anlatan Prof. Şinasi Yavuz Önol, şu bilgileri veriyor: “Aktif izlem yönteminde 3 ayda bir hastamızı muayene ediyor ve PSA bakıyoruz. Yılda bir kez de biyopsi yapıyoruz. Aktif izlemin amacı, bir yıl sonunda ilk tanıda yüzde 20-25 oranında eksik tanı konulabilme olasılığıdır. Bu hastaların bir bölümü sonraki biyopsi bulgusuna göre tedavi gerektirebilir. Biyopsi çok önemli. Prostat kanseri tanısı biyopsi ile konur. Bu sebeple patoloji de çok önemlidir. Deneyimli bir patolog ve modern cihazlar kanserin derecesinin belirlenmesinde hayati önem taşır.” Düşük risk grubu kanser tanısı konulan ve ameliyat önerilmeyen bazı hastaların, kanser tanısının oluşturduğu depresyon, endişe ve korku ile ameliyat olmak isteyebildiğini kaydeden Prof. Önol, “Tekrar gerekli bilgilendirme ve uyarıları yapmamıza rağmen endişeleri devam ediyorsa, o zaman hastamızın tercihine saygı gösterip ameliyat ediyoruz. Bu gibi hastalar en azından yüzde 75-80 oranında gereksiz ameliyat olacaklarını bilmeli.” diye konuşuyor.
Anarşik orta, yüksek ve çok yüksek risk grubu kanserlerin ameliyatla ve gelişmiş ışık tedavisi radyoterapi yöntemleri ile tedavi edilebildiğini aktaran uzman, şunları kaydediyor: “Prostatın etraf dokularında hiç kanser hücresi bırakmayacak şekilde büyük bir incelikle çıkarılması esastır. Sadece prostatı çıkarmak yeterli değil. Prostatı çıkardıktan sonra yukarıda karnın arkasında yuvalanmış lenf düğümlerini de mutlaka çıkarmak gerekir. Ne kadar çok lenf düğümleri çıkartılırsa o kadar yaşam beklentisi fazla olacaktır. Yalnız prostatın çıkarıldığı kanser ameliyatı eksik bir ameliyattır. Mutlaka mümkün olduğu kadar çok lenf bezleri de çıkartılmalı. Böylece hem kanserin daha yukarılara yayılıp yayılmadığını anlamış olacağız, hem de hastanın yaşam beklentisini artıracağız. Çıkarılan parçaların iyi bir patoloji bölümünde değerlendirilmesi büyük önem taşır.” (Zaman)
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?