Prof. Dr. Tuba Dal: Kötü hijyen koşulları deprem bölgesinde salgınlara neden olabilir

Yazan Hatice Pala Kaya
23 Şubat 2023   |    28 Şubat 2023    |   Kategori: Güncel / Literatür, Sağlık Gündemi Print

Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 10 ili etkileyen depremlerin ardından afetzedelerin bölgede çok sayıda sağlık sorunuyla karşı karşıya olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tuba Dal, deprem sonrası 4 gün ile 4 haftalık süre içinde havadan, gıdadan veya sudan bulaşan enfeksiyonların ilk dalgalarının ortaya çıkabileceğini belirtti. Afeti takip eden günler içinde bölgedeki hijyenik şartların sağlanamaması, kötü barınma koşulları, toplu halde yaşama, içme suyu temininde yaşanan sıkıntılar gibi riskler nedeniyle bir çok bulaşıcı hastalığın ve salgınların görülebileceğini vurgulayan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi ve Bulaşıcı Hastalıkları Önleme Derneği Ankara Temsilcisi Prof. Dr. Tuba Dal, Medikal Akademi’ye deprem sonrasında hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek için yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi.

Deprem sonrası hangi enfeksiyonlar ve salgınlar görülebilir?

Prof. Dr. Dal: Doğal afetler önemli sağlık sorunlarına, ekonomik kayıplara ve ölümlere neden olmaktadır. Bir doğal afetin hemen ardından meydana gelen ölümlerin çoğuna travmalar, ezilme ve yanıklar neden olmaktadır. Afet bölgesinde sağlık sistemi etkilenmekte, aşılama gibi sağlık programları ve devam eden tedaviler kesintiye uğramaktadır. Depremden etkilenenlerin, toplu yaşam yerlerine yerleştirilme zorunluluğu doğmaktadır. Bu mekanlarda, kalabalık nedeniyle insanların birbirleriyle yakın teması artar, güvenli yiyecek ve suya erişim kısıtlanır ve hijyen koşullarının sağlanması güçleşir.

Afet bölgelerinde, su ve sıhhi tesisat sistemleri bozulabilir, kanalizasyon sistemleri içme sularını kirletebilir, sivrisinekler, kemiriciler gibi hastalık bulaştırıcı etmenler artabilir. Afetin başlamasından günler, haftalar hatta aylar sonra bulaşıcı hastalıklar ve salgınlar ortaya çıkabilir. Deprem sonrası ilk dört gün mağdurların kurtarıldığı ve yaralanmaların ilk tedavisinin sağlandığı dönemdir. Dört gün ve dört hafta arası dönem havadan, gıdadan ve/veya sudan bulaşan enfeksiyonlar ilk dalgalarının ortaya çıkabileceği dönemdir.

Prof. Dr. Tuba Dal: Strep A zamanında tedavi edilmezse tehlikeli sonuçları olabilir

Dört haftadan sonra ise uzun inkübasyon dönemli enfeksiyonlar gözlenebilir. Mikropla karşılaşmanın ardından hastalık belirtilerinin geç ortaya çıktığı hastalıklar bu gruba girer. Latent yani vücutta sessiz bekleyen enfeksiyonlar aktifleşebilir. Bölgede zaten yaygın olan enfeksiyonlar yayılabilir ve yeni salgınlar ortaya çıkabilir.

Kalabalık yaşam ilişkili enfeksiyonlar nelerdir? Afet sonrası yer değiştiren nüfusun kalabalık ortamda yaşamaya başlaması ile ilgili riskleri açıklar mısınız?

Prof. Dr. Dal: Afet kamplarında, çadırlarındaki kalabalık yaşam ile direkt ilişkili enfeksiyonlar sıklıkla su/gıda kaynaklı ve damlacık/hava yolu kaynaklı enfeksiyonlardır.
Doğal afet sonrası bulaşıcı hastalıkları şöyle sınıflandırabiliriz:

  • Su ve gıda ile dolaylı ve direkt ilişkili hastalıklar: Kolera, dizanteri, leptospiroz, Hepatit A, Hepatit E, norovirüs ve rotavirüs gibi viral enfeksiyonlar, parazitlerin neden olduğu enfeksiyonlar veya bakteriyel enfeksiyonlar.
  • Hava yolu/damlacık ilişkili hastalıklar: Akut viral solunum yolu enfeksiyonları, kızamık, meningokok menenjiti, tüberküloz, küf mantarları enfeksiyonları
  • Vektör ilişkili hastalıklar: Sıtma, Deng Ateşi (ülkemiz bu hastalıklar için şimdilik endemik değil)
  • Yaralanma ilişkili enfeksiyonlar: Tetanoz, cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları

Su kaynaklarının dışkı ile kontaminasyonu, taşıma ve depolama sırasında suyun kirlenmesi, su kaplarının paylaşılması, sabun ve deterjan yetersizliği nedeniyle, en sık su kaynaklı salgınlar görülür. Dünya verileri, su ve gıda kaynaklı ishallerin, afet ve mülteci kamplarındaki ölümlerin % 40’ını oluşturduğunu bildirmektedir. Örneğin; 2005 Pakistan depremi, 2004 Endonezya’da tsunamisi sonrasında ishalle seyreden enfeksiyonlarda %40’dan fazla artış bildirilmiştir. Haiti’deki depreminden 9 ay sonra gerçekleşen kolera salgınında, hastaların % 6,4’ü vefat etmiştir. Hindistan ve Tayland’da sel sonrası Leptospiroz salgınları, Büyük Doğu Japonya Depreminden birkaç hafta sonra Norovirüs salgını bildirilmiştir.

Depremde Enfeksiyon Riski: Bulaşıcı Hastalıklara Karşı Ne Yapılmalı?

Konuşmakta zorlandığım bir konu da ölü bedenlerden salgın olur mu konusudur. Büyük felaketlerde ölü bedenlerden kaynaklanan salgınlar belgelenmemiştir. Ancak kolera veya hemorajik ateş salgınlarında özel önlemler gerekmektedir. Aileler, ölen yakınları için kimlik tespiti ve defin törenlerinden mahrum bırakılmamalıdır.

Deprem bölgesinde pek çok evcil hayvan sokakta kaldı. Bu durum sağlık riski teşkil eder mi?

Prof. Dr. Dal: Uzmanlar hayvanların güvenli alan bulmakta insanlardan daha iyi olduğunu belirtmektedir. Aşıları yapılmış, mikroçip takılmış, bilgilerine ulaşılabilen hayvanlar için durum daha kolaydır. Yaşadığımız deprem sonrası bazı şehirlerde hayvanlar için sahra hastaneleri kurulmuştur. Genel hijyen önlemlerine ve aşılama kurallarına uyulursa evcil hayvanlar, çok büyük sorun teşkil etmeyecektir.

Öte yandan hayvanlar konusunda tetikte olmamız gereken iki önemli sorun mevcuttur.
Bunlardan biri kemirgen sayısının artışı, kemirgenlerin ısırmaları ve kemirgenlerin bulaştırdığı hastalıklardır. Leptospiroz, leptospira cinsi bakterilerin oluşturduğu bir hastalık olup yaz sonu, ilkbahar başında görülür. Sel baskını, depremler gibi çevresel değişiklikler sonrasında kemiricilerin şehirlere yönelmesi sonucu hastalık artabilir. En sık bulaşma yolu, mikroplu sularla temas sonucu derideki yaralardan, ağız, burun ve göz mukozalarından mikrobun alınmasıdır. Doğal felaketlerden sonra dere, akarsu ve kirli su birikintilerinin kenarında çıplak ayakla yürümek ve yiyecek hazırlanan yerlerde kemirici hayvanların görülmesi en önemli risk faktörleridir.

Diğeri ise kuduzdur. Resmi verilere göre, 2021 yılında Türkiye’de 250 bin 375 kuduz riskli temas görülürken, bunlardan 3’ünde kuduz hastalığı gerçekleşmiştir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde kuduza yakalanma ihtimali olan hayvan türleri; köpek, kedi, sığır, koyun, keçi, at, eşek gibi evcil hayvanlar ile birlikte kurt, tilki, çakal, domuz, ayı, sansar, kokarca, gelincik gibi yabani hayvanlardır. Özellikle köpek teması ve ısırmalarında kuduz akla gelmelidir. Ülkemizde kemirgenlerde kuduza rastlanmamıştır.

Türk Dermatoloji Derneği uyardı: Deprem bölgesinde salgın hastalık tehdidi artıyor

Kuduz hasta tarafından ısırılma, tırmalanma veya bu hastaya ait salyanın mukoza veya açık yaraya teması halinde yara yeri derhal bol su ve sabunla iyice yıkanmalıdır. Sağlık merkezlerinde büyük boy enjektör ile serum fizyolojik kullanarak da yıkama işlemi yapılabilir. Kuduz temas sonrası profilaksisi uygulanmalıdır. Bu nedenle deprem bölgesine kuduz aşısı temini yapılmalıdır.

Hangi önlemler enfeksiyon hastalıklarının gelişimini azaltabilir ya da önleyebilir?

Prof. Dr. Dal: Gerek barınaklarda gerekse deprem sonrası kurulan sahra hastanelerinde enfeksiyon önleme ve kontrol önlemlerini uygulamalıdır.

  • Barınaklar, mağdurların ihtiyaçlarına göre yeterli alana sahip olmalıdır.
  • Enfeksiyonların erken ve doğru tanısında sahra mikrobiyoloji laboratuvarlarına da büyük bir sorumluluk düşmektedir. Potansiyel olan enfeksiyonların tanısına yönelik mikrobiyoloji uzmanı, cihaz ve ekipman sağlanmalı ve veriler ulusal sürveyans sistemine bildirilmelidir.
  • Tüm afetzedelere ve kurtarma personeline içme, yemek pişirme ve kişisel hijyen için yeterli miktarda su sağlanmalıdır.
  • Ellerin sabun ve temiz suyla yıkanması veya sık sık alkol bazlı bir el dezenfektanı ile temizlenmesi gereklidir.
  • Kalabalık barınaklarda yaşayanların maske kullanması önerilmektedir. Yeterli maske erişimi yoksa solunum yolu semptomları olan kişiler mutlaka maske kullanmalıdır.
  • Temiz su tüketilmesi önemlidir.
  • Gıdaların hijyenik bir şekilde saklanması, pişirilerek yenmesi önemlidir.
  • Vektör kontrol müdahaleleri esastır.
  • Atıkların imhası önemlidir.

Solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için neler yapılabilir? Risk grubundaki kişilere grip, pnömokok, COVID-19 gibi aşılar uygulanmalı mı?

Prof. Dr. Dal: COVID-19, mevsimsel grip ve diğer solunum yolu virüsleri bölgede orta ila yüksek seviyelerde dolaşmaktadır. Maske temini ve kalabalık yerlerde maske kullanımının sağlanması, ellerin yıkanması solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada önemlidir. Barınakların ısıtılması, su ve gıda sağlanması, mağdurların bağışıklık sistemini güçlendirecektir. Çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar bu enfeksiyonlardan kaynaklanan komplikasyonlara karşı daha savunmasızdır. Bu nedenle, COVID-19, mevsimsel grip aşılamaları önemlidir.

Depremden etkilenen, yaralanan her kişiye tetanoz aşısı yapılmalı mıdır? Çocuklara su çiçeği, çocuk felci ve kızamık aşısının yapılması fayda sağlar mı? Deprem bölgesinde bir aşı kampanyası yapılmalı mı?

Prof. Dr. Dal: Deprem mağdurları ve arama kurtarma ekipleri, yaralanmalar nedeniyle tetanoz riski altındadır. Tetanoz profilaksisi mevcut ulusal kılavuzlara göre sunulmalıdır.

  • Çocuklarda rutin aşılama programında bulunan su çiçeği, çocuk felci, kızamık, pnömokok ve diğer aşılar aksatılmamalıdır.
  • Bebek ve çocuklarda rota virüsüne bağlı ishal vakaları gözlenebilir. Rota virüs enfeksiyonu ilk 4-5 yaştaki çocuklarda akut başlangıçlı ishalin en sık nedenlerindendir. Bu nedenle 8 aydan küçük bebeklerde, rota virüs aşılarının tamamlanması önerilebilir.
  • Meningokok menenjiti, Neisseria meningitidis bakterisinin neden olduğu bir hastalıktır. Bu bakteri bazı kişilerde hastalığa neden olmadan geniz ve üst yutağın mukozal yüzeylerinde yerleşir, solunum yoluyla ve tükürük gibi boğaz salgılarıyla başka insanlara bulaşır. Afet kampları gibi kalabalık ortamda yaşayan çocuklar, yaşlılar, bağışıklık sistemi yetersiz kişilere meingokok aşıları önerilir.
  • Hepatit B aşısı eksik olanlar mutlaka aşılanmalıdır.
  • Sonuç olarak aşıyla önlenebilir hastalıklar için kampanyalar başlatmak, halk sağlığı açısından önemlidir.

İçme suyu kullanırken nelere dikkat edilmelidir? Kirli sular ile bulaşabilecek hastalıklar için neler söyleyebilirsiniz?

Prof. Dr. Dal: Suyu kaynatmak birçok hastalığa karşı korur. Dünya Sağlık Örgütü, 1 galon (4,5 litre) suyun, 4-5 damla %5,25’lik ev tipi çamaşır suyu ile dezenfekte edilebileceğini bildirmiştir. Bu suyun 30 dk. bekleme süresinin ardından kullanımı önerilmiştir.

Kirli su veya gıda kaynaklı muhtemel hastalıklar şunlardır:

  • Salmonelloz: Etken, Salmonella cinsi bakterilerdir. Kontamine gıda ve suyu tükettikten 6 saat ila 6 gün sonrasında ishal ortaya çıkar. Çiğ yumurta ve yumurta kabuğu, kümes hayvanları, kırmızı et ve deniz ürünleri, sebze ve meyveler kaynak olabilir.
  • Şigelloz: Etken, Shigella cinsi bakterilerdir. İnsan dışkısı ile kontamine gıda ve suların tüketilmesinden 1-2 gün sonra, genellikle kanlı mukuslu ishal (dizanteri), kramp tarzında karın ağrıları ve ağrılı dışkılama gelişir.
  • Tularemi: Nedeni Francisella tularensis bakterisidir. Ülkemizdeki en sık bulaş yolu enfekte suların kullanımı, içilmesi ve sularla temastır. Suların kontamine olmasında en önemli etken kemirgenlerdir. Bakterinin inhale edilmesi, enfekte hayvanlar ile temas, vektörler (bit, pire, kene, sivrisinek) aracılığı ile de bulaşabilir. İnsandan insana geçiş bildirilmemiştir. Kuluçka süresi 1-14 gün olup, genellikle 3-7 gün içinde enfeksiyon bulguları ortaya çıkar. Su kaynaklı bulaşta ağız ülseri, lenf bezlerinde büyüme gözlenir.
  • Kolera: Etkeni Vibrio cholerae adlı bakteridir. Dışkı karışmış suyun doğrudan içilmesiyle ya da bulaştığı yiyeceklerin yenmesi ile sulu ishal ortaya çıkar. Kontamine yiyecekler de hastalığı bulaştırabilir. Maruziyet sonrası 2-3 gün sonra ishal başlar. Bu süre bazen birkaç saate düşebilir. Günlük hazırlanan %1’lik klor tablet/sodyum hipoklorit solüsyonları ile çalışma alanları, musluk başları temizlenmelidir.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla