En sık karşılaşılan sağlık problemlerinden biri olan ve baş dönmesi olarak bilinen vertigonun pek çok sebebi olabildiğini belirten Prof. Dr. Neşe Çelebisoy, vertigo yakınmasının altında değişik hastalıkların yatabileceğine dikkati çekti. Baş dönmesi ve denge bozuklukları ile gelen kişilerde altta yatan nedenin ortaya konulması ve nedene yönelik tedavinin planlanmasının öneminin altını çizen Çelebisoy, baş dönmesinin en sık görülen nedenlerinden birinin vestibüler migren olduğunu söyledi.
Baş dönmesine baş ağrısı da eşlik ediyorsa bu durumun migrene işaret edebildiğini ve migrenli hastalarda ortaya çıkan, tekrarlayan baş dönmesi ataklarının vestibüler migren olarak adlandırıldığını anlatan Prof. Dr. Çelebisoy, “Vestibüler migren, benign paroksismal pozisyonel vertigodan (BPPV) sonra tekrarlayan baş dönmesi ile gelen hastalarda ikinci sıklıktaki hastalıktır” dedi.
Prof. Dr. Nuri Özgirgin: Yaşla Birlikte Vertigo Riski Artıyor
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neşe Çelebisoy, ‘Dünya Vertigo Farkındalık Haftası’ kapsamında Uluslararası Vestibüler Derneği tarafından düzenlenen “Vertigoda Hayat Yolunda” bilgilendirme toplantısında baş dönmesi nedenleri ile ilgili bilgi verdi.
Prof. Dr. Neşe Çelebisoy, migren hastalığı ile baş dönmesi arasında yakın bir ilişki olduğunu vurgulayarak, son yıllarda migren ile ilişkili baş dönmesinin olabileceğine dair ilk bilimsel kanıtların ortaya konulmasıyla aradaki bağlantının daha iyi anlaşıldığını ifade etti. Bir kişiye vestibüler migren tanısı koyabilmek için vertigonun altında başka bir hastalık yatmadığından emin olunması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Çelebisoy, “Genellikle beklenen şey, baş ağrısı baş dönmesine eşlik etmeli, bu her hasta için geçerli değil ama en azından atakların yarısı baş ağrısı ile birlikte olmalı.
Yine eşlik edebilecek bulantı, kusma, migrenin aura dediğimiz görsel ya da duysal yakınmaları tanı koymayı kolaylaştıracak ipuçlarıdır. Başka hiçbir nedenle de bu baş dönmesini açıklayamamalıyız yani bu hastaların baş dönmesi yapabilecek başka hiçbir nedeni olmamalı. O zaman buna vestibüler migren diyoruz. Bu bir klinik tanı, destekleyebilecek herhangi bir laboratuar bulgumuz yok. Öyküye dayalı olarak tanı konuluyor. Dolayısıyla bu hastalarda iyi öykü almak esas” dedi.
Vertigo yakınmasının en sık hekime başvuru nedenlerinden biri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çelebisoy, baş dönmesi şikâyeti ile gelen kişilerde altta yatan nedenin ortaya konulmasının çok önemli olduğunu, ilk olarak bu sorunun iç kulak hastalığı mı yoksa beyinde dengeyle ilgili yapıları besleyen damarsal bir problem olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini aktardı.
Prof. Dr. Çelebisoy şöyle devam etti: “Bu hastalıklar kişinin yaşamını tehdit edebilir. Eğer yeterince erken tanı koymazsanız tedavi şansını kaçırırsınız. Damar tıkanıklıklarında erken dönemde, ilk 4,5 saat içinde yapabileceğimiz damar açıcı tedavilerimiz var. Onun için özellikle acil servislerde gördüğümüz, ilk kez ciddi bir baş dönmesi ile gelen hastalarda mutlaka bir damar problemi ile ilişkili olup olmadığını bilmeyi, görmeyi isteriz.
Migren tedavisi: Migrene iyi gelen öneriler ve doğal yöntemler
Eşlikçi bulgular dediğimiz çift görme, yutma bozukluğu, konuşma bozukluğu, vücudun herhangi bir tarafında uyuşukluk ya da güçsüzlük varsa, zaten bunlar bize baştan iç kulağın dışında bir yerlerde bir sıkıntı olduğuna işaret edecek bulgulardır ama unutmamak gerekir ki, sadece ve sadece kişiler başı dönerek de karşımıza geldiğinde altta damarsal bir problem olabilir. O nedenle özellikle orta-ileri yaş damar hastalıkları olan kişilerde bizim de mutlaka bir damarsal neden olmadığından emin olup, ondan sonra bu tip hastaların KBB’ye ait nedenler yönünden araştırılmasını öneririz. Çünkü tedavi ile hiçbir sekel kalmadan, kalıcı bulgu olmaksızın düzelmelerini sağlamamız mümkündür.”
-Migrene yönelik tedaviyle kişiler baş dönmesi ataklarından kurtulabiliyor
Vertigo ve migren ilişkisine de değinen Prof. Dr. Çelebisoy, migrenin tekrarlayan spesifik baş ağrısı atakları ile giden bir hastalık olmakla beraber, özellikle ilerleyen yaşlarda baş dönmesi ataklarının daha ön plana çıkabildiğine işaret etti. Çelebisoy, “Migren genellikle tek taraflı, zonklayıcı, kişinin işine gücüne engel olan, sıklıkla bulantı, kusma ya da ışık, ses hassasiyetinin eşlik ettiği, kadınlarda sık görülen bir baş ağrısı.
Genellikle 20-40’lı yaşlarda ortaya çıkan bir hastalık. İnsanlar bu yaşlarda sık baş ağrıları yaşarken, daha çok menopoz döneminde baş ağrıları giderek hafiflemiş ancak yerini baş dönmesi ataklarının aldığı hastalarla karşılaşıyoruz. Baş dönmesi atakları ile gelen hastalarda başka herhangi bir neden bulamadığımızda mutlaka geri dönüp, eskiye ait şiddetli olan belki şimdi hafiflemiş, söz etmeye çok gerek duyulmayan migrenöz baş ağrılarını sorguluyoruz çünkü tedavisi tamamen migrene yönelik. Bu şekilde tedavi ederek de kişilerin bu ataklarından kurtulmasını sağlayabiliyoruz” bilgisini verdi.
İleri yaş gruplarında B12 vitamini yetmezliğinin denge ve algı bozuklukları yaratabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Neşe Çelebisoy, “Beslenme yetersizliği veya emilim bozuklukları altta yatan nedenlerdir. Dolayısıyla B12 yetmezliğinin de karşımıza dengesizlik yaratarak gelebileceğini aklımızın bir köşesinde bulundurmamızda yarar var. Çünkü erken farkına varılıp, B12 yerine konulduğunda kişilerin yakınmalarında belirli bir iyileşme sağlamak mümkündür” diye konuştu.
Prof. Dr. Çelebisoy, çocuklarda da baş dönmesi problemi ile karşılaştıklarını belirterek, “Çocuklarda baş dönmesi görülebiliyor ve bu durum ileride bir migren öncülü oluyor. Çocuklarda siklik kusma dediğimiz; çocuk ara ara kusuyor, başı dönüyor, karnı ağrıyor. Bunlar bir nedene bağlanamayan, ardışık gelen, ilerisi için migren öncülleri. Daha sonra bu şikâyetler yatışıp, bu çocuklar migrenli olarak hayatlarına devam ediyorlar” dedi.
Deprem sonrası yaşanan denge problemlerini değerlendiren Çelebisoy, 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketiyle birlikte Türkiye’de denge sorunlarının arttığını dile getirdi. Prof. Dr. Çelebisoy, “Kaygı bozukluğu ile ilişkili baş dönmesi ya da dengesizlik daha önce biraz gergin, anksiyöz kişilerde ortaya çıkan bir durumdu ama depremle birlikte, depremi yaşayan veya yaşamayan kişilerde bile çok ciddi bir algı bozukluğu ortaya çıkmasına neden oldu. İnsanlar kendilerini sürekli dengesiz, güvensiz hissetmeye başladılar. Özellikle altta yatan başka hastalıklar varsa, örneğin; denge sistemiyle ilgili daha önceden geçirilmiş bir rahatsızlığı varsa ya da başka bir nörolojik problem varsa, olay çok daha belirgin hale gelmeye başladı” dedi.
İleri yaşlarda olanların deprem sonrası artan algı bozukluklarından daha fazla etkilendiği gözlemini aktaran Prof. Dr. Çelebisoy, “Çünkü onlar zaten dengeyi kalıcı iç kulak ya da periferik sinir hasarları nedeniyle zor idare ediyorlardı, sınırda idare ediyorlardı. Bir de üstüne böyle bir anksiyete eklendi. Dolayısıyla özellikle orta-ileri yaş, bilinen başka ek hastalıkları olan kişiler için bu tablo daha da ağır, daha da belirgin bir hal aldı. Şu an BPPV’den sonra en sık gördüğümüz ikinci gruba yerleşti” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?