Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glokomun görme sinirine hasar vererek körlüğe neden olabileceğini belirten Dünyagöz Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kadriye Ufuk Elgin, hastalığın 40 yaş üstü kişilerde daha sık görülebildiğini vurguladı. 6-12 Mart Glokom Haftası nedeniyle Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’ya bilgi veren Dünyagöz Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kadriye Ufuk Elgin, glokomun sinsi bir hastalık olduğuna ve körlük nedenleri içerisinde ilk sıralarda yer aldığına işaret ederek, “Geç tanı konulduğunda görme sinirinde onarılması mümkün olmayan ciddi tahribatlar oluşturabilmektedir. Şikayetler ortaya çıkana kadar beklenmemelidir. 40 yaşına gelen her erişkinin detaylı göz muayenesi olması önerilmektedir” dedi.
Göz içi basıncı normalden yüksek olan kişilerde glokom gelişme riskinin daha yüksek olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Elgin, hastalığın risk faktörleriyle ilgili şunları kaydetti: “40 yaşın üzerindeki kişilerde glokom riski artmaktadır. Glokomun genetik ile ilişkisi olabilir. Ailesinde glokom olan kişilerde gelişme riski daha yüksektir. Diğer bir deyişle, bir veya birden fazla gende bozukluk olabilir ve bu bireyler glokoma karşı daha hassas hale gelebilir. Şeker hastalığı ve hiper ya da hipotiroidizm olan hastalarda glokom gelişme riski daha fazladır. Ciddi göz yaralanmaları, göz içi basıncının yükselmesine neden olabilir.
Göz tansiyonu (Glokom) nedir? Nedenleri, belirtileri ve tedavisi
Diğer risk faktörleri; retina dekolmanı, göz tümörleri ve kronik üveit veya iritis gibi göz iltihaplarıdır. Genellikle uzağı iyi görememe olarak bilinen miyopide glokom sıklığı yaklaşık iki misli artmıştır. Uzun süreli kortizon kullanımı (göz damlası, ağızdan veya cilt pomadı vb. olarak) ikincil glokom gelişimine neden olabilir. Bazı göz cerrahileri de ikincil glokom gelişimini tetikleyebilir.”
Bu risk faktörlerine sahip kişilerin, görme sinirinde meydana gelebilecek hasarın erken tespiti için düzenli göz muayenesi olmalarının çok önemli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kadriye Ufuk Elgin, düzenli göz muayenelerinin, glokomun erken tanısı ve başarılı koruyucu tedavinin yapılmasında anahtar olduğunun altını çizdi. Elgin, “40 yaşına gelen her erişkinin detaylı göz muayenesi olması önerilmektedir. Eğer glokom ile ilgili herhangi bir risk faktörünüz yok ise, bu muayeneler 3-5 yılda bir tekrarlanmalıdır. 60 yaş sonrası muayene her yıl tekrarlanmalıdır” diye konuştu.
Glokomun başlıca açık açılı ve kapalı açılı glokom olmak üzere iki tipte görülebildiğini anlatan Prof. Dr. Elgin, bu iki tipin birbirinden tamamen farklı şikayetlere neden olduğu bilgisini verdi. Açık açılı glokomun en sık görülen glokom tipi olduğunu ve kalıcı görme siniri hasarı gelişene kadar pek bulgu vermediğini belirten Prof. Dr. Elgin, şunları söyledi:
Göz damlası nasıl kullanılır? Ne işe yarar, yan etkileri nelerdir?
“Açık açılı glokom, genellikle 40 yaş ve sonrasında ortaya çıkar. Drenaj açısının yıllar içerisinde fonksiyonunun azalması ve göz içi sıvısının yeterince boşalamaması nedeniyle göz tansiyonu yükselir ve göz sinirinde hasara neden olur. Hastalığın ileri döneminde şikayetlere neden olur. Bu şikayetler, çoğunlukla iki taraflı olarak, görme alanının çevresel kısımlarının kaybedilmesi ve ileri dönemde tünel görmedir.”
Dar açılı glokomun ise nadiren görülen bir glokom tipi olduğunu, genellikle yapısı daha küçük olan hipermetrop gözlerde, iris dokusunun drenaj açısına çok yakın pozisyonda yerleşmesi ve bu açıyı kapatmasıyla ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Elgin, “Drenaj açısının kapanmasıyla göz içi sıvının dışa akımı bloke olduğundan, göz tansiyonu ani bir şekilde 40-50 mmHg değerlere kadar yükselir. Bu durum oldukça ağrılıdır. Birlikte bulantı- kusma olabilir ve görme bulanıklaşır. Acil olarak tedavi edilmesi gereken bu durum kalıcı körlüğe neden olabilir. Dar açılı glokom hastalarının bir kısmında açı kapanması yıllar içerisinde ve yavaş yavaş gelişebilir” dedi.
Dar açılı glokomun belirtilerine de değinen Prof. Dr. Elgin, hastaların göz ağrısı, bulantı, kusma, sıklıkla loş ışıkta görmede bulanma, ışıkların etrafında renkli gökkuşağı görme ve gözde kızarıklık gibi şikayetler yaşabileceğini söyledi.
Glokomlu hastanın yaşam tarzı, beslenme ve diğer alışkanlıklarının da hastalığın gidişatını etkilediğine işaret eden Prof. Dr. Kadriye Ufuk Elgin, Akdeniz tarzı diyet ile beslenmenin glokomu olumlu yönde etkilediğini kaydetti. Glokomlu hastaların beslenmelerine özen göstermesi gerektiğini belirten Elgin, sözlerine şöyle devam etti: “Bol sebze, meyve içeren Akdeniz tarzı diyet glokoma karşı faydalıdır.
Glokomlu hastaların günlük diyetinde, narenciye ve yeşil bitkilerde bulunan C vitamini; badem, ay çekirdeği, kabak çekirdeği, fındık, ceviz gibi kuruyemişlerin yanı sıra avokado gibi bazı sebzeler ve balıkta bulunan E vitamini; tahıl ürünlerinde çokça bulunan B vitamini yer almalıdır. Yaban mersini, çilek vb. diğer kırmızı ve mor meyveler, özellikle balık yağı, keten tohumu yağı ve ceviz gibi omega-3 ve omega-6 içeren gıdalar, çekirdekli siyah üzüm ve bitter çikolata glokoma karşı faydalıdır.”
Glokomla mücadelede sigaradan uzak bir yaşamın son derece önemli olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Elgin, alkol tüketimi ile glokom arasındaki ilişkinin net olarak bilinmediğini, ancak günde bir kadeh kırmızı şarap içilmesinin, antioksidan özelliği nedeniyle glokom için faydalı olabileceğini ayrıca günde 2-3 kupayı geçmeyen siyah ve yeşil çay tüketiminin glokom için faydalı iken, aşırı kahve içiminin hastalığı olumsuz yönde etkilediğini anlattı.
Prof. Dr. Elgin, düzenli egzersizin, genel vücut sağlığı için olduğu kadar glokom için de büyük oranda önemli olduğunu, düzenli olarak haftada 3-4 kez, 40-45 dakika dinamik aerobik egzersizin (yürüme, koşma, bisiklet vs) ideal olduğunu aktardı. Glokom hastaları için uygun olmayan sporlar hakkında da uyarılarda bulunan Prof. Dr. Elgin, “Başın aşağıda kaldığı atipik pozisyonlara bağlı olarak yoga, benzer şekilde ağırlık çalışmaları, skuat gibi izometrik egzersizler ve bungee jumping gibi sporlar uygun değildir. Ayrıca sıkı yüzücü gözlükleri ve dalış sporu da glokomlu hastalar için uygun değildir” diye konuştu.
Astigmat nedir? Neden olur? Astigmatın belirtileri ve tedavisi
Glokom’un tedavisinde erken teşhisin önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kadriye Ufuk Elgin, hastalığın ilaç, cerrahi ya da lazer yöntemleri ile tedavi edildiğini kaydetti. Tanı konulmasında dikkat edilecek noktalara da değinen Prof. Dr. Elgin, “Glokom hastalığının tanısı; detaylı göz muayenesi, göz içi basıncı ölçümü, kornea kalınlığı ölçümü ve gelişmiş bazı özel tetkiklerle koyulmaktadır. Bu tetkikler esnasında gözünüzün glokomdan etkilenip etkilenmediği açığa çıkarılmakta, eğer bir hasar söz konusu ise buna göre tedavi aşamasına geçilmektedir” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?