Obez çocuklar da, şeker hastalığı riski açısından değerlendirilmeli

Yazan Hatice Pala Kaya
7 Kasım 2019   |    28 Kasım 2019    |   Kategori: Sağlık Gündemi Print

Günümüzde erişkinlerin yanı sıra çocukluk çağında da Tip 2 diyabetin görülme sıklığının hızla arttığını söyleyen EndoBridge Kurucusu ve Başkanı Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, özellikle obez çocuklar ve ergenlerin mutlaka şeker hastalığı riski açısından değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Çocukluk çağında Tip 2 diyabet görülmesinin altında yatan en önemli faktörün çocuklardaki obezite artışı olduğunu belirten Prof. Dr. Yıldız, bu konuda acilen bir eylem planı oluşturulması gerektiğininin altını çizdi.

Diyabet ve obezite ikiz kardeş, adı da ‘diyabezite’

Antalya’da gerçekleştirilen EndoBridge Kongresi kapsamında Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’ya açıklamalarda bulunan EndoBridge Kurucusu ve Başkanı Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, diyabet ve obeziteyi ikiz kardeş olarak tanımladıklarını ve buna ‘diyabezite’ denildiğini söyledi.

Fazla kilonun-obezitenin artmasıyla birlikte son yıllarda Tip 2 diyabet oranının çocuklarda da hızla yükseldiğini ifade eden Prof. Dr. Yıldız, “Eskiden Tip 2 diyabet denildiği zaman pediatri uzmanlarının hiç görmediği bir hastalıktan bahsediyorduk ama son yıllarda 10-12 yaşlarındaki çocuklarda bile Tip 2 diyabet görüyoruz. Çalışmalar çocukluk çağında yeni tanı alan diyabet olgularının %15-45’inin Tip 2 diyabet olduğunu gösteriyor. Bunun altında yatan en önemli risk faktörü obezite ve dolayısıyla vücut yağının artıyor olmasıdır” dedi.

Tip 2 diyabet nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Obez çocuklar diyabet açısından taranmalı

Tip 2 diyabet riski açısından obez çocukların kan şekeri düzeylerine bakılması ve tarama yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yıldız, şu bilgileri verdi: “Pediatristlerin önerdiği şekilde, çocuk ve ergenlerde vücut kitle indeksinin aynı yaş ve cinsiyetteki akranlarına göre 85 persentil üzerinde olmasına fazla kiloluluk, 95 persentil üzerinde olmasına ise obezite diyoruz. Kilolu çocukların özellikle birinci veya ikinci dereceden yakınlarında diyabet olması, annede gebelik şekeri öyküsü ya da polikistik over sendromu gibi insülin direnci düşündüren durumlarda şeker hastalığı açısından mutlaka taranması gerekiyor.”

Çocuğu obeziteden korumak ailenin sorumluluğu

Çocuklarda obezite ile mücadele için ailelere de çok önemli sorumluluklar düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, anne ve babaların öncelikle kendilerinin sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizi yaşam biçimi olarak benimsemeleri gerektiğini bildirdi. Yıldız sözlerine şöyle devam etti: “Doğmamış çocukta hem annenin hem babanın sorumlulukları var. Kendilerinin sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemesi, erkeğin sperm kalitesini, annenin de sağlıklı bir anne karnı ortamı oluşturmasını sağlıyor.

İnsülin nedir, ne işe yarar? Yüksekliği, direnci ve tedavisi

Anne ve baba adaylarının öncelikle kendilerine iyi bakmaları, çocuk doğduktan sonra da sağlıklı beslenme alışkanlıklarını ve hareketi aile olarak sürdürmeleri gerekiyor. Bunun tek yolu ise, anne ve babanın sağlıklı yaşam alışkanlıkları açısından çocuğa rol model olmaları. Ebeveynlerin hareket etmediği ve sağlıklı beslenmediği bir ortamda çocuğun sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemesi ne yazık ki mümkün olmuyor.”

“Hareketsizlikte Avrupa birincisiyiz”

Tip 2 diyabetin şehirleşme ve modern hayata geçiş ile çok hızlı bir artış gösterdiğini açıklayan Prof. Dr. Yıldız, bu durumun ise sağlık riskleri açısından önemli dezavantajları olduğunu belirtti. Modern toplumda giderek azalan fiziksel aktivitenin ve yanlış beslenmenin diyabetin yaygınlaşmasında çok önemli bir rol oynadığına değinen Prof. Dr. Yıldız, şunları söyledi: “Türkiye’deki her 10 kişiden 8-9’u istediğimiz oranda hareket etmiyor. Bu açıdan Avrupa Birliği’nde, hareketsizlikte birincisiyiz.

Hareket alışkanlığımızı sağlamamız lazım. Beslenme alışkanlığı konusunda ise küçük yaşlardan itibaren sağlıklı ve doğal beslenmeye yönelmeliyiz. Yine işlenmiş gıdaların, dışarıda ayaküstü beslenmenin ve kalori tüketimindeki yükselişin altını çizmek lazım.”

Obezite ve diyabet kırsal kesimde de yaygınlaştı

Türkiye’de diyabetin görülme sıklığı açısından şehirlerdeki ve kırsal kesimdeki durumunu değerlendiren Prof. Dr. Yıldız, kentlerde daha fazla olduğu düşünülen obezite ve diyabetin kırsal kesimde de artık yaygın bir şekilde görüldüğünü kaydetti.

Prof. Dr. Yıldız, “Kırsalımız da kentseli yakalamış durumda. Çünkü buralarda hamur işi tüketimi çok yüksek, tarım makineleşti. Artık insanlar köylerde de hareket etmiyor. Bu da obezite ve diyabete eğilimi artırıyor” bilgisini verdi.

Beslenme-Diyabet ilişkisi: Türkiye’de beslenme alışkanlığı kötüleşiyor

Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, beslenme ve diyabet ilişkisi hakkında da açıklamalarda bulundu. Obezite ve diyabet riskini azaltmak için pek çok diyet ve beslenme şeklinin gündeme geldiğini fakat tek tip beslenme ile bu sorunun çözülemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Yıldız, “Dünyada 30 binin üzerinde değişik beslenme önerilerinde bulunan kitap ve internet siteleri var. Türkiye’deki ya da ABD’deki kitapçılara gittiğinizde raflarda onlarca diyet kitabı görürsünüz. Eğer bunların bir tanesi herkes için işe yarıyor olsaydı, bugün dünyada 2,2 milyar kilolu ve obez insan olmazdı. Dolayısıyla tek tip beslenme ile bu obezite ve diyabet sorunu çözülmez” diye konuştu.

Prof. Dr. Yıldız: Türkiye’de her 3 kişiden birinde prediyabet görülüyor

Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’nın yeni sonuçlarının yakın zamanda Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanacağını bildiren Prof. Dr. Yıldız, “Bu sonuçlar elimizde olduğunda beslenme alışkanlıklarımız açısından son 10 yılda ne durumda olduğumuzu net değerlendirmek mümkün olacak ama halihazırdaki diyabet ve obezite oranlarımıza bakarsak beslenme alışkanlığımızın çok olumlu bir değişim göstermediğini tahmin etmek mümkün” dedi.

Diyabet sağlık ekonomisini tehdit ediyor

Prof. Dr. Yıldız, diyabet tedavisinin maliyetine de dikkati çekti. Tip 2 diyabetin Türkiye’de sağlık ekonomisini en fazla tehdit eden hastalıklardan biri olduğunu belirten Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, “Türkiye özelinde baktığımızda Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) harcadığı her 4 TL’nin 1 TL’sinin diyabet tedavisi için kullanıldığını biliyoruz.

Sağlık ekonomisini çarpıcı oranda etkiliyor. SGK’ya olan maliyeti dışında bireyin kendi yaşamında iş günü kaybı olması, kendini hasta hissetmesi, yaşam kalitesinde azalma ve tüm bunların topluma getirdiği yükler de indirekt maliyet olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla hem önemli bir toplum sağlığı problemi, hem de finansal maliyeti çok yüksek bir hastalıktan bahsediyoruz” bilgisini verdi.

Diyabet yaşam süresini kısaltıyor

Kronik bir hastalık olan diyabetin yaşam süresini belirgin oranda kısalttığını vurgulayan Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, diyabetin başlıca hasarının damar sistemi üzerinde olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yıldız şunları söyledi: “Yaşam süresini Tip 1 diyabet 20 yıla varan oranlarda,Ttip 2 diyabet ise 10 yıla varan oranlarda kısaltıyor. Diyabette en çok kalp ve damar hastalıkları sonucu ölüm ortaya çıkıyor. Bugün dünyada her 8 saniyede bir diyabete bağlı bir ölüm oluyor ve bu ölümlerin yarısı 70 yaş altında ortaya çıkıyor.”

Sağlık okuryazarlığı artırılmalı

Alınan bütün tedbirlere ve harcanan yoğun çabaya rağmen diyabetin giderek büyüyen bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve görülme sıklığının arttığını ifade eden Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, diyabet yönetiminde başarılı olabilmek için birey, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve sağlık otoritesine önemli sorumluluklar düştüğünün altını çizdi.

Prof. Dr. Yıldız, “Türkiye’de diyabeti gerek önleme gerek tedavi etme konusunda birçok koldan yoğun çaba harcanıyor ancak yapılan çalışmaların organize, sürdürülebilir ve ölçülebilir olduğunu söylemek pek mümkün değil. Herkes kendi bakış açısından bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kılavuzlar, uzlaşı raporları ve deklarasyonlar yayınlamanın ötesinde toplumun ve diyabetli bireylerin önerilenleri uygulamalarını nasıl kolaylaştırabiliriz buna bakmak lazım. Bir yandan sağlık bilgilerini topluma aktarırken, bir yandan toplumun sağlık okuryazarlığını arttırmak gerekiyor.

Yani diyabet açısından risk altında ya da diyabetli bireylerin sağlık önerilerini uygulamasını sağlamak, tutum ve davranış değiştirebilmek gerekiyor. Bu anlamda da ülkemizin önünde alacağı çok yol var. Diyabetle mücadelede başarılı olabilmemiz için uluslararası işbirliği çerçevesinde ülke yönetimlerinin liderliğinde sistemli programların düzenlenmesi, yatırım yapılması ve yapılanların sonuçlarının toplum düzeyinde takip edilmesi gerekiyor” dedi.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla