Kullanılan tanı ve test kitlerinde referans aralıklarının üretildiği ülkenin vatandaşlarına göre belirlendiğini söyleyen Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Muşabak, pek çok testte kullanılan referans parametrelerin toplumumuza tam uyumlu olmayabileceği uyarısında bulundu. Vücudun genel metabolizması ve kan değerleri ile ilgili bazal Türk profilinin çıkarılması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Muşabak, bunun tanı ve tedavi planlaması için çok önemli olduğunu vurguladı. Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice PALA KAYA’nın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Muşabak, kullanılan tanı ve test kitlerinin genellikle başka ülkelerde üretildiğini, referans aralıklarının bu ülkelerde yapılan araştırmalarla belirlendiğini vurguladı.
Türkiye’de vitamin kullanımı hızla artığını ve bu tür ilaç ve mineral takviyelerinin kullanımına yönelik güçlü bir denetim mekanizmasının olmadığını belirten Prof. Dr. Uğur Muşabak, bu konuda önemli uyarılarda bulundu: “Vitaminlerin gerçekte sağlıklı olan kişilere ilave “fayda sağlamaması” bir yana, zarar verme ihtimali var.”
Son dönemde Türkiye’de eksikliği en fazla tespit edilen vitaminlerden olan D Vitamini örneğinden hareket eden Prof. Dr. Muşabak, şuna dikkat çekti: “Bizim kullandığımız test kitleri ile ölçülen değerler kendi toplumumuz için yeterli bir aralıkta olmasına rağmen düşük görünebilir. Bu, ölçüm için kullanılan kitlerin yabancı menşeli olmasından ve referans aralıklarının o toplumu yansıtmasından kaynaklanabilir. Yani bizdeki normal değerler aslında bu kitlerde belirtilen referans değerlerle aynı olmayabilir.
Prof. Dr. Şahiner: Her dört çocuktan biri akut ürtiker atağı geçiriyor!
Örneğin; vücutta bulunan D vitamini miktarı, ölçüm yapılan ülkenin ne kadar güneş gördüğüne, cinsiyete, yaşa ve vücut kitle indeksine göre değişmektedir. Dolayısıyla eksiklikten söz edebilmek için bu farklı koşulların dikkate alınması ve hastada vitamin eksikliği bulgularının ve risklerinin de ortaya koyulması gerekir. Ayrıca konunun uzmanı olan hekimlerin de mutlaka görüşü alınmalıdır.”
Kullanılan tanı ve test kitlerinin referans aralıklarının başka ülke vatandaşları için yapılmış çalışmalara bağlı olmasının hatalı değerlendirmelere neden olduğunu söyleyen Prof. Dr. Uğur Muşabak, hekimlerin bunu dikkate almaları gerektiğini vurguladı.
Prof. Muşabak şunları kaydetti: “Ülkemiz coğrafi koşulları ve bitki örtüsü yönünden son derecede avantajlı bir konuma sahip. Gerek güneş ışınlarından yararlanabilme bakımından gerekse besin kaynaklarının çeşitliliği bakımından oldukça şanslıyız. O nedenle vitamin ve mineral açığı yönünden “hangi değerler bizim için normaldir, hangi değerler risklidir ve gerçekten ihtiyaç var mıdır” bunun ortaya çıkarılması lazım.
Neticede her düşük saptanan vitaminin veya mineral düzeylerinin bir klinik bulgu ortaya çıkarmadığını görmekteyiz. Dolayısıyla sadece laboratuar değerlerine bakılarak tedavi veya takviye verilmemelidir. Bu bir tartışma konusu olmakla birlikte, hastanın bireysel özellikleri ve bulguları objektif bir şekilde değerlendirilmelidir.”
Vitamin ve mineraller dışında ölçülen bazı kan değerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Muşabak, Türk halkının referans değerlerinin önemine vurgu yaparak şu bilgileri verdi: “Örneğin; kansızlık değerlendirilirken başka ülke vatandaşlarının referans aralıklarının kullanılması yanılgılara yol açabilir. Bu değerlerin farklı coğrafi koşullara ve ırka göre de değişebiliyor olması bu konuda çalışma yapılıp, vücudun metabolizması ve biyokimyası ile ilgili bazal Türk profilinin mutlaka çıkarılması gerekir” dedi.
Vitaminlerin fazla ya da hekim tavsiyesi olmadan bilinçsizce kullanımının vücuda zarar verebildiğine işaret eden Prof. Dr. Uğur Muşabak, “Vitaminlerin vücutta birtakım değişikliklere yol açabilen veya vücuttaki organ ve sistemlerin fonksiyonlarını düzenleyen birtakım rolleri var. Dolayısıyla vitaminler de aslında ilaç kategorisindedir. Ondan dolayı hekim tarafından önerilmesi ve reçetelenmesi gerekiyor” dedi.
Prof. Dr. Ceyhan: Aşılanmamış çocuk sayısı %5’e çıkarsa, ciddi salgınlar başlar!
Her ilaç gibi, vitaminlerin de gereksiz kullanımının sağlığı bozma riski bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Muşabak, “Vücuda gereksiz alınan her şey zarar getirebilir. Gerçekten de gereksiz vitamin kullanımı konusunda Türkiye’de çok ciddi bir problem var.
Bu konuda istatistiksel bir veri yok ama bize başvuran hastalardan ne kadar çok kullanıldığının farkındayız. Vitamin veya bağışıklığı güçlendiren ilaç girmeyen bir ev yok gibi neredeyse. Bunlar tabii ki doktor tavsiyesinden çok ya komşu tavsiyesi ya arkadaş tavsiyesi veya eczacıların önerileriyle alınıyor ve gereksiz kullanılıyor. Hâlbuki gereksiz kullanılan her vitamin de vücutta yıkıcı etkilere sebep olabilir” bilgisini verdi.
“Her vitamin eksikliği nasıl birtakım hastalıklara yol açıyorsa, bu vitaminlerin fazlalıkları da birtakım hastalıklara yol açıyor” ifadesini kullanan Prof. Dr. Uğur Muşabak, D vitamininin fazla kullanımının vücutta kalsiyumu yükseltebildiğini, bunun da kalpte ritm bozukluklarına; kaslarda kramplara ve böbrek taşı oluşumuna yol açabildiğini örnek gösterdi. Muşabak şöyle devam etti: “Gereksiz yere fazladan alınan vitaminler ya da mineraller ya vücutta birikiyor ve toksik etki yapabiliyor veya diğer sistemlerden herhangi bir değişikliğe uğramadan atılıyor. Dolayısıyla vücuda ilave bir yük getiriyor. Bundan dolayı bu türden takviyelerin bilinçsiz tüketiminden kaçınılması gerekiyor.”
Sınavlara hazırlanan ya da okulda başarılı olmak isteyen öğrencilerin bazı uyarıcı ilaçlar ya da vitaminler kullandığının hatırlatılması üzerine Prof. Dr. Muşabak, şunlara dikkat çekti: “Vitamin takviyesinin başarıyı artırması ile ilgili kanıt düzeyi yüksek olan bir bilimsel veri yok. Dolayısıyla başarıyı artırıyor veya artırmıyor diyemeyiz.
Birey sağlıklıysa dışarıdan alınan vitaminin ne ölçüde olumlu katkı yapacağı konusu şimdilik tartışmalı bir konu. Ancak daha önemlisi, öğrencilerin sınav başarısını artırmak maksadıyla uyarıcı birtakım ilaçlar kullanmalarıdır. Bu tür maddeler vücutta erken dönemde tükenmişlik sendromuna yol açmakta ve öğrenciler zamansız bir yorgunluk ve bitkinlik durumu ile karşılaşmaktadır. O nedenle vücudun dengesini bozmamak en iyisidir.”
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Muşabak, vitaminlerin ve mineral takviyelerinin mutlaka hekim reçetesi ile satılması gerektiğini belirterek, “Eğer vitamin ya da mineral takviyesi almak istiyorlarsa, öncelikle hekimleri ile koordineli bir şekilde değerlerini ölçtürsünler.
Prof. Dr. Serhat Ünal: Zona hastalığından korunmak için tek doz aşı yeterli!
Gerekli olursa, vitamin takviyesi yapsınlar. İhtiyacı artıran bazı durumlar var. Kişi ağır spor yapıyordur, uyku düzeni yoktur, gebeliğini ağır geçiriyor olabilir veya iş koşulları çok ağırdır. O durumlar da dahil olmak üzere bazal seviyeleri nedir, onun ölçülüp ondan sonra takviye alınması gerekiyor. O zaman faydalı olur, amacına ulaşır” dedi.
Türkiye’de özellikle bağışıklık sistemini uyarma kapasitesi olan çok miktarda ürün satıldığına dikkati çeken Prof. Dr. Muşabak, “Bu ürünler örneğin; romatizmal hastalıkları olan kişilerde hastalık belirti ve bulgularını daha da alevlendirebilir. Hastalarımız şöyle zannediyor; bağışıklığım çöktü o nedenle romatizmal hastalığım var. Hâlbuki tam tersi, bağışıklıklarının bir kısmı fazla çalıştığı için bu hastalığa sahipler. Dolayısıyla bağışıklık sistemini uyaran bu ürünlerin mevcut doku hasarını artırma ihtimali çok çok yüksek. Bu yüzden mutlaka bir hekim önerisi ile bu tip ilaçların alınması gerekiyor” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?