Kanserle ilgili toplumsal olarak ana sorunlardan birinin tedaviye erişim olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Yalçın, erken teşhise imkan verecek şekilde Türkiye’de sağlığa erişimde sıkıntı yaşanmadığını ancak bu şansın bulunmadığı ülkeler için öncelikli bir sorun olarak ortada durduğunu kaydetti.
Nüfustaki artış ve yaşlanma ile birlikte kanser sayısında artışın devam ettiğini ve dünyada 15 milyon Türkiye’de de 175 bin civarında kanser vakası beklendiğini hatırlatan Prof. Dr. Şuayip Yalçın, “Herkesin konuşması gereken olay şu; 15 milyon kanserin yaklaşık 4-4,5 milyonu erken ölüm diye nitelendiriliyor. Hemen bir şeyler yaptığımız takdirde kurtarabileceğimiz bir grup insan var. İnsanlar bir şeylerden ölecek tabi, hepsini kurtaramayız ama 8-9 milyonun neredeyse yarısını korunma, erken tanı ve hepinizin bildiği klasik yöntemlerle tedavi edebiliriz” bilgisini verdi.
Türkiye’de 2012 verilerine göre kalın bağırsak kanserinde 7 bin, mide kanserinde 6 bin, diğer sindirim sistemi kanserleriyle birlikte ise toplamda 26 bin kişinin sindirim sistemi kanserlerine yakalandığını vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, bu alana yoğunlaşılması gerektiğinin ortaya çıktığını kaydetti. Prof. Dr. Yalçın, “Bütün kanserler içerisinde sindirim sisteminin böyle bir ağırlığı var. Kalın bağırsak kanserinde, mide kanserinde koruma çalışıyor, tedavi, erken tanı, kalın bağırsak kanserinde çalışıyor. Tedavi, -tümünde değil ama- tedavide de inanılmaz gelişmeler var. Tüm kanserler için bugün dünyanın geldiği rakam, doğru zamanda, doğru yerde, doğru hekime ve doğru merkeze ulaşabilenler için başarı şansı yüzde 72’dir” bilgisini verdi.
Prof. Dr. Şuayib Yalçın, dünyada her yıl 12 milyon, Türkiye’de ise her yıl 170 bin kadar kişiye kanser tanısı konulduğunu belirterek, kanser kayıtlarının iyileşmesinin ardından kanser artış hızında bir duraklama gözlendiğini anlattı.
Türkiye’de her yıl 163 bin kişi kanser tanısı alıyor! İşte kanser istatistikleri
Prof. Dr. Yalçın şu bilgiyi verdi: “Türkiye’de kanser istatistikleri kabul edilebilir, güvenli durumda. Güzel yanı şu; 2014-2015’lerin verisi olarak –bütün dünyada veriler geriden gelir- baktığımız zaman, son dönemdeki kanser artış hızının bir plato çizdiğini, artışın yavaşladığını veya durduğunu görüyoruz. Gelişmiş batı ülkelerinde, özellikle ABD istatistiklerine baktığınız zaman da kanserde bir duraklama olduğunu, tüm kanserlerin görülme hızının yavaşladığını görüyoruz. Bu bize şunu gösteriyor; kanserle olan mücadelemizde fayda görüyoruz, kanserin hızını yavaşlatıp, zaman kazanıp, daha da başarılı olma şansımız var.”
Kanser artış hızındaki yavaşlamaya rağmen, nüfusun artması vb. nedenlerle hasta sayısında artışın sürdüğünü belirten Prof. Dr. Şuayib Yalçın, “Yolumuz başarılı ama her yıl en az 8 milyon kişi dünyada kanserden kaybediliyor. Sekiz milyon kişi dünya savaşında kaybedilen yıllık sayıya denk geliyor. Demek ki aslında kanserle ilgili bir dünya savaşı var, o savaş hala devam ediyor ama cephede üstünlük sanki bize mi geçiyor diye de hissettiriyor” dedi.
Uluslararası Kanser Savaş Örgütü (UICC) Önceki Başkanı ve Kongre Sekreteri Prof. Dr. Tezer Kutluk da kanserin tedavi edilebilir bir hastalık olarak görülmeye başlanmasına karşılık, çoğu ülkede sağlığa erişimin kısıtlı olmasının ana sorunlardan biri olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Üst gelir kategorisindeki ülkelere baktığınız zaman kanser ölümlerinin 90’lı yılların başından itibaren aşağı doğru gittiğini biliyoruz ama buradaki temel unsurlardan biri, yıllık 8 milyon ölümden 3 ile 5 milyon arasındaki ölümü, alınacak tedbirlerle kısa-orta vadede önlemek mümkün.
Prof. Kutluk: Dünya kanser politikaları İstanbul Zirvesi’nde şekillenecek
Bu önlemlerden bir tanesi korunma. Hep korunmadan bahsederken dünya bir şeyi fark etti, korunmayı konuşurken tedaviyi biraz az konuşur hale geldik. Benim bulunduğum gruplarda birkaç nedenden dolayı tedavi daha çok konuşuluyor. 2010 yılında bir baktılar ki, dünyanın hala 7 bin tane radyoterapi cihazına ihtiyacı varmış. 2018’e geldik, şimdi bu 7 bin ihtiyacı olsun olsun 5 bin’e düşsün. Bu radyoterapi boyutu. Cerrahi boyutuna baktığımız zaman, bugün Türkiye hizmete erişim açısından çok yol almış durumda. Dışarıya artık hasta yollamamız gerekmiyor ama uygun cerrahiye dünyanın orta ve düşük gelir kategorisindeki ülkelerde kaç kişi erişebiliyor? Dünya bu sorunu tartışıyor.”
Kanser tedavisindeki yeni yaklaşımlara yönelik bilgi veren Prof. Dr. Şuayib Yalçın, genom projeleriyle tümör genomunun belirlenmesinde büyük başarılar sağlandığını, bunun da biyoteknolojik ilaçlar vasıtasıyla tedavi imkanını güçlendirdiğini belirtti. Tedavideki gelişmelerin geleceğe dair pozitif projeksiyonlar yapılmasını sağladığını belirten Prof. Dr. Yalçın, “Kanser ölümlerindeki oranlarda genel olarak tüm dünyada yüzde 23 veya 25’lik bir azalma bekleniyor. Bu beklediğimizden çok da hızlı olabilir. Alt tiplendirmesi, biyolojik hedefler ve biyoteknolojik ürünlerle çok daha başarılı hale geliyoruz” dedi.
Prof. Dr. Yalçın, immünoterapi tedavilerin de geliştiğini belirterek, “Bu tedavide de (yine bir biyoteknoloji sözkonusu) hedefe yönelik ajan, yine bir monoklonal antikor veriyoruz. Ve bu şöyle oldu; birçok tümör grubunda bizim bağışıklık sistemini baskılayan tümör hücresinin, bağışıklığını baskılama sistemini baskılamayı öğrendik. Böyle olunca birçok tümör grubunda da yine etki görmeye başladık” bilgisini verdi.
-“Kanserin tedavisi var ama saklanıyor” iddiaları bir yalan, hep birlikte mücadele edelim
Prof. Dr. Tezer Kutluk bir soru üzerine, halk arasında sıklıkla gündeme gelen kanser tedavisinin bulunup gizlendiği yönündeki söylentilere değindi. Bu yönde ileri sürülen iddiaların “yalan” ve “şehir efsanesi” olduğunu belirten Kutluk, “Öyle bir şey yok. Bütün dünyada, sadece Türkiye’de değil, Latin Amerika’da, Afrika’da da aynı şey söyleniyor.
Etkili bir kanser politikası ile her yıl 4 milyon hayat kurtarılabilir
Siz de yardımcı olun da şu yalanı bitirelim. Saklanıyor deniliyor ama kim, neyi ne zamana kadar saklayabilmiş? Böyle bir şey mümkün mü? Bu işi saklayanların kendi çocukları, aileleri ne oluyor? Bilimle ilgili yapılan bütün çalışmalar açık yapılır” diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı’nın da desteklediği geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına ilişkin bir soruya yanıt veren Prof. Dr. Şuayib Yalçın da, her türlü tedavi yaklaşımının ispatlanmış olması gerektiğini ve bunu önemsediklerini belirterek, “Aslında biz bir şeyin geleneksel, doğal, tamamlayıcı olup olmamasına bakmıyoruz. Burada biz ne kadar bilimsel verileri var, yani hastaların bilimsel veri olmadan tedavi edilmesine karşıyız. Hastalara ‘bu geleneksel öyleyse bu iyidir’ demek ya da ‘bu doğal bu iyidir’ demek yanlıştır. Uygun, iyi tanımlanmış hasta gruplarında iyi çalışmalar olmak ve bu raporları da denetimden geçmek kaydıyla her türlü tedaviye taraftarız. Bizim itirazımız, hastalarımıza bunlar yapılmadan, bilimsel verileri oluşturmadan tedavilerini yapıp, bunun da ticarileşerek ortaya konmasıdır. Biz insan sağlığının korunmasından taraftayız” dedi.
Prof. Dr. Tezer Kutluk da, “Kanser tedavi edilmediği zaman ya da yanlış veya eksik tedavi edildiği zaman yüksek oranda ölümle sonuçlanan ama doğru tedavi edildiği zaman da artık günümüzde çok ciddi başarıların elde edildiği bir hastalıklar grubu. O nedenle ispatlanmış yöntemlerin yerini hiçbir şey alamaz” bilgisini verdi.
Basın toplantısına, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Adana Şube Başkanı ve Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Timuçin Çil, Dernek Saymanı Prof. Dr. Bilgehan Yalçın, Hasta Destek Grubu Üyesi Hadi Akıncı ve Abdi İbrahim İlaç, Özel Uzmanlık ve Onkoloji Bölüm Direktörü Çiğdem Şahinbaş Yılmaz da katıldı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?