Nörolojik hastalıkların dünya genelinde her yıl 9,4 milyon kişinin ölümüne neden olduğunu söyleyen Türk Nöroloji Derneği Başkanı ve Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji AD Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, Beyin Farkındalık Haftası nedeniyle yaptığı değerlendirmede, nörolojik hastalıkların bütün dünyada öneminin giderek arttığını, yaşam kalitesini azaltan en önemli hastalıklar arasında bulunduğunu belirtti. Küresel çapta ölümler içinde nörolojik hastalıkların önemli bir ağırlığı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, “Nörolojik hastalıklar global ölçekte ölümlerin ise %16,8’inin nedenini oluşturmaktadır, her yıl dünyada 9,4 milyon kişi hayatını kaybetmektedir. En yaygın nörolojik hastalıklar ise başağrısı 2.5 milyon, Alzheimer hastalığı ve diğer demanslar 46 milyon, inme 42 milyon, epilepsi 23.4 milyon, menenjit 8,7 milyon, Parkinson hastalığı 6,2 milyon, ansefalit 4,3 milyon, multipl skleroz 2 milyon, beyin tümörleri 1,21 milyon, motor nöron hastalıkları 0.2 milyon olarak bildirilmektedir” bilgisini verdi.
Son veri olan 1990-2015 yılları arasında nörolojik hastalıklardan ölümlerin dünyada yüzde 36,7 oranında arttığını kaydeden Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, mücadele yöntemlerinin gelişmesiyle ölüm oranlarında azalma beklediklerini anlattı. Nörolojik hastalıkların en yüksek sağlıklı yıl kaybına neden olan hastalıklar arasında olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Öztürk, beyin damar hastalıklarının ve inmenin %42, migrenin %16,2, Alzheimer ve diğer demansların %10,4, menenjitin % 7,9 oranlarıyla sağlıklı yıl kaybına neden olan ilk dört büyük hastalık grubu olduğunu bildirdi.
Nörolojik hastalıkların çok sayıda değişkene bağlı olarak geliştiğini vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, ayrıca COVID-19’un da sadece solunum değil, nörolojik sistemlere de etki ettiği yönünde bulgulara ulaşıldığını vurguladı. Prof. Dr. Öztürk, “Ciddi COVID-19 vakalarında ve özellikle de daha yaşlı ve hipertansiyon, diyabet gibi risk faktörü olan hastalarda virüsün santral sinir sistemine invazyonu, kan pıhtılaşma eğilimini artırması, inflamasyon etkisi ile nöropatiler, miyopatiler, epilepsi gibi çeşitli nörolojik tablolar yanısıra ve %5 oranında, akut inme komplikasyonu da bildirilmektedir. COVID 19 hastalığı geçirmiş olanlarda geç dönem nörolojik belirtiler de takip edilmektedir” bilgisini verdi.
Beyin damar hastalıklarının dünyada en fazla fonksiyon kaybına neden olan, yaşam kalitesini en fazla etkileyen ve ölüm nedeni olarak da ikinci sırada yer alan hastalık grubu olduğunu anlatan Prof. Dr. Öztürk, İnme tedavisinde en önemli faktörün tedaviye çabuk ulaşmak olduğunu kaydederek, “Biz bunu ‘Zaman Beyindir’ şeklinde ifade ederiz. Yani kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin ölümü demektir” dedi.
Türkiye’nin inmeye müdahale oranlarının mevcut kurulu kapasitenin altında olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, bunda hasta ve yakınlarının belirtileri tanıma bilgisinde eksikliklerin etkisi bulunduğunu, bilgilendirme ve bilinçlendirme yanında uzman ve tesisleşme olarak kapasitenin daha da artırılmasının başarıyı yükselteceğini vurguladı.
Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, nörolojik hastalıkların tedavisine yönelik olarak çalışmaların sürdüğünü ve geçmişe kıyasla ilerleme sağlandığını belirterek, “Eskiden iyileşmez gözüyle bakılan pek çok hastalık artık tedavi edilebilir hastalıklar grubuna girmiştir.
Parkinson hastalığı neden olur? Belirtileri, teşhisi ve evreleri
İnme hastalarının henüz ambulansta iken tedavilerinin başlatılabilmesi, tele-tıp uygulamaları, beyinde eksik maddelerin işlevlerinin direkt elektriksel uyarımlarla yerine getirilebilmesi, genetik tedavilerin gelişmesi, robotik uzuvların geliştirilmesi gibi pek çok tedavi yöntemi pratik uygulamaya girmiş durumdadır. Teknolojik gelişmeler beyin hastalıkların tanı ve tedavisinde de gelişmeleri hızlandırmakta, çağın getirdiği olanaklar nörolojik hastalıkların tanı ve tedavisine de uygulanmaktadır. Bir tür yapay zeka olan algoritma uygulamaları, robotik teknolojiler, yeni girişimsel yöntemler umut vericidir” dedi.
Toplum sağlığı açısından nörolojik hastalıklar konusunda risk altındaki bireylerin eğitiminin önemli olduğunu anlatan Prof. Dr. Öztürk, “Toplumun risk faktörlerini azaltacak yaşam tarzı değişiklikleri konusunda aydınlatılmalı ve toplumun bütün organlarının uygun ortamı hazırlaması ve sürdürmesinin ilaç tedavileri kadar etkili olduğu kanıtlanmıştır” uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Öztürk, okullardan başlamak üzere sebze ve meyveyi yeterince içeren doğru beslenme; sigara ve alkol kullanımının önlenmesi; fiziksel aktivite; hipertansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıklarının düzenli kontrolü ve uygun tedavisi; obeziteyle mücadelenin önem taşıdığını, kent ve tesislerin, okullar, parklar, spor merkezlerinin bu koruma önlemlerine göre tasarlanması ve yönetilmesi; halk eğitim stratejileri uygulanmasını tavsiye etti.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?
Bilgilendirici bir yazı olmuş.