Hipertansiyonla mücadelenin sağlıklı bir yaşam sürmede en önemli koşullar arasında olduğunu söyleyen Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, hipertansiyonun beyin damar ve kalp hastalıklarının en önemli ve yaygın nedeni olduğunu vurguladı. Hipertansiyonun çeşitli sağlık sorunları ile birlikte görüldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Öztürk, kardiyovasküler hastalıklar ile hipertansiyon birlikteliğinin dikkati çekecek düzeyde yüksek olduğunu dile getirdi. Yaşam biçimi değişiklikleriyle artış eğiliminde olan hipertansiyonu, toplum sağlığını tehdit eden bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle bir açıklama yaptı.
Prof. Dr. Öztürk, “İlk defa miyokard infarktüsü geçiren hastaların %69’unun, ilk defa inme geçirenlerin %77’sinin, koroner kalp hastalığı olanların %74’ünün 140/90 mmHg üzerinde kan basıncına sahip olduğu bilinmektedir. Ne yazık ki kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle olan ölümlerin %40’ı hipertansiyona atfedilmektedir, 55 yaşındaki normotansif kişilerin yaşam boyunca hipertansiyon geliştirme riski %90 dır. Altmışbeş yaşındaki kişilerin üçte ikisinden fazlası hipertansiftir. Türkiye’de hipertansiyonu sıklığı %31-40 düzeylerinde bulunmuştur. Yani üç kişiden biri hipertansiftir ancak bu kişilerin yaklaşık % 40’ı bu durumunu bilmemekte ve bu kişilerin üçte biri ise tedavi almamaktadır” dedi.
Hipertansiyonu, sistolik kan basıncının (halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen) 140 mmHg veya diyastolik kan basıncının (halk arasında küçük tansiyon olarak bilinen) 90 mmHg dan fazla olması, antihipertansif tedavi alıyor olmak veya en az iki kere doktor tarafından yüksek kan basıncının tespit edilmiş olması şeklinde tanımlayan Prof. Dr Öztürk, diyabet ve diğer hastalıklarla birlikteliğinin de dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
Tanımlanan hipertansiyon teşhisinin öncesindeki riskli düzeyin de (prehipertansiyon) farkında olunması gereken unsur olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, sistolik kan basıncının tedavi altında olmaksızın 120-139 mmHg veya diyastolik kan basıncının 80-89 mmHg olması ya da hastaya doktoru tarafından iki kere hipertansiyonu olduğunun söylenmiş olduğu durumları da risk aşaması olarak niteledi.
Uluslararası verilerde 20 yaş üstü yetişkinlerin %30 düzeyinde prehipertansiyona sahip olduğunu, bunun gelecekte hem kalp hem beyin damar hastalıkları için risk oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, bu kişilerde sayılan hastalıkların çıkma riskinin 1,5-2 kat olduğunu; riskin yaşla birlikte arttığını bildirdi.
TÜİK verilerinin de Türkiye’de beyin damar hastalıklarında artışı gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Öztürk, bu hastalıklardan dolayı hayatını kaybeden kişilerin, kazalardaki hayat kayıplarından iki kat fazla olduğuna işaret etti.
Kadınların beyin damar hastalıklarından daha fazla etkilendiğini belirten Prof. Dr. Öztürk, bu sağlık sorunuyla mücadele için şu bilgileri verdi: “Beyin damar hastalıklarından ölüm ve sakat kalma oranlarını azaltmanın en ideal yolu, bu hastalıkların risk faktörlerinin azaltılması için koruyucu önlemlerin alınmasıdır. Bu risk faktörlerinin başında hipertansiyon gelmektedir ve hipertansiyon diğer risk faktörleri ile sıkı bir ilişki içindedir.
Prof. Dr. Şerefnur Öztürk: Nörolojik hastalıklar milyonlarca ölüme neden oluyor
Bu nedenle hipertansiyonun önlenmesi ve tedavisinde diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin de mutlaka önlenmesi ve giderilmesi gerekir. Hipertansiyon için belirlenmiş risk faktörleri yaş, etnik özellikler, aile öyküsü ve genetik faktörler, düşük eğitim seviyesi ve sosyoekonomik durum, kilo fazlalığı, yetersiz fiziksel aktivite, sigara, psikososyal stres faktörleri, uyku apnesi, beslenmeye bağlı faktörler (yağ ve tuz oranı yüksek) ve aşırı alkol alımıdır. Diyet ve yaşam tarzı risk faktörlerinin kontrolü ile hipertansiyonun önlenebileceği ortaya konmuştur. Hipertansiyon prevelansı aşırı kilo ve obezite prevelansındaki artışla birliktedir.
Bireyin ve dolayısı ile toplumun yaşam tarzında eğitim ve çevresel düzenlemeler ile yapılacak değişiklikler ile bu risk faktörlerinin büyük ölçüde önlenebildiği ve dolayısı ile beyin damar hastalıklarının önlenebildiği gösterilmiştir. Yeterli koruyucu önlem alınamaz ise hipertansiyon, bu risk faktörlerinin başında gelmeye devam edebilecektir. Hipertansiyon bağlantılı beyin iskemik alanlarının artması vasküler demans durumunun da daha büyük bir risk oluşturmasına yol açmaktadır.”
Hipertansif kişilerde COVID-19 hastalığının daha ağır seyrettiğini dile getiren Prof. Dr. Öztürk, COVID-19’a benzer şekilde, bütün sistemleri ilgilendiren hastalıklarla gelecekte de karşılaşma riski olduğunu vurgulayarak, “Mücadelede başarı hipertansiyon ve bağlantılı obezite, kan yağlarında yükseklik, aşırı tuz tüketimi, sigara, alkol, kan şekeri yüksekliği gibi risk faktörleri ile de mücadele başarısına bağlıdır.
Prof. Dr. Öztürk: Türkiye genelinde çok sayıda yeni inme merkezleri kurulacak
Günümüze ait ve gelecekteki nüfus değişim verileri ve risk faktörlerindeki artışlar göz önüne alındığında geleceğe yönelik projeksiyonlar kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalıklardan ölüm oranının ve kaybedilecek sağlıklı yıl oranının önemli artışlar göstereceğini ortaya koymaktadır. Vasküler hastalıkların her aşamasında, hipertansiyona multisipliner ve doğru yaklaşım korunmada çok önemli yer alırken, fonksiyon kaybı ve ölüm oranlarını azaltmada da en etkin tedavi yaklaşımlardan biri olmaya devam edecektir” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?