Prof. Dr. Öztürk: Nörolojik Hastalıklar tüm ölümlerin %12’sinden sorumlu

Yazan Hatice Pala Kaya
Kategori: Migren, Psikiyatri / Nöroloji Print

Nörolojik Hastalıkların dünyadaki tüm ölümlerin yaklaşık %12’sinden sorumlu olduğunu söyleyen Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, toplumda her beş kadından birinde migren görüldüğünü ve etkili tedavilerle migren yarattığı sorunların azaltılabildiğini belirtti. Migrenin dünyada her 7 kişiden birini etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Öztürk, “Hastaların hekime başvurusunu gerektiren ve iş gücü kaybına yol açan, en sık görülen baş ağrısı migrendir. Toplumda her beş kadından birinde ve her 10 erkekten birinde migren görülmektedir” dedi.

Türkiye’de çok sayıda ve çoğunluğu da teşhis edilmemiş migren hastası olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Öztürk, daha çok kadınlarda ortaya çıkan bu hastalığın sadece bireyi değil, bütün toplumu etkileme potansiyeli olduğunu vurguladı.

Türk Nöroloji Derneği tarafından düzenlenen ve İstanbul’da Beşiktaş Belediyesi’nin ev sahipliğinde yapılan Dünya Beyin Günü etkinliğinin bu yılki konusu “migren” oldu. Hasta ve hekimlerin bir araya geldiği buluşmada Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, Türk Nöroloji Derneği Başağrısı Çalışma Grubu Moderatörü Prof. Dr. Sabahattin Saip ve Prof. Dr. Fethi İdiman Migren hastalığıyla ilgili önemli bilgiler paylaştı.

Migren tedavisi

Toplantıda, migrene yönelik bilgiler ağırlıklı yer tuttu. Migren tedavisinde hekimin hastayla görüşmesinin ve ona uygun bir tedavi uygulamasının önemine işaret edildi. Bu yolla migrene yönelik şikayetlerin giderilebildiği, atakların sıklığına bağlı olarak şikayetlerin azaltılmasında başarı sağlanabildiğine dikkat çekildi.

Migren tedavisi: Migrene iyi gelen öneriler ve doğal yöntemler

Nörolojik hastalıklar

Beyin sağlığının önemine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen etkinlikte, nörolojik hastalıkların tüm dünyadaki ölümlerin yüzde 12’sini oluşturduğunu hatırlatan Prof. Dr. Öztürk, bu hastalıkların önemli bir kısmının önlenebilir olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Öztürk, belli başlı nörolojik hastalıklar ve görülme sıklıkları hakkında da şu bilgileri verdi: “Türkiye’de de en sık görülen AKUT nörolojik hastalık olan inme, ülkemizde ölüm nedenleri arasında ikinci sırada bulunmaktadır. Her yıl 17 milyon kişi inme geçiriyor, bu kişilerden 6 milyonu hayatını kaybediyor.

Ülkemizde yaklaşık 400 bin alzheimer hastası, 750 bin epilepsi (sara) hastası, 100 bin parkinson hastası, 40 bin civarında da MS hastası bulunmaktadır. Başağrıları nüfusun yüzde 50’sini, migren ise nüfusun yüzde 15-20’sini etkilemekte.”

Migren çok az tanınıyor, yetersiz teşhis ve tedavi ediliyor

Migrenin belirtileri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, migrenin 4-72 saat süren, genellikle tek taraflı, zonklayıcı, orta veya şiddetli, fizik aktivite ile şiddetlenen bulantı, kusma veya ses-ışık hassasiyetinin eşlik ettiği ağrı ataklarıyla seyrettiğini kaydetti. Bu belirtilerin yanında bazen görme bozuklukları, kol bacakta uyuşukluk, güçsüzlük, konuşma bozukluğu gibi durumların da ağrıya öncülük veya eşlik ettiğini sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Öztürk, migrenin engelleyici bir nörolojik hastalık olduğuna işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti: “Migren, aynı zamanda inme, kalp hastalığı, epilepsi, depresyon, kronik ağrı gibi diğer hastalıklarla da yüksek derecede ilişkilidir. Hastaların rahatlamalarına ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olmak için erken tanı ve etkili tedaviye erişim hayati öneme sahiptir.

Yaygın etkisine rağmen, migren çok az tanınmaya, yetersiz teşhis ve tedavi edilmeye devam edilmektedir. Baş ağrısı tıbbında eğitim eksikliği nedeniyle, sağlık hizmeti sağlayıcılarının hastaları teşhis etmek ve etkili bir şekilde tedavi etmek için gerekli araçlara sahip olmaması sık karşılaştığımız bir durum. Sonuç olarak, mağdurların çoğu ihtiyaç duydukları yardımı alamamaktadır.”

Migren nedir? Neden olur? Migrenin belirtileri ve tedavisi

Hastalara uygun ve kanıta dayalı bakım sağlanmasının migrenin küresel yükünü önemli derecede azaltacağını belirten Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, iyileştirilmiş bakım standartlarının karşılanmasıyla hastaların ekonomik durum, cinsiyet, kültür veya konumu ne olursa olsun güvenli tedaviye erişebileceğini söyledi.

Migren tedavisinde kullandığımız bazı ilaçları reçetelemede zorluklar yaşıyoruz

Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, migren tedavisinde, özellikle de ağrıları önlemede kullanılan bazı ilaçları reçetelemede kısıtlamalar ve zorluklar yaşadıklarını kaydetti. Prof. Dr. Öztürk, “Nöroloji uzmanları olarak, migren tedavisinde kullandığımız, özellikle de ağrıları önlemede kullandığımız bazı ilaçları reçetelemede kısıtlamalar ve zorluklar yaşıyor ve bu kısıtlamaların kaldırılması için Sağlık Bakanlığımız ve SGK Başkanlığı ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Umuyoruz ki hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen bu aksamalar en kısa zamanda düzeltilecektir” diye konuştu.

Migren hem sosyal hem de ekonomik yükü en fazla olan hastalıkların başında geliyor

Türk Nöroloji Derneği Başağrısı Çalışma Grubu Moderatörü Prof. Dr. Sabahattin Saip de
migrenin insanlık tarihi boyunca önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu belirterek, aynı zamanda sosyal ve ekonomik yükü en fazla olan hastalıkların başında geldiğini, Dünya Sağlık Örgütüne göre tüm hastalıklar arasında 6., nörolojik hastalıklar arasında da 1. en sık görülen bozukluk olduğunu dile getirdi.

Migrenin kadınlarda daha sık görüldüğü bilgisini veren Prof. Dr. Sabahattin Saip, sözlerine şöyle devam etti; “Migren ortalama %10 ile 20 sıklığında görülmektedir. Kadınlarda erkeklere göre 2’ye 1, 3’e 1 gibi daha sık görülür. Genellikle doğurganlık çağındaki kişilerde ortaya çıkar. Ülkemizde yapılmış olan çalışmalarda da toplumumuzda her 5 kadının ve her 10 erkeğin birinde var olan bir durumdur. Aralarla tekrarlar ve genellikle 1-2 gün sürer. Halk arasında ağrı olarak bilinmekle birlikte, aslında migren, ağrının ön planda olduğu farklı yakınmaların toplamıdır.”

Migrende tetikleyicilere dikkat!

Prof. Dr. Sabahattin Saip, genellikle kişinin yaşamında her şey yolundayken araya giren, kişinin iç ortamı ya da dış çevreyle ilgili farklı bir olayın migren atağı sürecini başlatabileceğini belirtti. Migrende tetikleyiciler olarak bilinen bu durumların kişiden kişiye değişebileceğini kaydeden Prof. Dr. Saip, şu bilgileri verdi: “En bilinenler açlık (öğün atlama), uykusuzluk, stres, yorgunluk, dış ortamda var olan tiz, kötü bir koku, hava değişimi (lodos), bazı özellikle mayalı yiyecek ve içecekler sayılabilir.

Nevralji nedir, neden olur? Belirtileri ve tedavi yöntemleri

Aslında bu değişkenler her kişide bazı değişimlere neden olur, ancak migrene yatkın kişilerde aynı zamanda tetiği çekip atağı başlatabilir. Süreç başlayınca da kişide ağrıdan önce, duygu durum değişiklikleri başta olmak üzere, iştahta artış, esneme, konsantrasyonda güçlük olur ki, kişiler bu durumu ağrılarının başlayacağı yönde algılarlar. Gerçekten de bir süre sonra ağrı hafiften genellikle enseden, bazen bir taraf şakaktan başlar ve 3’te 2 kişinin yarım başında yoğunlaşır. Ağrı dakikalar, saatler içinde kişinin hareket etmesini, iş yapmasını engelleyecek düzeyde çok şiddetlenir. Zonklayıcı tarzda olan ağrıya çok sık olarak bulantı, bazen de kusma eşlik eder.”

Genellikle ayda bir, iki ayda bir atak yaşandığını kaydeden Prof. Dr. Sabahattin Saip, “Ancak bazen de ayda 1-2, giderek 3-4, haftada da 1-2 olabilir ki bu durum migrenin kronikleşmesine neden olur, bu çok istenen bir durum olmaz. Bu nedenle işin başında, ataklar daha seyrek iken önlem alınmalı ve yaşam ona göre planlanmalıdır” dedi.

Etkili migren tedavisi hastaya uygun tedavi seçimi ile başarılı olur

i Prof. Dr. Fethi İdiman ise migren hastalığıyla ilgili tedavileri ve yeni gelişmeleri aktardı. Migrenin yaşam kalitesini bozduğunu ve yüksek sosyo-ekonomik yükü olan bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. İdiman, “Kişiye acı çektirir, iş göremez ve sosyal iletişim kuramaz duruma getirir. Ağrılı dönemlerde kişiyi toplumdan soyutlar, tek başına acı çeken bir birey haline getirir. Bu nedenlerle mutlaka tedavisi gerekir” diye konuştu.

Migren ataklarının özelliklerine bağlı olarak çoğu hastada migren tedavisinin yalnızca atak dönemleri ile sınırlı olduğunu ancak ataklar sık ve şiddetli ise yalnızca atakların tedavisinin yetmeyeceğinin altını çizen Prof. Dr. Fethi İdiman, ayrıca atakları önleme tedavisinin de yapılması gerektiğini vurguladı. “Migren tedavisinde temel yaklaşım yalnızca ilaç kullanımına dayandırılmaz” bilgisini veren Prof. Dr. İdiman, şöyle konuştu:

“Etkili migren tedavisi hastaya uygun tedavi seçimi ile başarılı olur. Uygun tedavi seçimi için hastayla hekimin iyi bir işbirliği gerekir. Hekimler açısından değerlendirildiğinde; hastalarla ilişkide öncelikle gerçekçi olmayan yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Hastanın beklentilerini öğrenmek ve beklentilere ne ölçüde yanıt verilebileceğini anlatmak tedavinin başlangıç temelidir.

Aşırı ağrı kesici kullanımı migren ağrılarını ve atak sıklığını artırıyor

Örneğin; hastayı bir reçete ile tamamen düzeleceği beklentisinden kurtarmak gerekir. Tanı konduktan sonra hastayı öncelikle hastalığı ve tedavisi konusunda bilgilendirmek, hastalığı konusundaki endişelerini gidermek, bugün için akut atak tedavisinin genellikle yaş alma ile azalsa da ömür boyu sürebileceğini ve tedaviden beklentilerimizin en azından (a) atakların süresinin kısalması (b) ağrıların şiddetinin azalması (c) eşlikçilerin hafifletilmesi ya da yok edilmesi olduğunu belirtmek gerekir.

Atak önleyici tedavi “Proflaktik tedavi”gerekiyorsa, neden gerektiği, ilacın etkinliği ya da ilacın etkisiz olduğu konusunda nasıl karar verileceği, önleyici tedavinin en az ne kadar süreceği anlatılmalıdır. Önleyici tedavinin kesilmesine birlikte karar verileceği ve kendi bildiğine ilaçlarını kesmemesi vurgulanmalıdır.”

Merdiven altı uygulamalardan uzak durun!

Prof. Dr. İdiman hastaları “merdiven altı uygulamalar”dan uzak durmaları konusunda da uyararak, “Belirtilen bu önerilere ne denli özenle uyulsa da akut migren atağı gelişebilir. Bu durumda yapılan migren atak tedavisi temel olarak ilaç tedavisi “farmakolojik tedavi”dir. Günümüzde atak tedavisi “özgül” yalnızca migren ataklarında kullanılan ilaçlar (triptanlar ve yeni geliştirilen CGRP antikor tedavisi) ve özgül olmayan “non-spesifik” her türlü ağrıda kullanılabilen migren atak ilaçları (analjezikler ve nonsteroid anti-inflamatuvar ilaçlar/NSİİ) ile yapılmaktadır. Atak tedavisi her migren hastasında her atakta gereklidir” dedi.

Bilinçsizce yapılan botoksla tedaviden yararlanılmaz

Günlük pratikte popüler bir önleyici tedavi olarak botulinum toksin (botoks) tedavisi uygulamaları yapıldığına da dikkat çeken Prof. Dr. Fethi İdiman, bunların çoğunun bilinçsizce yanlış uygulamalar tarzında olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Epizodik migren dediğimiz ataklar halinde olan migrenlilerde Ona botulinum toksin-A tedavisinin endikasyonu yoktur, yalnızca “kronik migren” dediğimiz süreğen migrende kullanılır. Ayrıca yer ve miktar olarak da uygulamaların yanlış olduğu dikkati çekmektedir.

Botoks nedir? Neden ve nasıl yapılır? Botox tehlikeli midir?

Bunun sonucunda hasta gereksiz bir tedaviyi uygun olmayan bir şekilde almış olur ve tedaviden yararlanmaz. Ayrıca daha önce kısaca belirttiğimiz gibi ağrı oldukça ağrı kesicilere yüklenmek, aşırı ilaç kullanmak yanlıştır. İyileşmesi daha sorunlu, süreğen migren ve ilaca bağlı başağrısı oluşabilir. Özetle belirtmek gerekirse bilinçli, doğru ve etkin bir migren tedavisi konunun uzmanları nöroloji hekimlerince, hasta-hekim işbirliğinin üst düzeyde yaşandığı durumlarda mükemmel düzeyde gerçekleştirilebilir.”

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla